8 kisilik kasabanin 11 kisilik kriket takimi  (Wilpena Pound, Blinman ve Parachilna - Avustralya )


Cooper Pedy'den Port Augusta'ya ulasmak alti saat kadar suruyor. Guneye indikce doga canlanip ilk once tek tuk sonra da cilgincasina yesillere burunuyor. Bugun heyecanliyi, cunku trafik isigi gorecegim. Aciklayayim. Bes gundur gunun cogunlugunu araba surerek geciriyorum, yoldaki yerlesim merkezleri o kadar kucuk ki Cooper Pedy'deki bir trafik isigindan baska hicbir trafik isigina rastlamadim. Cooper Pedy'de lokantada karsilastigim garson laf arasinda Port Augusta'ya gitmeyi sevdigini ama trafik isiklarinda beklemeye alisamadigini soylemisti.

Port Augusta yaklasik 14,000 kisinin yasadigi bizim icin kucuk fakat bolge icin devasa bir kent. Outback'ten yeni cikanlarin su gorme ozlemini gidermek icin olsa gerek deniz kenarinda uzunca bir yuruyus alani var. Yuruyus alaninin yaninda yuruyusunu bitiren outback kackinlarinin eglenmesi icin kumarhaneler ve barlar kurulmus. Ayni sokagin sonunda iki buyuk magaza ve onlarin onunde ( trampet sesleri lutfen): trafik isiklari. Hic trafik isigi gorunce sevinecegim aklima gelmemisti. McDonalds'a gitmek artik sart oldu, Coober Pedy'li garson alti saat yol yapip buna geliyorsa tadindan yanina varilmaz herhalde. Big Mac yeme gorevimi ifa ettikten sonra bolgenin en buyuk turist miknatisi Wilpena Pound'a yol aliyorum. Bir trafik isigini daha geciyorum, etti ucccc.

Wilpena Pound'da hava yagisli ve soguk. Mevsim turist mevsimi degil, buna karsin hostel tamamiyla dolu. Tam anlamiyla dag basi olan bu yerin dolu olmasi bolgenin cidden iyi olmasini gerektiriyor diye dusunuyorum. Uc kati kadar bir ucret odeyip tek kisilik bir odada geceliyorum. Sabah gun isirken kahvaltimi edip en yakindaki bana gore tepeye Avustralyalilara gore daga tirmanmaya basliyorum. Bu kadar kucuk tepelere dag demeleri Avustralya'nin ne kadar duz oldugunun bir gostergesi. Sadece kangurulara bakmak icin durdugum bir saatlik tempolu bir yuruyusten sonra tepeye variyorum. Zirvede benden erken kalkan kalabalik bir grupla karsilasiyorum, Almanlar. Bu hafta ugradigim her yerde onlara rastliyorum. Yerellere gore aslinda Almanlardan cok Amerikali geliyormus ama bu sene yoklar, malum ekonomileri gocuk. Dagdan etrafin manzarasi guzel ama oyle unutulmayacak degil.

Wilpena Pound'a en yakin kasaba Blinman. Blinman 50 metreyi gecmeyecek bir ana caddeye , eski bir bara, ayni bara ait bir otele ve nufus olarak sadece 50 kisiye sahip. Geceyi burada gecirmeye karar veriyorum. Barin tum duvarlari gelenlerin biraktigi kartlarla dolu. Bari isleten ve ayni zamanda garsonu olan bayan 23 senedir kartlari biriktidiklerini soyluyor. Kahve arkasinda Victoria Bitter birasini yudumlarken bir iki arabada barin onune parkediyor. Ingilizler Adelaida'den dolasmaya gelmisler. Gelenlerden biri bir saat mesafedeki Parachilna'dan bahsediyor. Parachilna daha da kucuk: bir otel, bir bar ve 8 kisilik bir nufus. Birden daha da kucuk bir yerde kalmak istiyorum, nedense. Outback'te doga tekduze oldugu icin farkli bir sey ariyorum, ondandir.

Parachilna'nin nufusu sekiz kisi. Bu sekiz kisi bari ve oteli isletiyor. Buraya her seyden gercekten uzaklasmak isteyenler geliyor. Barmen her sene Almanya'dan gelen musterilerinden bahsediyor. Bes sene oncesine kadar telefonlari bile yokmus, o zaman bazi musterileri daha memnunmus, simdi yeni yapilan telekom kulesiyle birlikte internet bile var.

Parachilna'nin kriket takimi bolgesel turnuvalara katiliyor. Ancak kriket takimlari onbir kisilik olmak zorunda, ama kasaba sekiz kisilik. Ne olacak? Yakindaki ciftliklerden oyuncu borc aliyorlar. Bar ayni zamanda yemekte satiyor: deve, kanguru ve emu etiyle yaptiklari “vahsi ziyafet” leri unlu. Geceleri Adelaida'deki elektrik santraline yuk tasiyan trenin gecmesi bir baska ilginclik, dunyanin en uzun treni bu: 180 vagonluk bu trenin gecmesi bes dakikayi buluyor.

Parachilna'nin tren istasyonu daha onceden bahsettigim Rabbit Proof Fence filminde set olarak kullanilmis, burada cekilen baska filmleri de soylediler ama aklimda kalmadi. Zaten aksam biraz eeee bulutlu gecti, Avustralya'lilarin cok ictigini soylemis miydim? Avustralya geleneklerinden biri “ icki bagirmak” ( shout ) , yani ismarlamak. Diyelim 10 kisilik bir gruptasiniz ve birisi size bira ismarladi, dogal olarak biranizi bitirince sizde gruba geri ismarlamaniz gerekiyor. Gruptaki herkes bir kez tum gruba ismaladiginda durabilirsiniz, ya da ikinci tura gecebilirsiniz. Verilmis sadakam varmis ki bu gelenegi ogrendigim grup 6 kisilikti ve ikinci tura katimayisimi “ icki kaldiramayan bir yabanci “ olusuma verdiler. Avustralya'lilarin icmesi efsanevi hale gelmis, hatta Outback'teki Tennant Creek kasabasinin kuruldugu yeri bile ickiye bagliyorlar.

Outback'teki tum kasabalarda telgraf istasyonu sehrin gobeginde, Tennant Creek'te ise 12 kilometre sehrin disinda. Hikaye o ki, telgraf istasyonu kurulduktan sonra etrafina yeni yerlesen insanlar kamp cadirlarini kurmuslar, hemen yeni bir cadir-bar acilmis. Istasyona bira getiren kamyon yolda kaza yapinca biralari colde tasimak yerine cadir-bar ve arkasindan butun cadirlari sokup bira kamyonunun yanina tasimislar, telgraf istasyonu tek basina ortad kalivermis. Tennant Creek icme gelenegini bugun de surduruyor, hukumet alkolizmle mucadele etmek icin icmesiyle unlu bu kasabada alkolu sinirlandirmaya gidiyor http://www.theaustralian.news.com.au/story/0,25197,24086174-7583,00.html .

Sabaha her zamankinden daha gec kalkiyorum, buna kalkmak denirse. Surunerek gittigim barda iki kahve icince gozlerimden biri acilir gibi oluyor, firsat bilip yola cikiyorum. Aksama Adelaida'dayim.

Yeraltinda uyumak ve gizli askeri sehir (Coober Pedy ve Woomera) ( Avustralya )

Sabah gun isirken uyaniyorum, bu sefer herhangi bir yanim donmamis , hayret asayis berkemal. Arabaya benzin kendime kahve alip yeniden yola koyuluyorum. Yolda gorulecek bir sey yok, kilometrelerce boyunca kisa boylu agaclar, kisa cimen benzeri bitkiler ve yolda carpilip olmus kangurular. Yol boyunca kangurularin cok oldugu bolgelerde suruculerin yavaslamasi icin uyarilar var. Yinede nasil olupta bu kadar kangurunun ezildigini anlamakta gucluk cekiyorum. Daha dogrusu cekiyordum diyeyim. Kahveyi kullandiktan sonra dogaya geri vermek icin yol kenarina cekiyorum. Tam bir col bitkisine daha hayat vermenin ic huzuru ile gevsemisken “yol tren”lerinden birinin kulak zarimin sinirlarini test eden israrli kornasindan zipliyorum: bir kanguru surusu tam yolun ortasinda hizla yaklasan uc romorklu TIR kamyonuna bon bon bakip kulaklarini oynatiyorlar. Sirf kulak oynatmakla olmaz , ziplasana kardesim. Korna, daha cok korna. Aracta hicbir yavaslama egilimi yok, olsa nolur zaten bu yukle durmasi bagayi zaman alir. Kangurular yolda jilet olmalarin saliseler varken uzun atlayislar yapip yoldan kaciyorlar.


Kuzey bolgesinde trafik kazalarinin iki ana sebebi var, birincisi can sikintisi, ikincisi yoldaki hayvanlar. Yol cok duz oldugu ve yolun etrafindaki manzara hep ayni oldugu icin arada gozu dalip gidenler kendilerini bombos yolda takla atmis olarak buluyorlar. Yoldaki hayvanlara gelince ilk basta kangurular olmak uzere, basibos buyukbaslar, vahsi develer ve vahsi esekler suruculer icin tehlikeli olabiliyorlar. Arazi bos oldugu icin yolun her yani tel orguyle cevrili degil, inekler yolun ortasinda durup gevis getirmeye kalkabiliyor. Zamaninda yaslandigi icin colde birakilan yada kacan develerin ve eseklerin torunlari bugun Kuzey bolgesinin genis duzluklerinde ve bazen otoyollarinin tam ortasinda vahsi olarak yasiyorlar.


Avustralya'nin basi sonradan gelen hayvanlarla biraz dertte. 4000 sene once Endonazya'dan geldigi dusunulen vahsi kopekler ( Dingo) o zaman kangurularin basina bela olmus. Dingolar kuzeyde kangurularin neredeyse kokunu kurutmus.Simdilerde de koyunlara ayni muameleyi cektikleri icin guney-guneydogu dogrultusunda 5000 kilometrelik bir tel orgu ile koyun yetistirilen bolgenin disinda tutuluyorlar. Koyun yetistirilen bolgenin takma adi Avustralya gelenegine uyarak “ Koyun ulkesi”. Tel orgunun oteki tarafi ise dingolarin olduremedigi buyuk ciftlik hayvanlarindan oturu, ne olabilir, ne olabilir, tabii ki “ Buyukbas ulkesi”. Bir baska buyuk tel orgude tavsanlar icin var. Ulkenin bati kiyisindaki bu tel orgunun uzunlugu 3200 kilometreye kadar cikmis, ancak tavsanlarin tel orgu mantigini anlamayip altindan tunel kazip gecmelerinden dolayi insanlara yon bulmakta yardimci olmak disinda – Rabbit Proof Fence filmini seyreden? http://en.wikipedia.org/wiki/Rabbit-Proof_Fence_(film) - ise yaramamis.

Tavsanlardan kurtulmak isteyen Avustralyalilar onlari oldurmek icin tilki ve kedi getirmisler. Simdilerde ise tilki ve kediler tavsan disinda Avustralya'ya ozgu hayvanlara musallat olduklari icin bu sefer de onlardan kurtulmanin yollarini ariyorlar. Doganin dengesi bir bolzuldu mu insanlarin duzeltmesi kolay olmuyor. Bu olaydan ders cikaran Avustralya'da sinir konrolleri ve ulkeye herhangi bir canli ya da sebze-meyvanin girmesi cok siki takip ediliyor, ulkeye yeni ve yabanci tur canlilarin girmemesi icin tedbirler kati bir disiplinle uygulaniyor.

Uzun bir surus sonucu vardigim, Coober Pedy kasabasinin adi bolgesel Aborjin dilinde “beyaz adamin su deligi” anlamina geliyor. Dunyada satilan butun opalin %70'i bu 1500 kisilik kasabadan cikiyor. Ana caddedeki opal magazalari ve lokantalar disinda kasabada pek ev gorulmuyor. Cunku evlerin cogu yerin altinda. Yazin sicakligin gunduzleri 60, geceleri 40 oldugu bu bolgede yer altindaki evlerde sicaklik yaz kis sabit 21 derece. Ev yaptirmak isteyen bir Coober Pedy'li ilk once kayalik bir alanda egimli bir arsa satin aliyor. Sonra kaya delme makinasi kiralayip uc dort odali bir evin kayaya delinmesi islemi basliyor. Evin bitirilmesi genelde iki ayi buluyor ve yer uzerindeki bir evle ayni paraya geliyor.

Bu civarda kalinacak tek yer burasi, tabi isteyen 5 saat kadar daha surup daha buyuk bir yere varabilir. Ilk once yatacagim yeri ayarliyorum. Kasaba'da hosteller de yer altinda, ana caddede bir hostel seciyorum. Esyalarimi magarama, pardon, odama birakip aksam yemegi icin Yunan lokantasina giriyorum.

Yunan lokantasi deyince , laf lafi ciyor, biraz gocmenlerden bahsedeyim. Avustralya'da dunyanin hemen her ulkesinde bir gocmen bulmak mumkun. Malum herkes gocmen, ama hikayeleri ilginc. Avustralya'yi beyaz yerlesime ilk acanlar istekleriyle degilde namlunun ucunun ricasiyla gelmisler: hepsi ingiliz mahkumlar. Toplam 732 kadin ve erkek mahkum, bir de onlarin 22 cocugu 1787 yilinda Avustralya'ya eski bir kole gemisinde yola cikmislar. Hepsi bir daha asla geri gelemeyecekleri ve yabanci bir yeri hapishaneye tercih etmis. Ingiliz hapishaneleri nasil yerlerdi ki bu secimi yaptilar insan merak ediyor. Ilk gelen bu grubun suc islemek disinda baska yetenekleri olmadigi icin tarim ve hayvanciligi baslatmakta zorluk cekmisler, yillar icinde sorunlar cozulmus.

1860 yilina kadar Ingiltere'den Avustralya'ya 160,000 mahkum transfer edilmis. Bazi eyaletler ise mahkumlar degil de Ingiliz hukumetinden gocme yardimi alan normal gocmenler tarafindan kurulmus: ornegin Victoria eyaletinde oturmak icin iki sart araniyormus 1) Mahkum olmamak, 2) Iyi karakterli olmak. Ikinci maddenin tam acilimi soyle oluyor: iyi karakterli insan dindardir, kiliseye gider, tabiki de beyazdir. Yani eyalette sadece hristiyan beyazlarin oturmasina izin varmis. Ilk baslarda her milliyetten gocmenleri kabul eden Avustralya, altin bulunan bolgelerde calisan Asyalilarin sorun cikardigini ileri surerek, 1855'ten 1973'e kadar Avrupali Hristiyanlar disinda kimseyi gocmen olarak kabul etmemis. Brcok ozgurlugu engelleyen kural gibi bu da 1968 civarinda degismis. Bunlari ogrenince 68 kusagini daha bir seviyorum, ne kadar cok sey 68 yili ve cevresinde degismis degil mi? ABD den baslayarak tum dunyada yankilanan buyuk degisiklikler ve yeni ozgurlukler 68'lilerin eseri.

Evet, Yunanlilar diyordum, Avustralya'da sayilari 400,000 civari. Dunyadaki Yunanistan'dan sonra ikinci buyuk Yunan toplulugu burada yasiyor. Sehirlerde caniniz Turk yemegi cekerse yakinlarda bir Turk lokantasi ya da Yunan lokantasi illaki var, dalin birine.Hem yemeginiz yiyin, hem ' bu Turk kahvesi Yunan degil, onun adi sis canim Suvlaki olmaz, ne zamandan beri Baklava Yunan” geyigi yapin. Merak etmeyin karsinizdaki Yunanlida en az sizin kadar cansiperane Yunan yemeklerini savunacaktir. Neyse Avustralya'nin kervan gecmez gobeginde Turk asilli Yunan kahvemizi de hopurdettik, hesabi odeyip cikma zamanidir. Masama bakan garson orta yaslarinda bir Asyali, not defterime aldigim notlara bakip hangi dil oldugunu soruyor. Biraz konusuyoruz, burada dogmus, baska yere yerlesmeyi dusunmuyor. Iki cocugu varmis, arada bir cocuklar isteyince onlari McDonalds'a goturuyormus.

“ Burada McDonalds mi var?” diyorum.

“ Port Augusta'da var.”

“Ama, orasi arabayla en az alti saat mesafede.”

“ Haftasonlari burada yapacak bir sey yok, hem cocuklar egleniyor, hem de ben biraz alisveris yapiyorum.”

“ Iyi mesafe valla. Sana baska bir sey sorayim. Yarin yolda yemek icin meyva alacaktim, hangi markette bulabilirim?”

“ Coober Pedy'e taze meyva haftada bir gun Persembe oglen gelir. Bugun Carsamba aksami, ya yarin ogleni bekle ya da Port Augusta'dan al”

Coober Pedy'de ogleni beklemek mi? Bosversenize, arabada oturup kaidemde nasir olusturmaya calismak daha eglenceli. Lokantadan cikip inle cinin top oynadigi ana caddeden cocuk parkina sapiyorum salincaklarin yaninda icen Aborjinlerin yanindan gecerek hostelime variyorum. Demin gocmenler diyordum, devam edeyim. Son yillarda ekonominin giderek iyi gitmesinden oturu giderek daha cok elemana ihtiyaclari olmus. Simdilerde herkese esit muamele ediyorlar, ozellikle Avustralya'da yatirim yapacak ve is saglayacak kadar paraniz varsa daha da “esit” oluyorsunuz. Ulkede Asyali nufusu 1973'ten sifirken simdilerde milyonu bulmis.

Etrafiniza bakinca bir cok kucuk isyerinin sahibi olduklari icin sanki daha da coklarmis gibi duruyor. Bugun Avustralya'lilarin yaklasik beste biri yabanci bir ulke dogumlu, Avustralya her sene ikiyuzbin gocmen almaya devam ediyor. Avustralya is ve tatil programi ( http://www.immi.gov.au/media/fact-sheets/49awhp.htm ) katilan yuzbinlerce yabanci genc isci olmasa Avustralya'nin mahsulleri kaldirmasi mumkun olmayacak. 15-30 yas arasi Avustralya'da hem tatil yapmak hem calismak isteyen gencler icin bu bulunmaz firsat. Yolda bu sekilde Avustralya'yi dolasan pek cok kisiyle karsilastirm. Ozellikle Almanlar ve Ingilizler programa katilmada onder. Alan da satan da memnun: Avustralya ihtiyaci olan ucuz emegi aliyor ve ustelik emekciler paralarini tatil icin harcadigi icin ulkeden para cikmiyor, emekciler memnun bir sene tatil yapiyorlar ve ceplerinden para cikmiyor.

Sabah magara-odamda uyaniyorum. Pencere olmadigi icin zifiri karanlik. Hicbir sey goremiyorum. Isigin dugmesi kapinin yanindaydi, bulmak icin kapinin oldugu yere yuruyorum. Hatirladigim yerde kapi yok. Duvari yoklayarak kapi arama calismama devam ederken ayak parmaklarim iki kere orada olmamasi gereken yataklarin ayaklarini hizli ve aci verici bir sekilde buluyorlar. Odada isigi hemen bulamiyorum ama farketmez acidan gozlerimde simsekler cakarken bu garip halime gulecegim geliyor. Oturacagim ama simdi gider keskin bir seyin uzerine falan otururum, neme lazim bu sabah iki parmaga bir de kaide eklemeyelim.

Kapiyi bulduktan sonra muzaffer bir sekilde ve parmak acisindan hafif topallayarak yine uzun bir surus icin esyalarimi arabaya tasiyorum. Bes saat sonra Woomera'da duruyorum.

Woomera, ikinci dunya savasindan sonra askeri amacli gizli bir kasaba olarak kurulmus. Rusya'nin kendilerine ulasacak nukleer roket yapmasindan cekinen Ingilizler, uzun menzilli roket yapmay girismisler ancak topraklarinda uzereinde insan yasamayan buyuk toprarklar olmadigi icin Avustralya hukumetine roket arastirmasini beraber yapmayi onermisler. Sonucta colun ortasinda varligi gizlenen 6000 kisilik bir kasaba insa edilmis. Calisanlar ulkenin guvenligi icin herkesten uzakta yasamayi ve calismayi kabul ettigi icin hicbir luksten kacinilmamis. Kasabanin kriket/futbol sahasi, yuzme havuzlari, tiyatro binasi, tenis kortlari, buyuk parklari, hayvanat bahcesi halen ayakta. Bugunlerde nufusu sadece 250 ve tiyatrolari halen acik. Gorunen o ki kasabada artik sadece siviller yasadigi halde eski askeri aliskanliklar devam ediyor, kasaba cok temiz ve bakimli. Arada bilimsel ve ticari amacli uzay roketleri halen Woomera'dan gonderilmeye devam ediliyor.

Woomera'dan firlatilan nukleer roketlerin kimseye zarar vermemesi icin uzerinde sadece Aborjinlerin yasadigi Maralinga bolgesinde karar kilmislar. Bu bolgede yapilan yuzlerce deneme sirasinda Aborjinlerin bolgede dolasmasina engel olunamamis, zaten o siralar Aborjinler hayvan sayildiklari icin pek kimse umursamamis.1967'de Aborjinlere insan ve vatandas statusu verilmesi ile bolgenin temizlenmeye baslanmasi ayni zamana denk geliyor. 1980'lerde bolgedeki Aborjin nufusta ve temizlemede calisan askerlede yuksek derecede kanser ve radyasyona dayali sorunlar gorulmeye baslanmis. Avustralya hukumeti 1994'te radyasyona maruz biraktigi Aborjinlere tazminat odemeye mahkum olmus.

Woomera'nin buyuk turist merkezinde biraz vakit gecirdikten sonra Flinders Siradaglarinin guzel bir kosesi olan Wilpena Pound'u gormek icin direksiyon basina geciyorum.


Kings Canyon, Uluru ve Kata Tjuta ( Avustralya )



Avustralya, federal bir “sey” oldugu icin eyaletlerden olusuyor. “Sey” diyorum cunku Avustralya'lilarin bu konuda kafalari karisik. Tam adlari “ Commonwealth of Australia”. Halen kagit uzerinde kralice'nin yonetimi altindalar. Londra tarafindan atanan bir Avustralya valileri var. Hukumetle ilgili bir kriz cikarsa valinin hukumeti feshetme ya da bazi yasalari geri cevirme hakki var. Vali bu hakki 1975'te bir kez kullanmis. Avustralya'lilar bu karar karsisinda cildirmislar, ic islerine karistigi icin cok agir suclamislar. Sonra da gidip valinin kararinin aynisini iki ay sonra secimlerde vermisler. Simdilerde arada “cumhuriyet” olmak icin tartisip sonra unutuyorlar.

Alice Springs'in yer aldigi Avustralyanin ortasini ve kuzeyini kapsayan bu bir milyon kilometrekarelik alan eyalet degil, “bolge”. Resmi adi , evet bildiniz, Kuzey Bolgesi.
Kuzey bolgesinde yasayanla senelerse baskent Canberra'dakilerin basinin etini yemisler “bizi de eyalet yapin. eylaettt” diye. Avustralya hukumeti de bu cagrilara sessiz kalmamis ve bu istegi sadece Kuzey bolgesindekilerin katildigi bir referanduma koymuslar. Kuzey bolgesinde yasayanlar da bu ilgi ve destek karsisinda dogal olarak eyalet olmayi reddetmisler. Bir daha yazayim, belki anlasilmamistir: reddetmisler. Kuzey bolgesinde diger eyaletlerde oldugu gibi genel secimlerde oy vermek sart. Insanlar kimi zaman yuzlerce kilometre yol yapip oy veriyorlar, bolge milletvekillerini secip meclise gonderiyor. Milletvekilleri meclisin her oturumuna katiliyor, yalniz kucuk bir eksiklik var: oy verme haklari yok, cunku eyalet degiller. Sizi bilmem ama benim kafam karisti. Demokrasi ama cumhuriyet degil, genel secimde oy atmak sart ama sonucu onemli degil, mecliste milletvekili var ama oy hakki yok, vatandas ama ne dusundugu mecliste dikkate alinmasa da olur. Kuzey bolgesinde vatandas olmak biraz karisik bir is galiba.



Kings Canyon (Krallar Kanyonu), hosteldeki konuskan gorevliye gore, “hemen surada”. Arabanin kilometre sayacina gore ise 550 km otede. Burasi buyuk bir ulke. Krallar kanyonu cevreyi tepeden gormek icin iyi bir firsat. Dik ama kisa bir tirmanistan sonra kanyonun ust kismina variyorum, tepe kisimlar duz ve daha fazla tirmanmak gerekmeyecek. Patikanin kenarindaki koca taslardan birinin uzerine kurulup cevreyi seyrediyorum. Kanyonun icindeki kaynagin cevresinde oylesine bir canlilik var ki, bitkiler cildirmis olmali denebilir. Kirli sari, kirmizi kayalarin ortasinda yemyesil, canli, guclu bitkiler. Kanyonun cevresinde yerustunde su yok. Suyun yeraltindan akmaya devam ettigi yerler uzerindeki agaclardan belli oluyor: kirmizi toprak uzerinde kivrila kivrila uzanan bir bitki nehri. Bu kucuk ve dar bitki diliminden baska goz alabildigine kirac toprak, kisa cali ve toz. 40-50 kilometrelik bir alan icinde hicbir bina yok. Kanyon bu issizligin ortasinda oldugundan daha da buyuk duruyor. Haritaya bakinca Avustralya'lilarin pratik ve duz dusunen insanlar oldugu izlenimini ediniyorsunuz. Haritadaki bzi cografi sekillerin isimlerin soyle: “Takdire Sayan dag” , “Issiz” siradaglar, “Arada bir gorulen” nehir, 70 mil kumsali, 80 mil kumsali, 90 mil kumsali ( hayir 100 mil kumsali yok), “Umutsuz” gol, “Camur tanki” kasabasi. Kings Canyon'da da bu gelenege uyarak arkadaki vadiye “arka vadi” adi verilmis.

Arka vadinn en ust noktasinda cokuyorum, o kadar yoldan sonra ayaklarim kalkmayi reddediyor. Ben otururken milli park gorevlilerinden biri soylene soylene gelip yakinimdaki bir kayaya yon gosteren oklardan cakmaya basliyor. “ Birisi kaybodugu icin mi yeni isaretleme koyuyorsunuz?” diyorum.
“ Hayir, turistler hediyelik esya olarak bunlari sokuyorlar. Nasil yapiyorlar anlamadim, ben sokmeye kalktim. Imkansiz. Ama sokuyorlar iste. Arkalarindan gelenler yanlis yone sapiyor, bunlari sokenlerde hic beyin hucresi yok. Hic mi dusunmuyorlar?”
Soylene soylene isini yapiyor. Soruyorum “ Hediyelik esya sokumu disinda turistlerle ilgili sorununuz var mi?
“ Bir suru var. Insanlar sorun makinasi, burada bile kacis yok.” Gozleriyle etrafi arastirip kisa dikenli bir caliyi gosteriyor. “ Aborjinlerin kullandigi bir suru ilac bitkisi var, tabi baska amacla kullanilan da. Mesela su bitki esrar gibi, hangi yapraklardan ne kadar yiyecegini bilirsen ayni etkiyi yapar. Yalniz etkisindeyken herseyden uc-dort tane gorursun, oturman lazim, yurursen dusup bir yerini kirarsin. Gecen ay iki Fransiz turist bu parkta kanyonun tepesinde bu bitkilerden yemisler, tabi birden kanyon sayisi dorde cikiyor. Kanyonun ust koseleri 125 metre yuksekliginde, dort ayri patika gorurken yanlis birine girme sansin %75. Sans eseri bizim park gorevli arkadaslardan biri garip davrandiklari icin yanlarina gitmiste baslarina bir sey gelmedi.”
“ Ilginc. Peki bitkinin etkisini sen denedin mi?”
Gulerek cevap veriyor.
“ Park koruculari yapmaz oyle sey. Ama bilmek lazim tabi, yoksa turistlere nasil kullanma bunu dersin? Tabi park koruculari yapmaz.”

Parktan gun batiminda ayrilip geceyi yakindaki Yulara'da geciriyorum. Yulara, bu issiz bolgeye gelen turistlere hizmet etmek icin kurulmus bir yer. Turistlerle nufusunun besbine ciktigi oluyormus. Yulara o kadar sapa bir yerdeki elektrigini kendi jeneratorunden uretiyor, milli sebekeye baglanmasi icin cok uzun bir hat gerekiyor ve besbin kisi icin degmez deyip yapmamislar. Outback'teki cogu kasabanin elektrigi jeneratorden zaten. Yulara'da geceligi 340 dolarlik bes yildizli otelden 15 dolarlik acik kamp yerine kadar butun butcelere uygun konaklama imkani bulmak mumkun. Kamp yerini tecih ediyorum. Gece sicaklik sifirin altina iniyor, uyku tulumu icinde sorun yok. Sabaha uyandigimda bir eksiklik var, sanirim ayaklarimi arabada falan bir yerlerde unuttum , uyku tulumu icinde olduklarini zannetmiyorum. Tulumdan cikiyorum, iyi haber ayaklarim yerinde, kotu haber acik mavi renkteler, gece sandigimdan daha sogukmus. Arabanin isiticisini en yuksege getirip gun dogumu icin Uluru'ya dogru suruyorum.

Uluru'yu birden karsinizda bulup sasirma sansiniz yok. Gun dogumundan az once bile silueti kilometrelerce oteden butun heybeti ile karsiniza cikiyor, ufukta yavas yavas buyuyor. Uluru, dunyadaki en buyuk tek parca kaya. Diger ulkelerde gorebileceklerinizden farkli. Avustralya'nin simgelerinden biri, turist brosurlerinde Uluru fotografi olmazda olmazlardan.

Uluru, Avustralya'da yasayan 250 kadar Aborjin kabilesinden 5'i icin kutsal bir oneme sahip, digerleri icin bir sey ifade etmiyor. Bes kabile ise kendilerinin ortaya cikislarini, goclerini, efsanelerini kayaya addetmisler. Kayanin yuzundeki her magaranin, her rengin, her bozulmanin Aborjinler icin bir anlami ve dolayisiyla bir hikayesi var. Aborjinler Uluru'yu kutsal saydiklari icin uzerine tirmanilmasini istemiyorlar, milli parki yoneten devlet ise “parayi veren dudugu calar” dusuncesinde: kayaya tirmanmak icin gelen turistlerin kacmasindan urktukleri icin su anda tirmanmak serbest. Ancak Uluru'daki Aborjin kultur merkezinde ve bilgi panolarinda niye kayaya tirmanilmamasi gerektigi anlatiliyor, hatta “ Uluru'ya geldim ama kayaya tirmanmadim” tisortleri satiliyor. Bir sey yapmadan iyi bir sey yapmis oluyorsunuz, iyi bir taktik. Belki dort-bes sene sonra herkes tirmanmanin iyi bir sey oldugu fikrine katilinca tirmanis yasaklanabilir.

Uluru'nun cevresindeki kirac arazide yaklasik yedi kilometre yuruyerek kayanin cevresinde dolasiyorum. Bu kadar yakindan buyusu bozuluyor, alelade bir tas haline geliyor. icimden “ Uluru, seni uzaktan sevmek asklarin en guzeli diyorum”. Sonrada adalardan bir yar geliyor, kalamista dolasiyoruz, camlicaya cikiyoruz derken sarkilarla Istanbul turumun sonu ile Uluru turunun sonu ayni ana denk geliyor. Simdi yakindaki Kata Tjuta'ya geciyorum.

Aborjin adiyla Kata Tjuta yada Ingilizce adiyla Olgas, Krallar Vadisi gibi genis bir yuzeye yayilmis kayalik bir alan. Kendime verdigim konserin ikinci bolumune burada devam ediyorum. Sarkilari soylerken bilmedigim yerler gelince bildigim yerleri tekrar ediyorum, boylece tek kelimelik onlarca sarki ortaya cikiyor, bu yetenekle pop sarki yazari bile olurum. Ama once onumdeki “ruzgarlar vadisi”nin sonunu gormem lazim. Vadinin isminin neden ruzgarlar oldugunu ayaklarim yerden kesilmesin diye agaclara tutunarak tirmanirken dusunuyorum. Derin ve gorkemli vadinin icinde govdeleri son yangindan dolayi siyahlasmis agaclarin arasindan gecerek, dik ama uzerinde yurunebilir buyuk kayalara tirmanarak ve kuru dere yataklarinin uzerinden atlayarak uc saat kadar yuruyurum. Bu keyifli yuruyus boyunca sadece bir kisi ile karsilasiyorum. Arabaya donunce biraz dinlenip gun batimini gormek icin yeniden Uluru'ya gidiyorum.

Gormeye deger yerlerin guzel gorulmek icin illa da gun batimi ya da gun dogumuna ihtiyaci olmadigini dusunuyorum.Uluru'nun gun batiminda ya da dogumunda cok etkileyici gozuktugunun soylenmesini Uluru'nun aslinda o kadar da etkileyici olmamasina bagladim. Tabi bu beni gun dogumu ve batiminin ikisine birden gitmekten alikoymadi. Benim icin esas seyredilecek olan gun batimini seyretmeye gelenlerdeki “gun batiminda Uluru hayranligi oldu. Gun batimi seyredilmesi icn yapilan ozel park yerine sadece otobusler girebiliyor, biraz daha ileri parkedip yuruyorum. Zannedersem Yulara'da kalan herkes otobuslere dolusup buraya gelmis: 80-100 civari otobus parkta yerlerini almis. Hemen otobuslerin onune kurulan masalarda sampanya ve cerezler ikrami yapiliyor. Herkesin derdi Uluru'yu gun batiminda en iyi sekilde fotograflamak oldugu icin parki ceviren citin onunde yer kapma telasi var. Geride kalanlar uzgun onde olanlar sevincli, ayni kareyi -dijital kameralar sagolsun- tekrar tekrar cekip duruyorlar. Ozellikle erkekler bu konuda iddiali, fotograf cekmek icin parktaki en yuksek noktayi kapmaya ugrasiyorlar. Birbirlerine kibar kibar gulumseyip sonra omuzluyorlar. Seyretmesi eglenceli. Tabi gelmisken bende bos durmuyorum, zira rehber kitabima gore “ gun batiminda Uluru'daki renk degisimleri dunyanin baska hicbir yerinde bulunmaz”. Ne yani, eksik mi kalayim? Hem birbirimizi omuzlayip spor yapmak icinde iyi bir firsat. Gunes son isiklarini verip alacakaranlik basinca otobusler masalarini kaldirmaya basliyor, fotograf cekenlerde son bir poz daha cekip gun batiminda cektikleri fotograf sayisini yuze tamamlayip otobuslerine donuyorlar.

Gecelemek icin Yulara'ya donuyorum. Uyku tulumunun dun aksamki performansindan sonra bu kez tedbirimi aliyorum: uc cift corap giyiyorum. Sanki ayakkabimlarim halen ayagimdaymiscasina sicak uykuya daliyorum.

Avustralya'nin gobek deligi: Alice Springs



Yeni Zelanda'da karsilastigim bir Avustralya'li “eger gercek Avustralya'yi gormek istiyorsan. Alice Springs'e gitmelisin” dedi. Bu tavsiyeden sonra Alice Springs'e ugramak farz olmustu. Soyle ki simdiye kadarki tecrubelerime gore bir ulkenin “gercek” kisimlari akli basinda kimsenin yasamayacagi ve ugramayacagi yerler. Demek ki gormek lazim deyip sabah altida havaalaninda kahve kuyrugundaki yerimi aldim. Sydney- Alice Springs ucusu uc bucuk saat kadar suruyor. Colun uzerinde hava acik ve gunesli. Arada rehber kitabimi okuyarak arada asagiyi seyrediyorum. Ucagin penceresinden gordugum kadariyla ay yuzeyinde devamli yasamak icin bir us kurulacaksa uzun sure astronot secip egitmeye gerek yok, uctugumuz bolgedeki herhangi bir aile egitime gerekmeden bugun bile gidebilir: kuru, susuz, tozlu, fazla yuksek olmayan yeryuzu sekilleri ve bu yukseklikten hayat izinin kesinlikle gorulmedigi yerler. Benden soylemesi, gerisi sana kalmis NASA'cigim.


Avustralya'da nufusun yuzde altmistan fazlasi kitanin kiyisindaki bes buyuk sehirde: Sydney, Melbourne, Perth, Brisbane ve Adelaida.Nufusun geri kalaninin cogu deni kenarindaki yerlesim merkezlerinde. Sadece 600 bin Avustralyali su kaynaklarinin az oldugu, sicakligin insani deli edecek kadar yuksek, sineklerin israrli ve sayica asiri fazla, zehirli boceklerin ve yilanlarin gereksizcesine fazla oldugu, issiz ve Turkiye'nin on kati buyuklugundeki bir alana dagilmis yerlesim birimlerinde yasiyorlar. Bolgeye “Outback” yani “disarida arkada” denmesi bosuna degil. Bolgede mesafeler uzun, yerlesim birimleri kucuk ve yalniz. Bugun indigim Alice Springs'i merkeze koyup yaklasik 2000 kilometre yaricapinda bir daire cizersek dairenin icindeki en buyuk yerlesim merkezi ve tek hatiri sayilir su kaynagi Alice Springs olur. Bolgenin en buyuk sehri Alice Springs'in nufusu , siki durun, tam tamina 26000. Nufusun bu kadar delicesine (!) yukselmesine sebep son on senede artan turizm olmus. Bugun Alice Springs duzenli ve sikici caddeleri, uluslararasi markalarin satildigi alisveris merkezleri ile modern bir yer. Tabi bu kentin outback'te oldugunu degistirmiyor.


Alice Springs'te Aborjinler beyazlar gelmeden once uzun sure yasamislar, kimilerine gore yaklasik kirk bin yil kadar. Beyazlar Avustralya'ya gelince ulke kuzey-guney gecis yolu uzerindeki bu su kaynaginda ufak bir yerlesim birimi kurmuslar ama uzun bir sure cok ufak bir yer olarak kalmis.


Melbourne ve Sydney onemli ticaret merkezleri haline gelip Ingiltere'ye ozellikle koyun yunu ve eti gondermeye baslamislar. Londra'daki fiyat degisimleri Melbourne ve Sydney'i yakindan ilgilendirmeye baslamis. Ingiltere'ye gonderilen bir mektubun cevabinin gelmesi en az alti ay suruyormus: deniz yoluyla uc ay gidis, uc ay gelis. Ticaret icin cok uzun bir sure. Bundan dolayi Avustralya-Ingiltere telgraf hatti dosenmesine baslanmis. O zamanin telgraf teknolojisi gonderilen mesajin belli aralarla tekrarlanmasini gerektiriyormus. Belli aralarla outback'te telgraf tekrarlama istasyonlari kurulmus. Alice Springs bu yol uzerindeki istasyonlardan biriymis, o zamanki ismi baska. Adelaida'da gorevli telgraf mudurunun buraya tayini cikmis, ancak mudurun esi Alice Springs'e yerlesmeyi reddetmis. “Bu Istanbul'dan Hakkari'nin kucuk bir mezrasina tasinmaya benziyor” diye, tabi mudurun esi tam bu kelimeleri kulllanmamis olabilir ama fikir ayni. Mudur esini kandirmak icin telgraf istasyonunun ismini esinin adi olan Alice olarak degistirmis. Gel zaman git zaman isim tutulmus ve Alice Springs olarak kalmis, ama esi sehre adimini atmamis. Yani sehrin adi kenti hic gormemis ustelik gormeyi reddetmis birine ithaf.


Sehir haritasina bakarsaniz Todd nehrinin mahallelerin ortasindan gectigini goreceksiniz. Ama nehrin yanina bir hevesle giderseniz ( hevessiz gitsenizde bir sey degismiyor) benim gibi sizde su goremeyeceksiniz. Nehir yatagi haritadaki yerinde ama su yok. Sadece yagmur yagdiginda ,ki nadir bir olay, nehir birkac saatligine akiyor sonra kesiliyor. Her sene Temmuz ayinda burada “ Todd nehri yat yarislari” yapiliyor. Kuru nehirde yat kullanmak zor oldugundan dolayi olsa gerek katilimcilar kendi yaptiklari yat, bot ve kayiklarin altini delip Tas devrindeki Cakmastaslarda oldugu gibi araclarini ayaklariyla suruyorlar. Gecen sene yagmur yagdigi icin Todd nehri yat yarisi iptal edilmis. Su oldugu icin iptal edilen tek yat yarisi olarak kayitlarimiza alalim lutfen.


Ogleden sonra Todd nehrinin kuru yataginda ,“burada icki icmek hapisle cezalandirilabilecek ciddi bir suctur” tabelasinin altinda biralari kafaya diken yirmi kadar Aborjin disinda, hayat belirtisi yok. Aborjinler Avustralya'lilarin uzun sure yok saydiklari karin agrilari. Avustralya'lilara bugun Aborjinleri sorarsaniz cogunlukla kacamak cevaplar aliyorsunuz. Hani politik olarak ters bir sey soylemek istemiyorlar ama cogunun Aborjinleri pek sevdikleri soylenemez.


Aborjinler kimi kaynaga gore kirkbin, kimi ne gore altmisbin seneden beri Avustralya'da yasiyorlar. Dunyanin en uzun kesintisiz kulturu Aborjinlerin. Beyazlar geldiginde nufuslari ( degisik kaynaklara gore) ucyuz bin ile bir milyon arasinda imis. 20.yy baslarinda ellibinlere kadar dusmus. Nufuslarinin dusmesinde beyazlar tarafindan oldurulmeleri yaninda yeni gelen bulasici Avrupa hastaliklarina dayanikli olmamalari da etkili olmus. Aborjinler 1967 yilina kadar “ Bitki ve Hayvanlari Koruma” kanunu ile idare edilmisler. Avustralya vatandasi sayilmamislar. Hatta 1967'ye kadar arabanizla bir Aborjine carptiginizda acisina son vermek icin silahla vurma hakkiniz varmis ve bu hak kullanilmis. Bu 19. yy.la karsilastirilinca hafif kaliyor, o zamanlar avlanmaya cikan beyazlar sikilinca Aborjinleri de avlarlarmis. Ulkenin bir cok bolgesi Aborjin katliamlariyla unlu. 1908'den 1970'lere kadar devlet beyaz babadan olan, ya da oldugu dusunulen herhangi bir Aborjin cocugun ana babasina sormaksizin alip yetimhanede buyutme hakkina sahipmis. Simdi yetiskin yasta olan Aborjinlerin cogu bu sekilde yetistirildigi icin kendi degerlerine yabanci, beyaz degerlerine de oyle. Bu nesle “calinmis kusak” deniyor. Bosuna degil. Alkol, aile isi siddet ve issizlik en buyuk Aborjin sorunlari. Alice Springs'te gordugum hemen her Aborjin sarhostu. Aborjinler sehir disinda kendilerine ait mahallelerde beyazlardan ayri olarak yasiyorlar. Kendi baslarina colde dolasarak gocebe yasayan Aborjinler en son on sene once devlet tarafindan yerlesim birimlerine yerlestirilmis, eskisi gibi yasayan hicbir Aborjin kalmamis. Aborjin yerlesim birimlerinde icki satisi ve tuketimi yasak. Icmek isteyenler sehir merkezine gitmek zorunda, dolayisiyla sehir merkezinde ayik Aborjin bulmak kolay degil.


Son on senede Avustralya'nin kendine Ingiliz kimligi disinda kendilerine ozgun, farkli, milli bir kimlik arayisina girmesi sonucu Aborjinlere daha bir iyi davranilmaya baslanmis. Alice Springs, Kraliyet Ucan Doktorlarinin bolgesel merkezi. Bolgedeki yerlesim merkezlerinin cogu bir doktorun yerlesmesi icin yeterli nufusa sahip degil. Doktor ihtiyaci olanlar telsiz ya da telefonla Kraliyet Ucan Doktorlarini ariyor, uzaktan teshis konabilirse ne ala. Teshis konamazsa ya da ilac gerekirse doktor ucagina atlayip hastanin yanina gidiyor.

Avustralya devlet memurlarina gercekten iyi maas oduyor, bir ogretmenin ise baslama maasi 65,000 Avustralya dolari. Alice Springs gibi issiz bir bolgede ogretmenlik yapmayi kabul ederseniz, ikramiye olarak 50,000 Avustralya dolari daha maas odeniyor. Darisi bizim ogretmenlerin basina.

Uzun bir giristen sonra sira geldi yola cikmaya. Kings Canyon, Uluru, Coober Pedy, Parachilna, Wilpena Pound, Port Augusta uzerinden Guney Avustralya'nin baskenti (hani su Alice'in terketmedigi) Adelaida'ya gececegiz. 6 gun, 3500 kilometre yol ve toplam 3 trafik isigi. Hadi simdi gezelim.





Sydney'de farkli bir "hosgeldin" ( Avustralya )

Auckland'dan Avustralya'nin gobek deligi Alice Springs'e gitmek icin sabahin korunde ucaga biniyorum. Gozlerim hafif aralik , uyanik taklidi yaparak, arada Avustralya gezi rehberine goz gezdiriyorum, bir yandan da kahve servis arabasinin yolunu gozluyorum. Bakalim Avustralya'nin neleri unluymus: dunyanin en zehirli yirmi yilan cinsinin onu burada yasiyor, en cok kobekbaligi olumleri, en zehirli baliklar, en zehirli orumcekler burada, zehirli bitkilerde onder, bilinen en buyuk aciyi veren deniz analari bu sularda bol. Himm ilginc olacak bu ulke. Colde acik havada kamp yapacagim, acaba gezi rehberini okumadan ayarlamasamiydim? Nedense kahveye gerek kalmadan uyku acilmaya basladi. Devam edelim goz gezdirmeye: Nick Cave, Mel Gibson, Nicole Kidman, Eye of the tiger ( Survivor), Kylie, Komsular dizisi, sinirli bay Russel Crowe Avustralya'nin dunya medyasina hediyeleri. Bizimle tanisikliklari 1914 Canakkale bogazina kadar geliyor. Turkiye'nin tam on kati buyuklugunde, nufus 20 milyon.Eee biraz bos bir yer. Evet farkli olacak burasi. Iyice gezmeli.

Auckland'dan Alice Springs'e dogrudan ucus yok, Sydney'de aktarma yapmak gerekiyor. Alice Springs ucaklari sabah erken kalktigi icin bugunu Sydney'de gecirecegim. Sydney havaalanindan sehir merkezine trenle on dakikada geliyorum. Hostel tren istasyonunun yaninda buyuk bir bina, 8 katli, 700 yatakli dev bir sey. Avustralya sirt cantali turizm altyapisinda iddiali bir ulke, bu aralar Avrupa'da yaz tatili oldugu icin Avustralya'nin bircok kenti ve ozellikle dogu kiyilari Avrupali turist dolu. Resepsiyona vardigimda yer olmadigi icin geri donen diger sirtcantalilarla karsilasiyorum, neyseki onceden yer ayirmistim. Cok fazla turistin oldugu yerlerde dolasmamak icin dogu kiyilarini pas gecip issiz ic kesimi dolasmayi tercih etmistim, hosteldeki kalabaligi gorunce dogru karari verdigimi anliyorum. Esyalarimi yatakhaneye birakip sokaga firliyorum. On dakika kadar kalabalik caddelerde yurudukten sonra yaya bolgelerinden birine cikmak icin haritaya bakip kestirme kucuk bir sokaga daliyorum.

50-60 sumo hizla uzerime geliyor. Avustralya? Ne sumosu yaaa? Sumo'nun burada ne isi var? Sokakta ne yapiyor? Herseyi birak niye uzerime yuruyorlar? Ustelik 50'si birden. Saskinlik. Merak. Panik.Beni ayaklarinin altinda almaya iki metre kalmisken birden duruyorlar. Sonra donup gidiyorlar.

Hani bu ulkenin farkli olmasini beklemistim ama sumolar tarafindan ezilmek planlarim arasinda yoktu. Yaa bi daa sorayim Sumo- Avustralya ikilisinde hata yokmu yaaa?

Ben icimden bunlari derken megafonlu biri bagirmaya basliyor“Martin neredesin? sokaktan gelenleri durdursana. Martin, neredesin?” . Sozkonusu Martin kaldirima yerlestirilmis portatif tuvaletten aceleyle cikiyor, “pardon, gitmem lazimdi”. Megafonlu devam ediyor “ sokagi temizleyin, bastan aliyoruz”. Film cekimi.

Sydney'de dolasmak guzel, Avustalya'yi ogrenmek harika, askeri nizamda yuruyen 50 sumonun ortasinda kalmak ise, paha bicilemez.

Bugunluk daha fazla heyecan istemez, tipik turistligimizi yapalim. Ilk once Opera binasi ve civarini tavaf ediyorum, arkasindan yakindaki sakin sahil mahellesi Manly'e gecmek icin vapura binip elimde cay geminin acik kismina cikiyorum. Sydney'in opera binasi ve Liman koprusu arkamda ufalirken karsi kiyidaki yesillikler buyuyor. Manly, Sydney'e cok yakin ve iyi korunmus bir sayfiye kasabasi. Hem okyanusa hem korfeze kiyisi var, sorfculer tarafindan tutulan bir yer. Denize uzanan iskele uzerindeki lokantada bir seyler atistirirken gunesin son isiklarini ve korfezde zarif bir sekilde limana donen yelkenlilleri seyrediyorum. Sumolar, opera binasi, gunbatimi, yelkenliler, korfez, dunyanin en zehirli yaratiklari, bos alanlar, uzun yolculuklar: bu ulke farkli, gezmek ilginc olacak.... Alice Spring's geliyorsunuz degil mi?


Karayipler, Orta Amerika ve Guney Amerika: en Iyiler / kotuler / pahalilar / ucuzlar / ortalama masraflar

Son alti ayda gezdigim yerlerle ilgili "en iyi" leri soruyorsunuz, kisa ve hizli bir ozet yapayim.

Karayipler


En iyisi: St.Vincent ve Grenadinler

Hayal Kirikligi: Jamaika

Ek kotusu: Trinidad

En Amerikalisi: Bahamalar ( Miami'den pek farki yok).

En pahali: Bahamalar

En ucuz: Trinidad

En iyi yemek: Concha kizartmasi ( bir cesit deniz kabuklusu)

Ortalama gunluk harcama: $50-70. Karayipler tek basina dolasan sirt cantalilar icin pahali bir bolge.


Orta Amerika


En iyi sehir: Antigua ( Guatemala)

En iyi ulke: Guatemala

En kotu sehir: Managua ( Nikaragua), buna karsilik Granada (Nikaragua) en iyilerden.

En tehlikelisi: Managua ( Gringo gordun mu, soyacaksin) , San Jose ( Geceleri turistlere yonelik soygun cok fazla, Kosta Rika) ve Guatemala sehri ( Ceteler, uyusturucu).

En konuskan insanlar: El Salvador.

En turistik: Kosta Rika

En iyi yemek: Pirinc ve hercesit fasulye.

Ortalama gunluk harcama: $15-25. En ucuzu Guatemala, en pahalisi Kosta Rika.


Guney Amerika


En iyiler: Patagonya ( Arjantin), Uyuni tuzlasi ( Bolivya), Titikaka golu ve adalar ( Peru), Galapagos (Ekvador), Angel selalesi ( Venezuela).

En buyuk surpriz: Bogota ne kadar guvenli olmus , abiiiiii.

En tehlikeli: Venezuela.

En guvenli: Sili.

En ucuz: Bolivya ( 1 YTL'ye doymak mumkun).

En pahali: Sili, Venezuela.

En pahali sey: Ucak biletleri, Guney Amerika icin gercekten pahali.

En iyi yemek: Dulce de leche ( sut tatlisi, harika bir sey. Arjantin, Brezilya, Sili'de cok yaygin), et ( Arjantin), ceviche ( sirke ile yapilan pisirilmemis deniz urunleri yemegi, Peru).

Ortalama gunluk harcama: $15-40. En ucuzu Bolivya ve Peru, en pahalisi Sili.

Yeni Zelanda'ya Nasil Gidilir ve Nasil Gezilir?

Yeni Zelanda'nin hepsini gezmek Istanbul'da pazar gunu karsiya gecmekten daha kolay ve zahmetsiz yeter ki planlamanizi bastan iyi yapin. Nasil mi yapacaksiniz?

Yeni Zelanda Vizesi Nasil Alinir?

Vize almak icin detayli bilgi burada

http://www.simdigezelim.com/2008/07/yeni-zelanda-vizesi-nasil-alinir.html


Bilet


Daha once yazdigim sirketleri bir bakiverin. Turkiyede http://www.ekobilet.com/, yabanci olarak http://www.kayak.com/ , http://www.edreams.com/ , http://www.expedia.com/ ucuza bilet temin etmenize yarayacak siteler.


Nereden baslamali?


Yeni Zelanda'da sirtcantasi turizmi ( backpacking) altyapisi cok iyi. Ucuz konaklama ve gezme imkani sunan bir cok sirket var ve kaliteleri son derece iyi. Firmalarin cogunun merkezi ya Auckland'da ya da Christchurch'de. Genelde Wellington'da subeleri var, ama her zaman degil. En iyisi gezmeye Auckland'da baslamak. Auckland Queen caddesi yakinindaki YHA International hostelinde indirimli bilet satan sirtcantasina yonelik turizm burosu var. Yer detayi icin http://www.yha.co.nz/ . YHA uyesi oldugunuzda ( $40 Yeni Zelanda Dolari), ulkedeki YHA hostellerinde indirim aldiginiz gibi diger bircok tur sirketi de size indirim yapiyor. YHA'nin acilimi Youth Hostelling Association ( Genclik Hostel Birligi), isim sizi kandirmasin her yastan yolcu kaliyor.


Hangi otobus sirketi?


Ulkede “ Yolcu Agi” denen buyuk dort sirket bizdeki mavi paso benzeri bir hizmet veriyorlar: aldiginiz paso ile belli kurallar cercevesinde Yeni Zelanda icinde bir yila kadar ek ucret odemeden gezebilirsiniz. Genis bir tasima agi olan sirketler http://www.magicbus.co.nz/ , http://www.straytravel.com/ ve http://www.kiwiexperience.com/ . Irili ufakli bir cok firma daha var, secim size kalmis.


Yoksa araba mi kiralamali?


Neden olmasin? Kucuk bir arabanin kirasi gunluk $15 ten basliyor http://www.jucy.co.nz/ . Benzin parasi eklendiginde ancak otobus parasi kadar ediyor. Biraz daha fazla verip 30-40 Yeni Zelanda dolarina iki uc kisilik karavan kiralamak mumkun. Trafik Ingiltere'de oldugu gibi bie gore ters yonde ona gore.

Sonra?

Bu otobus firmalarindan birini sectikten sonra ilk duraktan otobuse biniyorsunuz, size hemen gece nerede kalmak istediginizi soruyorlar. Istediginiz sehirde istediginiz hostelde sizin icin ek ucret almadan yer ayarliyorlar ve sizi kapiya birakiyorlar. Tekrar yola cikmak istediginizde firmayi ariyorsunuz ya da internetten irtibata geciyorsunuz, onlar sizi ne zaman alabileceklerini soyluyorlar. Genelde 24 saat icinde yine hostelin kapisindan sizi aliyorlar.

Aktiviteler?

Yeni Zelanda'da hiperaktifler icin yapilacak cok sey var. Otobus firmasi sizin icin bunlari -ek ucret almadan- ayarliyor.

Kolay degil mi?

Iyi yolculuklar.



Yeni Zelanda Vizesi Nasil Alinir?

Ankara'daki Yeni Zelanda Buyukelciligi postayla vize basvurusu kabul ediyor, vizeniz hazir oluncada size geri postaliyor. Detayli bilgiler ise soyle.

YENI ZELANDA Ziyaretçi Vizesi Başvuruları İçin Gerekli Belgeler

Vize Bölümüne sunulan belgelerin orijinalleri veya noter tasdikli kopyalari getirilmelidir.

Başvuru yapan tüm şahıslar aşağıdakileri temin etmek durumundadır:

1. Eksiksiz olarak doldurulmuş ve imzalanmış vize başvuru formu (NZIS 1017 Application for Visiting New Zealand) Formu buradan indirebilirsiniz (Dış Bağlantı).

2. Yeni Zelanda’yı ziyaret tarihinin bitişinden itibaren en az 3 ay geçerli pasaport.

3. 1 adet vesikalık resim (son 3 ay içinde çekilmiş)

4. Yeni Zelanda’da kalınacak her ay için en az 1000 Yeni Zelanda Doları tutarında para. Bunlar (en az son 6 aylık işlemlerinizi gösteren ve güncelleşmiş) banka hesap cüzdanlarınız, kredi kartları (kredi limitinizi ve mevcut birikiminizi gösteren bir banka mektubu ile birlikte veya hesap dökümleriniz ile birlikte ibraz edilmelidir).
VEYA
Halen Yeni Zelanda’da bulunan bir Yeni Zelanda vatandaşı veya oturma izni bulunan yakınınız tarafından sponsor edilecekseniz, bu formun (Sponsorship Form NZIS 1025) ilgili tüm dökümanları ile birlikte Yeni Zelanda’da bulunan yakınınınız tarafından eksiksiz olarak doldurulması gerekmektedir. Formu buradan indirebilirsiniz (Dış Bağlantı).

5. Gidiş-Dönüş Bilet Rezervasyonu. (Vize Bölümü vize alacağınızı taahüt ettikten sonra biletin aslını görmek isteyebilir ancak önceden biletinizi almanızı tavsiye etmiyoruz)

6. Kalınacak yer detayları örneğin: Otel rezervasyonları veya kalacağınız arkadaş veya akrabaların adres bilgileri.

7. Türkiye’deki durumunuzu gösteren diğer belgeler, örneğin: Sahip olduğunuz mülklerin tapusu, askerlik durumunuzu gösteren belgeler, üniversite diploması, emeklilik cüzdanı, v.s.
Onemli Not: Sponsor ediliyor olsanız dahi (yukarıya bakınız) kendi durumunuzu gösteren belgeleri sunmak durumundasınız. Bunlar (en az son 6 aylık işlemlerinizi gösteren ve güncelleşmiş) Banka hesap cüzdanlarınız, kredi kartları (kredi limitinizi ve mevcut birikiminizi gösteren bir banka mektubu ile birlikte veya hesap dökümleriniz ile birlikte ibraz edilmelidir)

İlave Belgeler-
A. Eğer bir işyerinde çalışıyorsanız (Memurlar dahil)
1. Maaş bordronuz.
2. İşveren tarafından şirketin antetli kağıdına bu şirketteki göreviniz, ne kadar süredir burada çaliştığınız, kullanacağınız onaylanmış izin günü ve seyahat sonrası aynı işyerinde tekrar çalışacağınızı belirtilen resmi bir yazı.
3. SSK işe giriş bildirgeniz.

B. Serbest calışıyorsanız veya ortağınız varsa:
1. Şirketin Ticari ve Sanayi odasına kayıt belgesi
2. Şirketin vergi levhası
3. Şirketin resmi imza sirküleri
4. Şirketin Resmi Gazete duyurusu

C. Yeni Zelanda’ya iş görüşmeleri için gidiyorsaniz:
1. Yeni Zelanda’da toplantı yapacağınız firma veya firmalardan antetli kağıda, beklenen ziyaretçilerin detayları ve davet ediliş nedenlerini belirten resmi bir davet mektubu.
2. Kendi firmanızın veya çalıştığınız işyerinin antetli kağıdına; firmadan kimlerin gideceği, görevleri ve ne amaçla gidileceğini belirten resmi bir yazı. Bu yazı seyahat ve sağlik sigortası dahil seyahat edecek tüm şahısların masraflarının karşılanacağına dair garanti vermek durumundadır.
3. Yukarıda B. bölümünde bahsedilen tüm şirket evraklari.
4. Maaş bordrosu ile birlikte SSK işe giriş bildirgeniz.

D. Yeni Zelanda’ya konferansa katılmak için gidecek olanlar:
1. Konferans kayıt belgeleriniz. (Vize Bölümü vize verileceğini belirttikten sonra konferansın kayıt parasının yatırıldığına dair belge görmek isteyebilir)
2. Konferansa davet ediliyorsanız, resmi davet mektubu.
3. Konferans masrafları çalıştıgınız işyeri veya başka bir kurum tarafından karşılanıyorsa bununla ilgili tüm resmi belgeler.

E. Yeni Zelanda’da 6 aydan daha uzun süreyle kalacak olanlardan bazı detaylı sağlık koşullarını yerine getirmeleri istenecektir. Bununla ilgili detaylı bilgi için lütfen, Sağlık Prosedürleri sayfamıza bakınız.

ÖNEMLİ

Yeni Zelanda Büyükelçiliği Vize Bölümü yukarıdaki belgelerle birlikte ilave belgeler temin etmenizi isteyebilir.

Sunduğunuz tüm belgeler incelenmeye tabi tutulabilir.

Ziyaretçi vizesi başvurunuzun kabul edilmesini sağlamak için istenilen tüm evrakları tam ve eksiksiz sunmak zorundludur. Bunu yapmadığınız takdirde, başvurunuz kabul edilmeden size geri gönderilecektir.

Vize başvurularının incelenmesi, tüm belgeler eksiksiz ve tam sunulduğu takdirde genellikle 1 hafta sürmektedir.



Dunyanin En Yasanabilir Besinci Sehri: Auckland ( Yeni Zelanda )


Auckland, Yeni Zelanda'nin ticari merkezi. 4.2 milyonluk ulkenin 1.2 milyonu burada oturuyor. 2006'den beri dunyanin en yasanilir besinci sehriler (
http://www.citymayors.com/features/quality_survey.html ).

Sehir etkileyici bir cografyaya sahip. Volkanik yapisindan dolayi sehir tepelik, bir iniyor, bir cikiyor. Adanin dar bir yerinde kuruldugu icin hem bati hem dogu kismindaki denize kiyisi var, her iki kiyida da buyuk limani var. Yelkenle dolasmak Aucklandlilarin sevdigi ugraslardan. Amerika kupasinin etaplarindan biri buradan hareket ediyor, marinada kupaya katilan ulkeler icin daimi yer hazirlanmis. Auckland'in takma adi “yelkenler sehri”, denizcilikleri hakkinda daha fazla bir sey soylemeye gerek var mi?

Sehrin kalbi vapur terminalinden baslayan Queen caddesi civarinda atiyor. Ana alisveris caddesi burasi, yan caddelerde de kucuk butikler var. Queen caddesinin basindan sola donup iki dakika yurursek Viaduct limanina geliriz, burasi geceleri son derece hareketli. Bircok bar, lokanta ve eglence yeri deniz kenarina siralanmis. Ancak burasi biraz tuzlu. Cebimin tansiyonu var, az tuzlu bir yer isterim derseniz o da var: Viaduct Quay'den karaya dogru onbes dakika kadar yuruyerek Ponsonby bolgesine geliyoruz, yine bir cok lokanta, bar var. Fiyatlar daha makul. Ponsonby caddesinden devam ederek Queen Street'i kesiyoruz, arada irili ufakli Turk restoranlari gorunuyor. Ilginc bir sekilde Araplar bircok Turk restorani acmislar. Arap yemegi dendiginde satis yapmiyor herhalde. Otoyol uzerinden gecip yurumeye devam ettigimizde artik yoruldum demeye hakkiniz var, kac saatten beri yuruyoruz. Sehrin en buyuk parki Dominion'da biraz soluklanalim. Kapali, tropik yaz bahcesi ve Auckland muzesi gorulmeye deger. Muzenin kafesinde birseyler ictikten sonra ( Yeni Zelandalilar iyi kahve yapiyor, aferin) Parnell caddesine giriyoruz. Parnell'de ufak butikler, antika saticilari, sanat galerileri, bircok lokanta ve kafe var. Madem ki Ingiliz gecmisi olan bir yerdeyiz, balik ve patates mecbur yenecek. Yendi. Yuruyuse devam. Parnell'de devam ediyoruz deniz kenarina Gumruk caddesine geliyoruz, burasi Queen'le ileride birlesiyor. Auckland'da tam bir daire cizdik, bes alti saat taban teptik, dinlenmek hakkimiz. Yoldaki insanlari seyretmek icin skycity sinemasi onundeki kafe tam bicilmis kaftan. Auckland film festivali yeni baslamis, kuyruk var. Sokaga cikinca sehrin en yuksek binasi Sky kulesi karsimizda. Adrenalin pesindeyseniz bu kuleden asagi atlayabilir ya da yaklasik 200 metre yukarida acik havada korkuluk olmadan yuruyebilirsiniz ( guvenlik ipi bagli, yoksa kac kisinin son yuruyusu olurdu acaba?).

Queen caddesi vapur iskelesinden korfezin karsisina ya da korfezdeki adalara sik sik vapur var. Bizde vapur keyfi yapalim mi? Devonport'a varmak sadece 15 dakika suruyor. Aucklandlilar haftasonlari Devonport'ta gelip dolasmayi seviyor. Iskele civarindaki magazalar ve yeme-icme yerleri keyifli yerler. Ilk Mairo yerlesimleri bu mahallenin yerinde imis, daha sonra Ingiliz yonetimi sirasinda Devonport'taki iki volkanik tepe sehrin savunulmasi icin kullanilmis. Her iki tepede sehrin tam karsidan guzel manzarasini gormek icin ideal yerler. Hava kararmaya basladi, geri donme zamanidir. Bugun bayagi bir dolastik, yarin dinlenmeli, ertesi gun Avustralya'nin gobegine iniyoruz. Alice Springs'te gorusmek uzere.

Doga ve Heyecan Tutkunlarinin Cenneti: Yeni Zelanda




Yeni Zelanda iki ana adadan olusuyor. Bu yazida Guney adasinda Christchurch'te baslayip genis bir daire cizerek yine Christchurch'te sonlanan gezimi anlatacagim. Once biraz bilgiyle baslayalim.

Yeni Zelanda hangi kitada? Okyanusya ya da Avusturalya? Ikisi de hayir. Antartika ? O da hayir. E geriye Kuzey ve Guney Amerika ile Avrupa ve Asya kaliyor ki onlar da mumkun degil. Yeni Zelanda tamamen suya gomulu Zelandiya kitasinin su ustundeki tek bolumu, onun icin kita siniflandirmalarinda istisna olarak adlarindan soz ediliyor.



Ulke topraklarinin buyuk kismi iki adada, isimleri pek hayalgucune yer birakmiyor: Kuzey ve Guney adalari. Ulke topraklarinin buyuklugu hemen hemen Turkiye'nin ucte biri. 4.2 milyon insan yasiyor. Buna karsilik 45 milyon koyun var.



Son bes senede 400 bin gocmen almislar, nufusun %10 artmasi lazim degil mi? Degil. 400 bin kisi gelmis, 350 bin kisi baska ulkelere ( basta Avusturalya ve Ingiltere'ye) gocmus.




Ada sakinlerinin atalarinin cogu Ingiliz. Ulkede hemen goze carpan bir Ingiliz etkisi sozkonusu: Trafik isaretleri, insanlarin yuzleri, adetler, yerel yemeklerin yavanligi hep ayni. Ingilizlerden sonra yerel etnik grup Maori'ler nufusun yaklasik %15'ini olusturuyor. Ingilizlerin yuzlerce kolonisi arasinda onlara en cok cektirenler Maoriler olmus, senelerce yenememisler. Bugun kendi partileri var ve dilleri ikinci resmi dil olarak kullaniliyor. Nufusun %5 kadari Dogu Asya'lilar. Parali Cinli ve Korelilere gocmen izni verilmis. Onlarda buyuk sehirlere yerlesip hemen bakkal, temizlikci, etnik lokanta sektorunu ele gecirmisler.





Tamam mi? Aldik mi gerekli bilgileri. Aldik, simdi yola cikabiliriz. Ilk durak Christchurch.


Christchurch, cok tipik bir Ingiliz kenti. Bahceli evler, bakimli sokaklar, genis parklar ve tabi Ingiltere'den sokak isimleri. 360 binin bulan nufusun icinde kimler yok ki, ana caddelerden Manchester ve Gloucester uzerinde yururken Cin, Vietnam, Hint, Turk, Banglades, Fransiz , Ingiliz, Yeni Zelanda lokantalari goze carpiyor. Sehrin ucte biri yesil alan, feraaaaah. ..Ta, hava kapali. Kis icin normal olan gri bulut, yagmur, ruzgar uclemesi “her mevsimi yasiyoruz” oveunmesi icindeki yereller icin iyi guzel de, iki hafta vakti olan bendeniz kis turisti icin iyi degil. Christchurch, Guney adasinin en buyuk sehri ve dogu kiyisindaki turizm merkezi. Buradan her turlu tur ve aktivite icin ucuza organizasyon yapmak mumkun. 2 saatlik mesafede bir daire icinde kayak, balina seyretme, ucaktan tandem atlama, magara gezileri, yunuslarla yuzme, balon seferleri yapmak mumkun. Hava kotu olursa da benim gibi takmayin, iyi film gosteren kucuk sinemalar var, dalin birine.




Christchurch'ten bindigim tren Alp daglarini asarak ( evet Ingiliz isimlerin yaninda Avrupali yuzey sekillerinin isimleri de ithal edilmis) Guney Adasinin bati kiyisindaki Greymouth'a varacak. Geceleyin don oldugu icin yerlerde buz var. Tren hareket ederken gunes yuzunu gostermeye basliyor. Genis ekili ovadan beyaz sisler yukselmeye basliyor. Alp daglarina tirmanmaya basladigimida cevremiz ilk once agaclaniyor sonra yukseldikce cirilciplak kaliyor. Vadilerden, tunellerden ve koprulerden gecerek giderek daha cok yukseliyoruz. Arthur gecidi civarinda durup trene iki lokomotif daha ekleniyor, daha dik olan bolume girmeden once gerekli bir ekleme. Arada cok kucuk yerlesim birimlerinde duruyoruz, makinist anons ediyor: “ Buranin nufusu yaklasik 30, ana gecim kaynaklari odunculuk. Simdi gececegimiz istasyonda eskiden 5 kisi yasardi, simdi yasli bir adamla kopeginden baska kimse yok”. Cok guzel manzaralar esliginde keyifli bir 4 saatten sonra Greymouth'a variyoruz.




Greymouth, eskinin madenci sehri. Halen ic kesimden gelen komurun ana transit noktasi. Hostel'e yerlesip biraz oyalaniyorum. Saat 5 gibi sehrin ana caddesine indigimde sasiriyorum, her yer kapali. Dukkanlar saat 4 gibi kapanmaya basliyor, saat bes gibi acik yer neredeyse kalmiyor lokantalar haric. Lokantalarda saat 9 gibi kepenlerini kapatiyorlar. Sehrin civarinda yuruyus rotalari ve magaralar disinda pek gorulecek/yapilacak bir sey yok. Yakindaki Franz Josef buzuluna gecmeye karar veriyorum.






Sabah deli gibi yagan bir yagmur beni uyandiriyor, “iyi ki Greymouth'ta kalmamisim iceride ne yapilir ki? “ derken Franz Josef'te beni daha cok yagmurun bekledigini bilmiyorum tabi. Yolda Hokitika, Ross gibi eskinin altina hucum gunlerinde kurulmus kasabalarda duruyorum. Cok sakin, denizden devamli esen ruzgarin erittigi kumsallara sahip, bakimli kasabalar. Ogleye Franz Josef “kasabacigi” (Yeni Zelandalilar township diyor bizde kasabacik diyelim) 'na variyorum. Nufusu 100 kadar. Sadece bir benzin istasyonu, bir market ile on kadar lokanta ve yirmi civari otel, hostelden ibaret. Kurulus amaci yakindaki Franz Josef buzulunu ziyaret edenlere hizmet etmek. Buradaki tur acentalari ile isterseniz buzulda yuruyebilir, yakindaki yagmur ormaninda turlayabilir, helikopter ile ucabilirsiniz. Ya da benim yaptigim gibi irmak kenarinda uzun bir yuruyese cikabilirsiniz. Ozellikle yagmurdan goz gozu gormezken yapmanin zevki bir baska oluyor, islanacagim diye korkmuyorsunuz, ilk 2 dakikada islanacak yeriniz kalmiyor.


Franz Josef'ten sonra sirada “adrenalin sporlari baskenti” Queenstown var. Sehri ilk kuranlarr manzarasi bir kraliceye layik oldugu icin Queenstown adini vermsler. Valla haklari var. Biz kursaydik Padisahkent, Sultansehir falan adini verirdik herhalde ( Bu durumda Sultanhamam isminin anlamini merak eden var mi?). Dort tarafi daglarla cevrili bir golun kenarina kurulmus Queenstown. Queenstown'da adrenalin tutkunlarinin secenekleri cok: dunyanin ilk ticari bungy jumping sirketi ve koprusu, tandem parasut, snowboarding, helikopterden atlayarak dagin zirvelerinden asagi kayak yapma, kanyonlarda hizli botla dolasma, kanyonlarda iple salinma vb. akliniza gelen ya da gelmeyen hiperaktif bir suru imkan var. Queenstown'da sehir icinde ve teleferikle cikilan tepede dolastiktan sonra golde bir gezi teknesine binmek icin kiyiya gidiyorum, kar basliyor. Himm, somino atesi onunde kitap okumak daha cekici. Kis festivali zamani oldugu icin her yer tika basa dolu. Bir gun daha kalip guzel manzaranin keyfini golu goren degisik kafelerde surdukten sonra sabah otobuse biniyorum. Gece yagmaya baslayan kar on santimi bulmus, sehrin cikisina gidince sasiriyoruz: Queenstown'a butun cikis yollari kapali. Kar ancak on santim, gelismis bir ulkede onemli bir turizm merkezi nasil dunyadan kesilir demeyin. Oluyor. Bizde benzeri olunca da fazla takmayin, heryerde oluyor iste. Bende fazla takmadim, otobus sehre geri dondu, bende gol kenarindaki kafede cam kenarindaki yerime dondum. Ogleden sonra yollar acilinca Iskoc sehri Dunedin'a gectim.




Dunedin, Iskoc gocmenler tarafindan Edinburgh kenti “kopyalanarak” kurulmus. Sehrin plani ve cadde isimleri Edinburgh'un ayni. Hatta havasi bile: ruzgar, yagmur vs. Artik islanmaya alistigim icin olsan gerek, havaya aldirmadan geceleyin sokaklari arsinliyorum. Ben yaptim, siz yapmayin diye soyluyorum: Yeni Zelanda'da gorulecek esas sey doga, sehirler vasat.


Dunedin'den sabaha Tekapo golune dogru yollaniyorum. Tekapo golune gelirken gecilen bolgeler “ Yuzuklerin Efendisi” filminde savas sahnelerinde kullanilmis. Bir otobus dolusu yuzuklerin efendisi turu yapan turist ve onlarin beyaz sakalli rehberi Gondof ile karsilasiyoruz (tamam takma sakal yav).



Tekapo golunde yine muhtesem manzarali bir hostelde kaliyorum. Ben bu isi anlamadim, iki adim otede bes yildizli otel ve yaninda benim kaldigim hostel. Ikisi de ayni manzaraya bakiyor, ikisi de rahat. Biri geceligi 18 YTL digeri 210 YTL. Gelde Yeni Zelanda'nin Sirtcantali turizm altyapisini sevme. Ben sevdim.


Lake Tekapo'dan sonraki durak dairenin diger ucu Christchurch. Guney adasi turum bitti ya, hava bir guzel bir guzel. Bende havaya inat Christchurch'de fazladan iki gun harciyorum. Bahceler, tepeler, guzel manzaralar: bildik Yeni Zelanda canim:)


Bir sonraki durak dunyanin en yasanabilir besinci kenti secilen Auckland. Gorusmek uzere,

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...