Sabah gun isirken uyaniyorum, bu sefer herhangi bir yanim donmamis , hayret asayis berkemal. Arabaya benzin kendime kahve alip yeniden yola koyuluyorum. Yolda gorulecek bir sey yok, kilometrelerce boyunca kisa boylu agaclar, kisa cimen benzeri bitkiler ve yolda carpilip olmus kangurular. Yol boyunca kangurularin cok oldugu bolgelerde suruculerin yavaslamasi icin uyarilar var. Yinede nasil olupta bu kadar kangurunun ezildigini anlamakta gucluk cekiyorum. Daha dogrusu cekiyordum diyeyim. Kahveyi kullandiktan sonra dogaya geri vermek icin yol kenarina cekiyorum. Tam bir col bitkisine daha hayat vermenin ic huzuru ile gevsemisken “yol tren”lerinden birinin kulak zarimin sinirlarini test eden israrli kornasindan zipliyorum: bir kanguru surusu tam yolun ortasinda hizla yaklasan uc romorklu TIR kamyonuna bon bon bakip kulaklarini oynatiyorlar. Sirf kulak oynatmakla olmaz , ziplasana kardesim. Korna, daha cok korna. Aracta hicbir yavaslama egilimi yok, olsa nolur zaten bu yukle durmasi bagayi zaman alir. Kangurular yolda jilet olmalarin saliseler varken uzun atlayislar yapip yoldan kaciyorlar.
Kuzey bolgesinde trafik kazalarinin iki ana sebebi var, birincisi can sikintisi, ikincisi yoldaki hayvanlar. Yol cok duz oldugu ve yolun etrafindaki manzara hep ayni oldugu icin arada gozu dalip gidenler kendilerini bombos yolda takla atmis olarak buluyorlar. Yoldaki hayvanlara gelince ilk basta kangurular olmak uzere, basibos buyukbaslar, vahsi develer ve vahsi esekler suruculer icin tehlikeli olabiliyorlar. Arazi bos oldugu icin yolun her yani tel orguyle cevrili degil, inekler yolun ortasinda durup gevis getirmeye kalkabiliyor. Zamaninda yaslandigi icin colde birakilan yada kacan develerin ve eseklerin torunlari bugun Kuzey bolgesinin genis duzluklerinde ve bazen otoyollarinin tam ortasinda vahsi olarak yasiyorlar.
Avustralya'nin basi sonradan gelen hayvanlarla biraz dertte. 4000 sene once Endonazya'dan geldigi dusunulen vahsi kopekler ( Dingo) o zaman kangurularin basina bela olmus. Dingolar kuzeyde kangurularin neredeyse kokunu kurutmus.Simdilerde de koyunlara ayni muameleyi cektikleri icin guney-guneydogu dogrultusunda 5000 kilometrelik bir tel orgu ile koyun yetistirilen bolgenin disinda tutuluyorlar. Koyun yetistirilen bolgenin takma adi Avustralya gelenegine uyarak “ Koyun ulkesi”. Tel orgunun oteki tarafi ise dingolarin olduremedigi buyuk ciftlik hayvanlarindan oturu, ne olabilir, ne olabilir, tabii ki “ Buyukbas ulkesi”. Bir baska buyuk tel orgude tavsanlar icin var. Ulkenin bati kiyisindaki bu tel orgunun uzunlugu 3200 kilometreye kadar cikmis, ancak tavsanlarin tel orgu mantigini anlamayip altindan tunel kazip gecmelerinden dolayi insanlara yon bulmakta yardimci olmak disinda – Rabbit Proof Fence filmini seyreden? http://en.wikipedia.org/wiki/Rabbit-Proof_Fence_(film) - ise yaramamis.
Tavsanlardan kurtulmak isteyen Avustralyalilar onlari oldurmek icin tilki ve kedi getirmisler. Simdilerde ise tilki ve kediler tavsan disinda Avustralya'ya ozgu hayvanlara musallat olduklari icin bu sefer de onlardan kurtulmanin yollarini ariyorlar. Doganin dengesi bir bolzuldu mu insanlarin duzeltmesi kolay olmuyor. Bu olaydan ders cikaran Avustralya'da sinir konrolleri ve ulkeye herhangi bir canli ya da sebze-meyvanin girmesi cok siki takip ediliyor, ulkeye yeni ve yabanci tur canlilarin girmemesi icin tedbirler kati bir disiplinle uygulaniyor.
Uzun bir surus sonucu vardigim, Coober Pedy kasabasinin adi bolgesel Aborjin dilinde “beyaz adamin su deligi” anlamina geliyor. Dunyada satilan butun opalin %70'i bu 1500 kisilik kasabadan cikiyor. Ana caddedeki opal magazalari ve lokantalar disinda kasabada pek ev gorulmuyor. Cunku evlerin cogu yerin altinda. Yazin sicakligin gunduzleri 60, geceleri 40 oldugu bu bolgede yer altindaki evlerde sicaklik yaz kis sabit 21 derece. Ev yaptirmak isteyen bir Coober Pedy'li ilk once kayalik bir alanda egimli bir arsa satin aliyor. Sonra kaya delme makinasi kiralayip uc dort odali bir evin kayaya delinmesi islemi basliyor. Evin bitirilmesi genelde iki ayi buluyor ve yer uzerindeki bir evle ayni paraya geliyor.
Bu civarda kalinacak tek yer burasi, tabi isteyen 5 saat kadar daha surup daha buyuk bir yere varabilir. Ilk once yatacagim yeri ayarliyorum. Kasaba'da hosteller de yer altinda, ana caddede bir hostel seciyorum. Esyalarimi magarama, pardon, odama birakip aksam yemegi icin Yunan lokantasina giriyorum.
Yunan lokantasi deyince , laf lafi ciyor, biraz gocmenlerden bahsedeyim. Avustralya'da dunyanin hemen her ulkesinde bir gocmen bulmak mumkun. Malum herkes gocmen, ama hikayeleri ilginc. Avustralya'yi beyaz yerlesime ilk acanlar istekleriyle degilde namlunun ucunun ricasiyla gelmisler: hepsi ingiliz mahkumlar. Toplam 732 kadin ve erkek mahkum, bir de onlarin 22 cocugu 1787 yilinda Avustralya'ya eski bir kole gemisinde yola cikmislar. Hepsi bir daha asla geri gelemeyecekleri ve yabanci bir yeri hapishaneye tercih etmis. Ingiliz hapishaneleri nasil yerlerdi ki bu secimi yaptilar insan merak ediyor. Ilk gelen bu grubun suc islemek disinda baska yetenekleri olmadigi icin tarim ve hayvanciligi baslatmakta zorluk cekmisler, yillar icinde sorunlar cozulmus.
1860 yilina kadar Ingiltere'den Avustralya'ya 160,000 mahkum transfer edilmis. Bazi eyaletler ise mahkumlar degil de Ingiliz hukumetinden gocme yardimi alan normal gocmenler tarafindan kurulmus: ornegin Victoria eyaletinde oturmak icin iki sart araniyormus 1) Mahkum olmamak, 2) Iyi karakterli olmak. Ikinci maddenin tam acilimi soyle oluyor: iyi karakterli insan dindardir, kiliseye gider, tabiki de beyazdir. Yani eyalette sadece hristiyan beyazlarin oturmasina izin varmis. Ilk baslarda her milliyetten gocmenleri kabul eden Avustralya, altin bulunan bolgelerde calisan Asyalilarin sorun cikardigini ileri surerek, 1855'ten 1973'e kadar Avrupali Hristiyanlar disinda kimseyi gocmen olarak kabul etmemis. Brcok ozgurlugu engelleyen kural gibi bu da 1968 civarinda degismis. Bunlari ogrenince 68 kusagini daha bir seviyorum, ne kadar cok sey 68 yili ve cevresinde degismis degil mi? ABD den baslayarak tum dunyada yankilanan buyuk degisiklikler ve yeni ozgurlukler 68'lilerin eseri.
Evet, Yunanlilar diyordum, Avustralya'da sayilari 400,000 civari. Dunyadaki Yunanistan'dan sonra ikinci buyuk Yunan toplulugu burada yasiyor. Sehirlerde caniniz Turk yemegi cekerse yakinlarda bir Turk lokantasi ya da Yunan lokantasi illaki var, dalin birine.Hem yemeginiz yiyin, hem ' bu Turk kahvesi Yunan degil, onun adi sis canim Suvlaki olmaz, ne zamandan beri Baklava Yunan” geyigi yapin. Merak etmeyin karsinizdaki Yunanlida en az sizin kadar cansiperane Yunan yemeklerini savunacaktir. Neyse Avustralya'nin kervan gecmez gobeginde Turk asilli Yunan kahvemizi de hopurdettik, hesabi odeyip cikma zamanidir. Masama bakan garson orta yaslarinda bir Asyali, not defterime aldigim notlara bakip hangi dil oldugunu soruyor. Biraz konusuyoruz, burada dogmus, baska yere yerlesmeyi dusunmuyor. Iki cocugu varmis, arada bir cocuklar isteyince onlari McDonalds'a goturuyormus.
“ Burada McDonalds mi var?” diyorum.
“ Port Augusta'da var.”
“Ama, orasi arabayla en az alti saat mesafede.”
“ Haftasonlari burada yapacak bir sey yok, hem cocuklar egleniyor, hem de ben biraz alisveris yapiyorum.”
“ Iyi mesafe valla. Sana baska bir sey sorayim. Yarin yolda yemek icin meyva alacaktim, hangi markette bulabilirim?”
“ Coober Pedy'e taze meyva haftada bir gun Persembe oglen gelir. Bugun Carsamba aksami, ya yarin ogleni bekle ya da Port Augusta'dan al”
Coober Pedy'de ogleni beklemek mi? Bosversenize, arabada oturup kaidemde nasir olusturmaya calismak daha eglenceli. Lokantadan cikip inle cinin top oynadigi ana caddeden cocuk parkina sapiyorum salincaklarin yaninda icen Aborjinlerin yanindan gecerek hostelime variyorum. Demin gocmenler diyordum, devam edeyim. Son yillarda ekonominin giderek iyi gitmesinden oturu giderek daha cok elemana ihtiyaclari olmus. Simdilerde herkese esit muamele ediyorlar, ozellikle Avustralya'da yatirim yapacak ve is saglayacak kadar paraniz varsa daha da “esit” oluyorsunuz. Ulkede Asyali nufusu 1973'ten sifirken simdilerde milyonu bulmis.
Etrafiniza bakinca bir cok kucuk isyerinin sahibi olduklari icin sanki daha da coklarmis gibi duruyor. Bugun Avustralya'lilarin yaklasik beste biri yabanci bir ulke dogumlu, Avustralya her sene ikiyuzbin gocmen almaya devam ediyor. Avustralya is ve tatil programi ( http://www.immi.gov.au/media/fact-sheets/49awhp.htm ) katilan yuzbinlerce yabanci genc isci olmasa Avustralya'nin mahsulleri kaldirmasi mumkun olmayacak. 15-30 yas arasi Avustralya'da hem tatil yapmak hem calismak isteyen gencler icin bu bulunmaz firsat. Yolda bu sekilde Avustralya'yi dolasan pek cok kisiyle karsilastirm. Ozellikle Almanlar ve Ingilizler programa katilmada onder. Alan da satan da memnun: Avustralya ihtiyaci olan ucuz emegi aliyor ve ustelik emekciler paralarini tatil icin harcadigi icin ulkeden para cikmiyor, emekciler memnun bir sene tatil yapiyorlar ve ceplerinden para cikmiyor.
Sabah magara-odamda uyaniyorum. Pencere olmadigi icin zifiri karanlik. Hicbir sey goremiyorum. Isigin dugmesi kapinin yanindaydi, bulmak icin kapinin oldugu yere yuruyorum. Hatirladigim yerde kapi yok. Duvari yoklayarak kapi arama calismama devam ederken ayak parmaklarim iki kere orada olmamasi gereken yataklarin ayaklarini hizli ve aci verici bir sekilde buluyorlar. Odada isigi hemen bulamiyorum ama farketmez acidan gozlerimde simsekler cakarken bu garip halime gulecegim geliyor. Oturacagim ama simdi gider keskin bir seyin uzerine falan otururum, neme lazim bu sabah iki parmaga bir de kaide eklemeyelim.
Kapiyi bulduktan sonra muzaffer bir sekilde ve parmak acisindan hafif topallayarak yine uzun bir surus icin esyalarimi arabaya tasiyorum. Bes saat sonra Woomera'da duruyorum.
Woomera, ikinci dunya savasindan sonra askeri amacli gizli bir kasaba olarak kurulmus. Rusya'nin kendilerine ulasacak nukleer roket yapmasindan cekinen Ingilizler, uzun menzilli roket yapmay girismisler ancak topraklarinda uzereinde insan yasamayan buyuk toprarklar olmadigi icin Avustralya hukumetine roket arastirmasini beraber yapmayi onermisler. Sonucta colun ortasinda varligi gizlenen 6000 kisilik bir kasaba insa edilmis. Calisanlar ulkenin guvenligi icin herkesten uzakta yasamayi ve calismayi kabul ettigi icin hicbir luksten kacinilmamis. Kasabanin kriket/futbol sahasi, yuzme havuzlari, tiyatro binasi, tenis kortlari, buyuk parklari, hayvanat bahcesi halen ayakta. Bugunlerde nufusu sadece 250 ve tiyatrolari halen acik. Gorunen o ki kasabada artik sadece siviller yasadigi halde eski askeri aliskanliklar devam ediyor, kasaba cok temiz ve bakimli. Arada bilimsel ve ticari amacli uzay roketleri halen Woomera'dan gonderilmeye devam ediliyor.
Woomera'dan firlatilan nukleer roketlerin kimseye zarar vermemesi icin uzerinde sadece Aborjinlerin yasadigi Maralinga bolgesinde karar kilmislar. Bu bolgede yapilan yuzlerce deneme sirasinda Aborjinlerin bolgede dolasmasina engel olunamamis, zaten o siralar Aborjinler hayvan sayildiklari icin pek kimse umursamamis.1967'de Aborjinlere insan ve vatandas statusu verilmesi ile bolgenin temizlenmeye baslanmasi ayni zamana denk geliyor. 1980'lerde bolgedeki Aborjin nufusta ve temizlemede calisan askerlede yuksek derecede kanser ve radyasyona dayali sorunlar gorulmeye baslanmis. Avustralya hukumeti 1994'te radyasyona maruz biraktigi Aborjinlere tazminat odemeye mahkum olmus.
Woomera'nin buyuk turist merkezinde biraz vakit gecirdikten sonra Flinders Siradaglarinin guzel bir kosesi olan Wilpena Pound'u gormek icin direksiyon basina geciyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google, Blogger yada OpenID hesabınızla girerek yorum bırakabilirsiniz. Spam yorumları siliyorum, gireceğiniz dış linkler takip edilemez. Teşekkürler
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.