Asya Gezi Rehberi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Asya Gezi Rehberi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Minsk'te Asansör Çalışma Saatleri?

Gezdiğimiz zaman kaçınılmaz olarak bize farklı gelen ama yerellerin alıştığı durumlarla karşılaşırız. Bu kimi zaman sabahın dördünde başlayan bir düğün ( Kamboçya) , kimi zaman değişik bir yemek ( kuş yuvası çorbası - Malezya) , kimi zaman da günlük yaşamın ritminde küçük değişiklikler olur ( gece 10'dan önce yemeğe çıkmayan İspanyollar).Belarus'un başkenti Minsk'te ise çalışma saatlerindeki ufak farklılıklar dikkat çekici.

Minsk'teki milli kütüphane binası şehirdeki en yüksek binalardan. Tepesine asansörle çıkıp etrafa bakalım dedik. Niye? Turist olunca böyle gereksiz işler göreviniz haline geliyor, fazla söylenmeden görev bilinciyle binanın arka kısmında yer alan asansöre yollandık. Giriş 8 TL, iyi. Uzunca da bir kuyruk var. Hayret hemen hiç turist görmedik yolda nasıl böyle kuyruk olmuş?

Çünkü asansör görevlileri dinlenme molasındalar ( diğer bir deyişle "teknik ara"): yaptıkları işin cinsine göre Belarus'ta çalışan herkes 2-3 saatte bir 15-30 dakika mola alıyor. Biz de molaya denk gelmişiz, kuyruk ondan. Mola bitti, asansör açıldı. Çıktık yukarıya. Görev tamam.

Ertesi gün ana cadde üzerindeki en büyük alışveriş merkezlerinden GUM'a girdik. Bu binada üst kata çıkmak için asansöre yöneldik. Asansörün üzerinde çalışma saatleri yazıyor: 09:00-10:45, 11:00-12:35, 13:00 ... gibi. Çünkü asansörü kullanan biri var, sizin yerinize düğmelere basıyor. Ee o da mola alınca , ( çocuk arabalı, yaşlı, ağır çantalı ya da tembel iseniz) asansörü beklemeniz lazım. Belarus'ta işssizlik %3, asansörü çalıştırmak için eleman aldıklarına göre bu bile fazla.

Türkiye'ye geri dönerken hava alanındaki bankalara ait 6 gişenin hepsi aynı anda molada idi, yarım saat kadar sürdü. Para bozdurmak için uzunca bir kuyruk vardı. Çalışanlar için iyi, kuyruktakiler için rahatsız edici bir uygulama.

Minsk'ten küçük bir not, aklımda duracağına blogda dursun. Gezmek lazım bazen.



http://www.simdigezelim.com/p/takip-et.html

Belarus'un Başkenti Minsk'te Kısa Bir Gezi

Belarus ya da eski bilinen ( ve artık kullanılmayan) adıyla Beyaz Rusya pek ziyaret edilmeyen yerlerden biri. Türkiye'den fazla turist gitmemesini mesafenin kısa olmasına rağmen bilet fiyatlarının pahalı olmasına ve "eee, napılır Belarus'ta? " sorusuna verilecek kallavi bir cevap olmamasına bağlayabiliriz.


Genel bilgi, kısa izlenimler


 Belarus, Baltık denizine yakın ama denize kıyısı olmayan, halkı Rus ama Baltık kültürünün derin izlerini taşıyan bir ülke. Sokak temizliği ve çevre bakımından gördüğüm en temiz ilk 3 ülke arasına girer. Hizmet sektöründe çalışanlar Rusya'nın geri kalan kısmına göre çok yardımcı, çok güleç. Hatta Minsk'te kaldığımız 5 gün boyunca satıcılar ve garsonlar tarafında hiç azarlanmadık valla dersem hemen "eee hani bunlar Rus'tu?" dediğiniz duyar gibiyim. Ama çooookk yavaşlar, neyse bu değişmemiş. Ülke nüfusu 9,5 milyon, başlarında diktatör var, kişi başı gelirleri bizlerden ortalama %30 daha düşük: buna karşın yaşam kalitesinde Türkiye'nin daha üzerinde yer alıyorlar, eğitimde üniversiteleri Türk üniversitelerinin 200 basamak üzerinde, çevre çok daha bakımlı, kurallara uyuluyor.  



Nasıl gidilir? Vize halleri?

Eylül başı itibarıyla İstanbul-Minsk bilet fiyatları 450-500 USD civarında ( ki uçuş sadece 2 saat). Bizim yaptığımız gibi mil bileti denk getirirseniz vergiler 620 TL tutuyor. Ülkeye girmek için Belarus'ta geçerli sağlık sigortanız olması lazım, pasaport kontrolünden önce bir gişede sigorta satıyorlar: günlük 1-2 Euro kadar. Kredi kartı, USD ve EUR ile ödeme alıyorlar.

Pasaportunuzu kontrol eden memurlar sanki çok değerli antika bir evrak satın alacaklar da değerini belirlemeye çalışır gibi büyüteçle pasaportları uzun uzun inceliyorlar. Eskiden kalma bir alışkanlık herhalde? Ülkede 5 çalışma gününden ( 5 gece konklama) fazla kalırsanız oteliniz ya da kaldığınız yer sizi polise kayıt ettirmek zorunda. Hafta sonu gelip toplamda 5 gece kalırsanız böyle bir zorunluluk yok. Türk vatandaşları bir senede toplamda 90 gün ülkede kalabiliyor.




Yeme içme, market

Minsk'te değişik ülke yemeklerini yapan restoranlar bizden daha fazla, daha pahalı-ca. Servis soooonnn derece yavaş. Yemek ısmarladıktan sonra bekleme süresi 45 dakika - bir saat civarı. Acele etmeyin. Ya da dönercilere, fast food lokantalarına gidip açlığınız hızlıca bastırın.

Kalburüstü lokantalarda dikkati çeken bir ayrıntı çok az kişinin yemek yemesi: hemen herkes bir içki ısmarlayıp uzun süre oturuyor. Sonra yemeden kalkıyor. Marketlerde fiyatlar oldukça uygun, lokantalarda pahalıca olunca böyle bir alışkanlık çıkmış sanırım.

 





Fiyatlar 

 Fiyatlar lokantalarda Türkiye'den biraz fazla, marketlerde az. Ülke 9.5 milyon olduğu için bir çok ürünü ithal ediyor:ithal herşey Türkiye fiyatlarında ya da daha pahalı.  Alkol ucuz ve her yerde.


 

Minsk Gezi 

Minsk 2-3 günde yürüyerek çok rahat dolaşılır. Merkez bölgesi çok Sovyet ( koca koca binalar, insanı küçük hissettiren saray yavrusu devlet kurumları) ve aynı zamanda bakımlı. Yavaş yavaş bir saat hangi yöne gitseniz orta direk mahalleler başlıyor.

Çok sayıda park var, çocuğu olanlar için Gorky park'taki oyun alanı ve lunapark en az yarım gününüz alır. Minsk'in ünlü sirki kendi binasına sahip, görmek isterdik ama tatildeydi. Diğer zamanlarda gidenler için güzel olacağını düşünüyorum.

Minsk'te illaki şurayı burayı görün demeyeyim , bence iyi bir havada yavaş yavaş yürüyün, ilginizi çeken yerde takılın. öyle ahım şahım bir şey yok ama hoş yerler var.








İyi gezmeler.


http://www.simdigezelim.com/p/takip-et.html

Bo-Taoshi: Japonların Direk İndirme Maçları??

Japonya'da bazı okullarda oynanan Bo-Taoshi oyunu geleneksel olarak 150'şer kişiden oluşan takımlarla oynanıyor. Bir takımın 75 oyuncusu savunma , 75 oyuncusu saldırı görevinde oluyor. Kurallar basit: karşı takımın direğini indir.

Demesi kolay, yapması zor, seyretmesi eğlenceli: Bo-Taoshi.







http://www.simdigezelim.com/p/takip-et.html

Japonya'nın piyangolu tebrik kartları

Japonlar için yeni yılda kart göndermek bir gelenek, bir çok ülkede de aynı gelenek var. Japonların farkı "Nengajyo" adı verilen piyango numaralı kartlar. 

Size gelen kartın altında piyango numarası da var. Yeni yılda çekiliyor: hem kart alıyorsunuz hem de şanslıysanız piyango vuruyor.







http://www.simdigezelim.com/p/takip-et.html

Japonya'nın 72 mevsimi ve sıfırlanan yılları

     Japonların 4 değil, 72 mevsimi olduğunu biliyor muydunuz? Japonya'da kullanılan halk takvimine göre 5 gün süren "küçük mevsimler" var. Bu küçük mevsimler doğada o sıralar görülen olaylara bağlanmış: mesela 21-25 Mayıs arası " ipek böcekleri dut yaprakları üzerinde şölene başlar" mevsimi. Üç tane küçük mevsimi bir araya getirip büyük mevsim "sekki" yapıyorlar. Bu ara Shoman mevsimi. Aşağıya bu takvimi koydum, üzerine tıklayıp büyütüp yakından inceleyebilirsiniz.

    Japonya'da hala devam eden bir başka gelenek ise takvim yılının imparatorun tahta geçişine göre ayarlanması. Bugün tarih 24/05/2019, Japonya'da bilet alırsanız üzerinde 24/05/01 gördüğünüzde şaşırmayın, çünkü geleneksel Japon takvimine göre bugün Reiwa 1 yılının 24 Mayıs'ı.

        Oysa 30 Nisan 2019'u Japonlar 30/04/31 olarak yazıyorlardı. Ne değişti de yıl hanesi bir ayda 31'den 01 'e indi?  Cevap: Yeni imparator tahta çıktı. 30 Nisan'a kadar Heisei devri vardı, şimdi yeni imparatorun devri olan Reiwa başladı.

Japonların takvim olayı biraz farklı anlayacağınız. 







http://www.simdigezelim.com/p/takip-et.html

Japonya'da Yemek Durumları: 22,000 TL'lik biftek mi ? Yoksa 20 TL'lik balık mı?

Japonya ucuz bir yer değil. Ama pahalı olmak zorunda da değil, özellikle yemek konusunda. Ülkede aşırı pahalı yiyecekler olduğu doğru: bifteğe 22,000 TL vermek isteyen  faniler burada arzularına kavuşacaklardır. Bu yazı diğer ölümlüler ve 20 TL'ye Japonya'da doymak isteyenler için.

 

Buradan itibaren fiyat olarak Japon Yeni'ni kullanacağım. Bugün itibarıyla 20 Japon Yeni= 1 TL. Şaşırdınız mı? Bizden değersiz parası olan bir süper ekonomi? Japonya bugün kişi başı gelir olarak Türkiye'yi beşe katlamış durumda. Halk refah içinde. Ancak Japonların derdi büyük: fiyatlar son 20 senedir, düşüyor. Bir daha yazayım: dertleri fiyatların düşmesi. Bu sene 100 yene aldığın mal seneye 99 yen, sonraki seneye 98 yen. Bir tüketici olarak bu durumda ne yaparsınız? Beklersiniz. Bizdekinin tam tersi bekledikçe fiyatlar artacağına düşüyor, maaşın düşmediği sürece zenginleşiyorsun. Fiyatların düşmesinden dolayı Japon piyasası 20 yıl öncesine göre durgun. Dışarıya mal satıp ihracatla ekonomiyi ayakta tutuyorlar, değeri düşük para işlerine geliyor. Son 5 senede ABD dolarına karşı Japon yeni %30 değer kaybetsin diye atmadıkları takla yemedikleri suşi kalmadı. Sonuç olarak paraları değer kaybetti ama Japonya'nın ihracatını fazla etkilemedi: ekonomi yavaş.


Ortalama bir Türk'ün 5 katı kazanan bir Japon yemek yerken ne kadar öder? Valla canı isterse deve yüküyle öder canı acımaz, isterse de çoğunluğun ( ve Türk gezginlerin) yapacağı şekilde 20-30 TL öder. Açalım.

Japonya'da sayıları 50,000'i geçen kombini var. Kombini'yi öz Türkçe'ye çevirirsem bizim bakkal irileriyle büfelerin aynı dükkanda birleşmiş hali derim. Yani hem temizlik malzemesi, sebze, meyve hem de sıcak/paket yemek satan yerler. Üstelik harika fiyatlarla. Japonya evimiz, Kombiniler dostumuz  yani. Kombini'den satın alabileceğiniz ennnn  düşük fiyatlı yemek hazır erişte. 70 Yen'e ( böl 20'ye yani 3,5 Türk lirasına). Raftan alıyorsun, parasını ödüyorsun. Her kombinide olan sıcak su termosundan hazır erişteyi dolduruyorsun. Karın doydu. Haa dersen ki et olsun, balık olsun başka bir şeyler olsun. Onlar da var: kızarmış tavuk parçaları 100 Yen'den başlıyor, sosisler 80 Yen'den. Japon yemeklerinden Ramen, Soba, Udon ( makarnanın sulu çorbalı, soğuk, makarna gibi ama üzerinde Japon baharatları olan şekilleri) 200 Yen'den başlıyor 500 Yen'e kadar gidiyor.



Diyelim ki kombiniden alışveriş yapmak istemediniz , yağı fazla/az/öyle/böyle/şöyle geldi aranıyorsunuz. O zaman her mahallede ara sokaklara sıkışmış bulunan al götür et/balık/tavuk kızartmacılara gideceksiniz.Buyrun burada yapılmışı var:


Fiyatlara bakarsanız 30 Yen'den başlayıp 150 Yen'e doğru gidiyor. Gerçi 30 Yen verdikleriniz "bilmemne balığının kulak kıkırdağının arkası" falan gibi seçme et parçaları oluyor ama sonuçta protein. Bir de yukarıda yazıyorum ya et fila diye onun çoğu tavuk eti, böyle biline. Dana, koyun eti böyle yerlerde oluyor  ama fiyatı daha uygun olan sakatatlar çoğunlukta : mesela ciğer şişi gibi, (Urfalı kardeşlerimiz Japonya'da kendilerini evde sanır) . Ama çoğu zaman "et" = "tavuk eti".

Japonların çoğunu süt ve süt ürünlerinde bulunan laktoz bozuyor: mide rahatsızlığı ve ishal yapıyor.  Onun için süt ürünlerini bize kıyasla daha az tüketiyorlar. Ama her yerde var. Size uzun denemeler ve hayal kırıklıkları sonucu ulaştığım "şekersiz" yoğurtu takdim etmek isterim. Japonca bilmeden raftan rastgele seçilen yoğurtların bir çoğunda katkı bıdı bıdıları var: şeker , çikolata, yeşil çay, fasulye vb. Kenarında köşesinde "Bulgarian  xxxx" yazan yoğurtlar bizim ağız tadımıza uygun, yukarıdaki de şekersiz. Afiyet olsun: 400 gr 120 Yen.


Bir de Kicthen Origin ve benzeri al-götür dükkanlar var. Bunlarda bizim esnaf lokantası örneğinde olduğu gibi sıcak yemekler ve evde ısıtılabilir hazır yemekler var. Fiyatlar makul 50 Yenden 600 Yen'e kadar çıkan geniş ürün yelpazeleri var. Yemeğin ne olduğunu bilmiyorsanız ya da Japan yemeğini nasıl seçeceğim derseniz bu yerler tam size göre.

 Bu tür yerlerde iki yerden yemek seçiyorsunuz: 1) yemeklerin hazır olarak sizi beklediği raflardan, bakın, seçin, kutuya koyun, kasaya götürün. Tartıp fiyatı söyleyecekler. Ya da 2) duvarda ve kasanın kenarında asılı duran menüdeki fotolara bakarak "yemek toto" oynayın ( bu nedir? tadı nasıldır?). Kazanamazsanız bile ağzınız tadlanır. Buralarda da ortalama 300-400 Yen'e doyarsınız.

Afiyet olsun.

http://www.simdigezelim.com/p/takip-et.html

Japonya'da Çöp ve Geri Dönüşüm

Japonya geri dönüşümü ciddiye alan bir ülke. Çöpe atılan her madde için istenen ilk şey: temiz olması! Japonlara göre çöpe atılacak şeyler temiz olmak durumunda.

Ülkede oturduğunuz bölgeye göre değişen çöp toplama günleri ve kuralları var. Ama genel olarak kurallar şöyle:

1) Çöp dediğin şey temiz olmalı. Napıyoruz o zaman? Elbette temizliyoruz.


Çöpe atılacak şeyler olabildiğince temizlenmiş olmalı. Örneğin bildiğin PET su şişesi. İçtin. Hooop çöp yok. Bir kere o şişe kirli, çünkü içinden içtin. Bu kirli şekilde çöpe atmayacaksın değil mi? Şişenin etrafındaki etiket sökülür, kapağı PET olmadığı için ayrılır ve yananlar kısmına konur.  PET şişe yıkanır, bulaşıkların yanında bu iş için özel alınmış "PET şişe kurutma" tepsisine konur. Temiz ve kuru PET şişeniz dönüşüme hazırdır.


2) Çöp öyle karışık olmamalı. Napıyoruz o zaman?
Çöpler beşe ayrılıyor: a) yanan, b) yanmayan c) büyük boy ( çöpe sığmayan) d) şişe ve alüminyum kaplar e) eski giysiler ve kağıt.

Yazması kolay ama bir turist olarak bu kategorileri tutturmanız kolay değil. O yüzden kaldığınız yerdeki mal sahibi genelde sizin çöpü bir çalışanına "işletip" çöpe atılabilecek hale getirtiyor. Turist olarak çöpünüz gözden geçiriliyor yani. Bakınız aşağıda 10 gün bekleyen çocuk bezi nasıl işlenir?



 3) Çöpler öyle her gün değil, haftanın, ayın ya da yılın belli günlerinde çöpe atılabilir. Sebze artıkları falan haftada 2 kez toplanırken, elektronik eşyalar yılda 2, bazı az çıkan çöpler ( mobilya , ev aletleri vb) yılda bir kez toplanabilir. Çöp atma gününü sabırsızlıkla bekleyebileceğiniz hiç aklınıza gelmiş miydi?

 4) Çöp dediğin evde atılır. Dışarıda bir şekilde elinde çöp kaldıysa eve kadar taşımak zorunda kalabilirsin. Diyelim karnın acıktı, ülkede çok bulunan kombinilerden ( market/ büfe karışımı yerler sıcak yemekte var sebze falanda) birine gittin. Aldın bir şeyler. Yakındaki bir parka gidip açık havada yedin. Çöp nerede? Sokakta olacak hali yokya, evde elbette. Japonya'da sokaklarda az miktarda çöp kutusu var, çoğu kombinilerin önünde. Birine denk gelmezseniz öğlen yediğiniz ramen çorbası artıkları akşama kadar çantanızda size yarenlik edecektir. Çoook etti netekim.

Kısa bir kaç örnekle bu iş nasıl çalışıyor, açıklayayım. İngilizce çöp dönüşüm kılavuzu yayınlayan nadir şehirlerden Yokohama'nın belediyesi bakın neler istediğini nasıl anlatmış.

Mesela yemeklik yağ nasıl dönüştürülür? Yemeği kızarttınız, yağ eskimiş, artık kullanılmaz. Evdesiniz. Ne yaparsınız? Lavabodan dökmek? Ihhhhhhhh. Japonya'dasınız. Yağı gazete kağıdına emdirip sonra çöp atacaksınız.




Peki çocuk bezleri?   İki sene önce o zaman 2 yaşında olan oğlumuzla beraber Japonya'yı ziyaret etmiştik. Kyoto'da 10 gün kaldığımız ev sahibi " sakın çöpleri atmayın hepsini balkondaki büyük çöp kutusuna koyun, siz gidince biz onları "işleriz"" demişti. Bizse " çocuk bezi. 10 gün. Günde iki kahverengi, dört sarı çıksa. 10 gün sonra çöpleri işleyen mevta olur ? Emin misiniz " demiştik. Çöp dönüşüm kılavuzundan görüyoruz ki " Çocuk bezleri açılır, sonra üzerindeki pislikler tuvalete atılır, sonra bez tekrar kapatılır ve çöpe atılır". Kyoto'da bizim çöpü "işleyen" arkadaş, özür diliyoruz. Kaç kere eğilip sana selam vermemiz lazım? Burnun düşmüştür herhalde.
 


Bu konu da daha da yazılır da. Sizi daha fazla baymadan kısa keseyim.


Kaynak: http://factsanddetails.com/japan/cat26/sub162/item869.html
https://jpninfo.com/9826


http://www.simdigezelim.com/p/takip-et.html

Köpekler İçin Spor İçeceği: Pet Sweat ( Tabii ki Japonya)

"İnsanlar spor yapınca terliyor ve eksilen mineralleri spor içecekleri ile tamamlayabiliyor, peki köpeklerin nesi eksik?" diyen bir Japon firması köpekler için spor içeceği üretmiş ve piyasaya sunmuş. Japonlar da köpeklerin ter bezi olmamasına ve spor yapınca insanlar kadar bitap kalmamalarına bakmadan hemen Pet Sweat almaya koşmuşlar.

Köpeğinizi mahrum mu bırakcaksınız? Pet Sweat.



Kaynak: tokyotimes.org

http://www.simdigezelim.com/p/takip-et.html

Tokyo'da otoparklar

Tokyo'da araba sayısı az. Sebebi devletin özel arabaları bir hak değil de lüks olarak görmesi ve otomobillerin arabası olmayanların hayatlarını negatif etkilemelerini engellemesi. Şehrin nüfusu 35 milyon kadar ama trafik sıkışıklığı az.

Tokyo'da gideceğiniz here yere hızlı ve temiz bir şekilde metro ile gitmeniz olası. Kendi özel aracınızı kullanacaksanız eşek yüküyle para ödemeniz lazım: madem şehri kullanan insanlardan yol ve temiz havayı çalıyorsunuz bedelini ödemelisiniz.


Sokağa araç park etmek mümkün değil . Her aracın kendine ait bir park yeri var. Eğer aracanızla bir yere gider ve otoparka girerseniz fiyatlar can yakıcı mesela aşağıdaki otoparkta ( evet tek arabalık otoparklar da var) 20 dakika 15 TL. Sabah 8 akşam 5 park edeceğim derseniz yaşadınız indirim var 150 TL.


Otoparklarda basit bir otomatik sistem var. Arabanızı geri olarak park ediyorsunuz,arka lastiğin yakınında yerde metal bir plaka var, siz park edince otomatik olarak havaya kalkıyor . Parkın girişindeki otomatta park ücretini ödeyince plaka yere iniyor, aracınızla çıkıyorsunuz.

Ülkede günlük araç kirası pahalı: günlük 80 dolardan başlıyor, üzerine bir de park parasını eklerseniz tren ve otobüsle seyahat çok daha mantıklı oluyor.


http://www.simdigezelim.com/p/takip-et.html

Japonya'da Kawai ( şirin) tasarım

Japonlar günlük hayatta kullandıkları büyük küçük bir çok eşyayı daha şirin tasarlamaya çalışıyorlar. Beceriyorlar da. Günlük turist koşuşturması arasında iki nefes alırsanız, çok daha fazlasını da görebilirsiniz.

İşte size bir kaç örnek.

Yangın muslukları.


Yemekler ( bento).





Okul servisleri

 Trenler.

 Otobüsler.

Kanalizasyon kapakları.




Kahve.


http://www.simdigezelim.com/p/takip-et.html
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...