Bugün dünya takma diş ve sosis zarı başkentine gideceğiz. Çok heyecanlandınız değil mi? Hangimiz takma dişlerin nereden geldiğini merak etmemişizdir ki ya da sosis zarının üretim tekniklerine kafa yormamışızdır? Tamam, kabul ediyorum bunları kafaya takan fazla insan yoktur. Zaten ben de Lihtenştayn’a gitmek için üllenin çok küçük ve şirin olması dışında iyi bir neden üretmeye çalışıyorum. Gelin, Lihtenştayn caddelerinde biraz gezinelim bakarsınız benden daha iyi bir neden bulursunuz.
Lihtenştayn’a doğrudan gitmek mümkün değil: kendi havaalanı ve tren hizmeti yok. Bu 160 kilometrekarelik ülkeye gelmek için yakındaki bir İsviçre ya da Avusturya şehrinden otobüse binmek gerekiyor. Ben Zürih’ten buraya ulaşmak için önce Sargans’a kadar trenle gelip sonra otobüsle devam ettim. Tüm yolculuk iki saat kadar sürüyor. Sargans tren istasyonunun önünden kalkan İsviçre Posta otobüslerinden birine binip Lihtenştayn’a ulaşıyorsunuz. Ülke İsviçre’nin bir şehri gibi, İsviçre ile arasında sınır yok. İsviçre Frangı resmi para birimi. Ülkedeki otobüsleri de İsviçre işletiyor. Lihtenştayn’ın kendi ordusu yok, ordu taşeronu olarak İsviçre’yi kullanıyorlar.
Lihtenştayn’ın başkenti Vaduz’da beş bin, ülkenin en büyük şehri olan Schaan’da ise altı bin kişi yaşıyor. Toplam 35,000 kişinin yaşadığı bu ülkede 73,000 şirket var. Bu şirketlerin çoğu vergiden kaçmak için kurulmuş “tabela şirket” olarak anılan cinsten. Lihtenştayn’ın zenginliği bu firmaların sağladığı para akımı ve boyuna göre oldukça fazla olan ihracatından geliyor. Dünyanın en küçük dördüncü ülkesi olan Lihtenştayn, dünyanın en büyük takma diş üreticisi. Bir alanda birincilikle de yetinmeyip işlenmiş sosis zarı üretiminde de zirveye yerleşmişler.
“Lihtenştayn’a geldim hediyelik bir şeyler götüreyim” derseniz cebinizde ciddi bir delik oluşabilir. Ortalama bir Lihtenştayn vatandaşının geliri ortalama bir Türk’ün onbir katı olduğu için ülkede her şey pahalı (takma diş ve sosis zarı dışında). Takma diş ve sosis zarı hediye edecek tanıdığınız olmadığı varsayarsak Vaduz’un Stadle caddesine gitmeniz gerekecek. Bu cadde üzerindeki mağazaların çoğu nedense İsviçre’ye özgü hediyelikler satıyor: saat, çikolata vb. En çok ilgiyi para karşılığı pasaportunuza Lihtenştayn damgası vuran hediyelik eşya dükkanı çekiyor, çünkü İsviçre’den geliyorsanız sınır kontrol yok.
Vaduz’un en yüksek yerinde Prensin şatosu var. Hükümet konağı da orada. Şato ziyarete kapalı. Lihtenştayn prensi Hans-Adam’ın kişisel serveti beş milyar doların üzerinde. Prens halen Çek cumhuriyeti, Polonya ve Avusturya’dan İkinci Dünya Savaşı sırasında el konan topraklarının iadesini istiyor. Bu toprakları da geri alırsa Avrupa’nın en zengin adamlarından biri olacak. Prens Hans-Adam zenginliğinin yanı sıra resim sanatına olan düşkünlüğü ile de tanınıyor. Prensin koleksiyonundaki resimler Vaduz Sanat Müzesi’nde dönüşümlü olarak sergileniyor.
Lihtenştayn, “günümüzde bir prenslik nasıl ayakta kalabilir?” sorusuna cevap arayanlar , takma diş ve sosis zarı tüccarları ya da ülkenin yakınlarında işi olup hoş ve değişik zaman geçirmek isteyenler için bir günlük güzel bir gezi olanağı sağlıyor.
----------------------------------------------------
Bu blogda yayınlanan yeni yazıların size otomatik olarak e-postalanmasını isterseniz linke tıklayarak ŞİMDİ GEZELİM'e abone olabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google, Blogger yada OpenID hesabınızla girerek yorum bırakabilirsiniz. Spam yorumları siliyorum, gireceğiniz dış linkler takip edilemez. Teşekkürler
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.