Guney Afrika: Burasi Cennet Burasi Cehennem

“Güney Afrika harika bir yer”. “ Hayır cehennemin taa kendisi”. “Çok zengin bir ülke “. “Hepsi sefil”. Cape Town’ı ve safari parklarını görüp gidenler burayı cennet, Johannesburg merkezini görenler cehennem sanır. Bir sene yaşadığım Güney Afrika içinde bütün karşıtlıkları barındıran bir yer. Güney Afrika üzerine binlerce farklı konuda birbiriyle çatışan on binlerce ayrı fikir ileri sürülebilir. Güney Afrika konusunda herkesin kolayca anlaşabileceği bir kaç nadir noktadan biri  ülkenin şaşırtıcı bir yer olduğudur.

Güney Afrika’da nüfusun çoğunu oluşturan siyahlarla beyazlar birbirlerini mümkün olduğu kadar görmeden yaşarlar. Hayatları ayrı, istekleri ayrıdır, ama ülkeleri aynıdır. Güney Afrika’yı anlatırken aynı ayırıma biz de uyalım.
                                                                                        
SİYAHLAR

Siyahlar size "boss" (patron) yada "master" (sahip) der. Arkanızdan “Dutchman”  ( Hollandalı,  aşağılayıcı bir terim)  derler.
Birisi size yol tarif ederken robotu geçince ikinci sokak derse şaşırmayın. Trafik ışıklarının ismi "robot" tur.
Her sene 13000 araba içinde insan varken kaçırılır.Yine her sene 11000 insan cinayete kurban gider
Nüfusun %20’ı AIDS'lidir, bunların çoğu siyahtır. Ülkenin Cumhurbaşkanı beş sene boyunca AIDS hastalığının bilimsel sebeplerini reddetmiştir, sonra nedense fikrini değiştirmiştir.
Bakire bir kızla yatınca AIDS’in tedavi olduğuna inanırlar, onun için tecavüz vakaları çok yüksektir.
AIDS yüzünden ortalama yaşam süresi erkekler için şu anda 41 yaştır.
Genel olarak poligamdırlar, ailenin reisi babaannedir. O yoksa amca. Bu yüzden erkekler pek sorumluluk hissetmeden eş değiştirip dururlar
Dindardırlar. Maaşlarının bir kısmı kiliseye akar.
Eğitimsizdirler.
%40 inin evinde elektrik, %25 inin evinde su yoktur. Gaz lambası yakar, su taşırlar.
Dilenirler, çünkü iş yoktur. Nüfusun %35 i issizdir. Bu onları suça iter.
Aile bağlantıları çok kuvvetlidir; Aile, akraba, köy, kabile ve diğerleri seklinde önem sırasına göre hareket ederler.
Beyazları sevmezler ama paraları yoktur susarlar. Beyazlardan daha ırkçıdırlar.
Diğer kabileden olan siyahları da sevmezler, fırsat bulunca kavga edip soyarlar. Her sene soygun ve cinayetlerde ölen 11000 kişinin en az %80 i zencidir.
Parası olan siyah diğer siyahları ezmekten beyazlarla uğraşmaya vakit bulamaz.
Emek çok ucuzdur, sürünürler.
Kamyonet arkaları ve tıka basa dolu minibüsler ana ulaşım araçlarıdır.
Bütün suçları komşu ülkelerden gelen göçmen siyahların işlediğini savunurlar.
Batıl inançlar halen canlıdır. Bir kısmı halen “sangoma”’ya gider ( geleneksel doktor) horoz ibiği tozuyla kurutulmuş insan cenininden yapılma ilaçtan medet umarlar.
Her şeye rağmen çok neşelidirler, yüzlerinden gülümseme kolay kolay silinmez.
En ufak bir müzikte ayağa fırlayıp çok iyi dans ederler.

BEYAZLAR

Siyahları genelde pek sevmezler ama bunu söyleyemezler. Eskiden sahip olduklarını kaybettikleri için kızgındırlar, söyleyemezler. Daha çok kızarlar.
Okumuşturlar.
Büyük şehirde olanları dışındakiler, çiftçiler kıt kanaat geçinirler. Yollarda dilenen beyazları görürseniz bunlar çoğunlukla çiftçidir.
İşini kaybeden bir beyazın yeniden iş bulması siyahları kayıran kanunlar yüzünden neredeyse imkansızdır. Bunun için hiç bir iş yapmayan beyazları dahi kovmazlar.
İşsiz kalanlar İngiltere, Dubai ve Avustralya’ya göçer.
Kendilerini Avrupalı görür, Avrupa’dan gelen  her şeye karşı hayranlık beslerler.
Emek çok ucuzdur, sömürürler. Siyahların ucuza ürettiği hizmetleri beyazlara astronomik fiyatlarla satar, kazandıklarıyla en iyi koşullarda yaşarlar.
Ataerkil ve maçodurlar. Eşlerini döverler.
Güzel ve yeni arabalar alır bunlara; immobilizer, direksiyon kilidi, alarm, vites kilidi ve dünyada bilinen en son teknoloji alarmlarını takar,  sonra araç çalınınca kafayı yerler.
Evleri elektrikli telle çevrilidir ve duvarda “silahla cevap verilir” tabelası illaki asıldır.
Tüm polis arabalarında immobilizer, direksiyon kilidi, alarm ve vites kilidi vardır. Polis arabalarının çalınması konusunda tekdirler.
“Johannesburg şehir merkezine ineceğim” diyen yabancıya deli gözüyle bakarlar, çoğu beyaz Johannesburg’lu hayatı boyunca bir kez bile merkeze  inmemiştir.
Soyulmak korkusuyla yolda yürüyemezler, geceleyin bırakın yolda yürümeyi kırmızı ışıkta bile duramazlar. Zaten güvenlik sebebiyle karanlıktan sonra kırmızı ışıkta durmak kanunen zorunlu değildir.

GENEL

Yolda kaza geçirip polisi çağırırsanız gelmeleri en az 45 dakika sürer. Eğer bir kötü mahalle yakınında iseniz, bu sürede soyulur ve vurulursunuz. Ama çekici araçlar sizin kimseyi aramanıza gerek kalmadan en fazla 3 dakika içinde olay yerine damlarlar.
Bir şey bozulursa yapılması uzun sürer ama yaparlar.
Biz bir Nobel ödülü alabilmişken onların 6 ödülü birden vardır.
Dünya altın stokunun yarısı buradadır.
Dünyanın ilk büyük elmas madeni Kimberley’dedir.
Dünyanın en büyük elmas şirketi buradadır
Resmi dil sayısı bir değil iki değil tam onbirdir.
Beyazlar golfe ve rugbye  siyahlar futbola tapar.
Afrika'nın en iyi altyapısına sahiptirler, öyle ki sadece beyaz mahallelerde dolaşsanız kendinizi ABD de sanmanız olasıdır.
Bütün Afrika’ya mal satarlar.
Afrika ile çalışmak isteyen bütün batılı şirketler burada ofis açmak zorundadır, her şeye rağmen Afrika’nın en iyi ekonomisi ve altyapısı Güney Afrika’dır.
İklimi güzeldir. Ama her zaman sıcak değildir.
Kışın ortasında yani Temmuz ayında (kulağa garip geliyor di mi?) sıcaklık gece sıfır gündüz yirmilerde dolaşır. Akşamları kesinlikle ısınmak gerekir ama Güney Afrikalıların  çoğu Afrika’da havanın soğuk olmayacağına iman etmiştir, evlerde kalorifer yoktur belki elektrik sobası olur.
Zenginleşince siyahlarda etrafı elektrikli telle çevrili evlere yerleşirler.
Güney Afrika’da yaşadığım bir sene boyunca her hafta en az birinin soyulma, kaçırılma , yaralanma hikayesini dinledim.
Dünyanın en tehlikeli mesleği  Güney Afrika’da beyaz çiftçi olmaktır. Geceleyin çiftiği basıp soygun ve öldürme vakaları çok yüksektir.
Normal bir beyaz uyurken kendini şöyle korur: evinin çevresinde elektrikli dikenli tel, telin çevresinde nöbet tutan siyah bekçi, evin etrafında demir parmaklık, içeride silah taşıma ruhsatına sahip bir güvenlik şirketine bağlı alarm sistemi ve yatak odasının kapısında içeriden kilitlenen demir kapı. Yine de soyulurlar.  
Soyulmayı garanti etmek isterseniz Johannesburg’da Hillbrow’a gidersiniz. Siyahların  bile girmeye çekindiği bir mahalledir.

İngilizceyi değişik bir aksanla konuşurlar ve kendilerine ait argoları ilginçtir. Sizi biri braai’ye ( barbecue= mangal) çağırdı. Dedi ki “ China !  ( Porselen!=arkadaş)  Yarın bize braai chow ( köpek= yemek) etmeye  gelsene. Bizim ev Sunbird caddesini geçince iki robot ( trafik ışığı) sonra ilk sağda. Önde park edilmiş bakkie ( kamyonet) lerin oraya bırak. Gelin tamam mı?  99  ( cidden) . Lekker  ( iyi)  olacak”.

Ülkede hatırı sayılır sayıda Çinli, Hintli, Lübnanlı, Musevi ve Lübnanlı nüfusu vardır. Bu yazıyı Johannesburg’da çalıştığım şirketin muhasebecisi Hint kökenli Güney Afrikalının serzenişi ile kapatayım “ Eissh ( off yaa). Bu ülkeyi zenciler birde beyazlar batırıyor. Yoksa çok güzel bir yer! “.


----------------------------------------------------
Bu blogda yayınlanan yeni yazıların size otomatik olarak e-postalanmasını isterseniz linke tıklayarak ŞİMDİ GEZELİM'e abone olabilirsiniz.

2 yorum:

  1. Hayatimda gordugum bir ulkeyi tanitmaya yonelik en irkci, en ayrimci yazi... Ben de ayni ulkede uzun bir sure yasadim. Hic boyle anlatmak aklima gelmezdi. bu kadar mi "siyah-beyaz" bakilir? bu kadar mi ayrimci olunur? bir ulkenin iyi-kotu ikilemleri boyle mi anlatilir? Bir ulke bu kadar sig mi anlasilir? Bunun icin mi gezilir, yeni yerler gorulur? Anlamak mumkun degil!!!

    YanıtlaSil
  2. Gerçek gerçektir.Tek kelimeyle mükemmel bir durum anlatımı. elinize sağlık.

    YanıtlaSil

Google, Blogger yada OpenID hesabınızla girerek yorum bırakabilirsiniz. Spam yorumları siliyorum, gireceğiniz dış linkler takip edilemez. Teşekkürler

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...