Auckland'da sabah kahvaltimi ettikten sonra sehir parkina dogru yurumeye basladim. Dukkanlar yavas yavas aciliyorlarlardi, berberin onunden gecerken kapidaki isareti kapali'dan aciga cevirdigini gordum. Eski bir koltuk, yasli bir adam, duvarlarda onlarca fotograf. Sacimi dun kestireyim diyordum ama sira olmayan bir erkek berberine rastlayamamistim, kapiyi actim. John gulerek yerinden kalkti, koltugu gosterdi. Duvardaki isyeri acma sertifikasinda John'un daha fazla saci var gozukuyor, adi ve soyadi tam Ingilizce ogrenme kitaplarindan firlama: John Brown. Konu acmak icin basladim “ Soyadin ingiltere basbakaninkiyle ayni”. John:” Brown soyadi cok. Ama bende onun gibi Iskoc'um. Yeni Zelanda'ya 41 sene once yerlestim.” John daha sonra esiyle nasil tanistigini, 3 cocugunun birden Avustralya'da calistigini anlatti. “ Galiba bizim kanimizda bir seyler var, ben Iskocya'da duramadim. Bizim cocuklar Yeni Zelanda'da. Herkes yasadigi yerden baska yere gitmek istiyor “. John'la biraz Turkiye'den biraz Yeni Zelanda ekonomisinden konustuk. Yeni Zelanda ekonomisini zayif buluyor, “Avustralya'da ya da Avrupa'da ekonomi usutse biz kalp krizi geciriyoruz, kucuk bir ada ulusu olmanin sorunu bu iste” diyor. Yeni Zelanda'li misin, Iskoc mu? diyorum. Ortaya karisik bir cevap veriyor “ Yeni Zelanda'li bir Iskoc'um”. Bir kez Turkiye'ye gelmis , 20 sene kadar once. Bir kere yeter diyor. Esi ise bu yaz bir kez daha Turkiye'ye gidecekmis, Kusadasindan Italya'ya giden bir gemide tatil yapacakmis. “ Sen niye gitmiyorsun?” . “ 35 senedir hemen hergun beraberiz, 20 gun degisiklik olsun”. John icin hayatta en onemli uc sey huzur, ailesi ve rahat bir emeklilik. Hayatta ogrendigi en onemli sey ise “calis, her zaman karsiligini alirsin. Asla sikayet etme, calis”.
Yoldan portreler: John
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google, Blogger yada OpenID hesabınızla girerek yorum bırakabilirsiniz. Spam yorumları siliyorum, gireceğiniz dış linkler takip edilemez. Teşekkürler
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.