Zehirli orumcekler, wombatlar ve eli cifteli hanimlar: Melbourne'dan Canberra'ya ( Avustralya )

Melbourne, 3.8 milyon nufusu ile Avustralya'nin ikinci buyuk sehri. Sehrin kurulus tarihi 1835. O tarihte sadece mahkum olmayanlara yerlesme izni verilmis. 1960'lara kadar Melbourne ulkenin en onemli sehri unvani icin Sydney ile yarismis, 60'tan sonra Sydney ufak ufak liderligi ele almis. 2000 yilindan sonra Melbourne ozellikle dis gocmen alma alaninda Sydney'in onune gecmis, sehirde bugun 200'den fazla milliyetten insan yasiyor. Bugun buyuk firmalarin merkezleri genelde Sydney'de aciliyor, eskiden kalanlarda agir agir Melbourne'dan goc ediyor. Sehrin bati kismi araba fabrikalari, petrol isleme tesisleri ve limanla cevrili. Hos bir goruntu degil. Buna karsin dogu kesimi St.Kilda civarindaki temiz kumsallari ve guneye uzanan hos mahalleleri ile tam yasanilacak alanlar.


Melbourne'un merkezi alisveris merkezleri ve ofis binalariyla dolu. Sehrin en yogun ve mesgul bolgesinde sokak kafeleri var. Disarida oturmanin zevkini bilen sehirleri hep sevmisimdir, ozellikle aksamustleri Yarra caddesinde kaldirimda oturup birseyler icerken kosturan insanlari seyretmek zevkli. Melboourne Avustralya'nin spor merkezi. “Avustralya kuralli” futbolun merkezi Melbourne. “Avustralya kuralli” futbol neymis diye merak edip derby maclarindan birini televizyonda seyrettim. Ilk yarim saatte oyunculardan birinin burnu kirildi ( maca devam etti), bir baskasi sedye ile hastaneye tasindi. Oynamak biraz cesaret isi.



Sehirde yaklasik onbes bin Turk ile on kati buyuklugunde Yunan toplulugu da yasiyor, dolayisiyla Turk yemeklerine en fazla on dakika uzakliktasiniz, yakinlarda birsey mutlaka var.

Ikiyuzden fazla millet sehirde yasiyor, biz icimizddeki yuzde birden korkup hristiyan rahip oldurelim, gelismis ulkeler daha da gelismenin farkliliklari kabul edip ysatmaya calismak oldugunu anlamislar. Belediye yaptigi duvar reklamlarinda gocmenlerin, farkli etnik yapilardan gelenlerin ekonomiye yaptiklari katkilari vurguluyor.



Melbourne'dan gun agarirken cikiyoruz, ilk durak Wilson yarimadasi milli parki. Yaz aylarinda yerli turistler icin gidilmesi gereken ilk on yer listesinde mutlaka yer alan bir park. Parka girince sebebi belli oluyor, yarimada yesillerin arasina saklanmis irili ufakli kumsallarla bezenmis. Kiyi boyunca devam ederek Lake Entrance'a variyoruz. Burasi “Doksan mil plaji”nin baslangicinda kurulmus bir kasaba. Kumsal doksan mil mi bilemem ama gozle sonunun gorulemedigini soyleyeyim. Wilsons yarimadasinda sadece Avustralya'da yasayan Wombat'larla karsilasiyoruz. Sadece ot yiyen buyukce ve toplu bir chow chow kopegi andiran bu canlilarin tek dusmani dingolar. Dingolarda kendileri nden korunmak icin cekilen citin arkasinda olduklarindan Wombatlarin dusmani yok, onun icin yanina gidip basini falan oksarsaniz kacmiyor, sadece ot yerken homurdaniyor.Parkin bir baska sakini ise kirmizi sirtli orumcekler. Hemen her kayanin altinda yuvalari var. Kendilerine saygi ile yaklasalim lutfen yarim saat icinde insani oldurecek kadar zehirliler. Ve zehirlerini sinek avlamak icin kullaniyorlar, bu bir insani oldurmek icin atom bombasi atmaya denk gelen bir fazla silah kullanimi.


Melbourne'dan Canberra'ya gecerken Avutralya Alplerinden gececegiz. Alplere yakin bir bolgede harita uzerinde ilginc isimli bir yer var: Suggan Buggan. Harita uzerinde buyuk bir daire ile gosterilmis, yani nufusu buyuk gibi gozukuyor. Kasabaya gelince butun kasaba halkini buyuk bir agacin altinda goruyoruz: elli-elli be yaslarinda bayan. Jane, yani kasabanin tek sakini, elinde cifte sessiz bir sekilde bizi selamliyor.
Agaclarin arasinda kayboluyor. Sofore gore Jane buyuk sehirden ve insanlardan sikilip bu kus ecmaz kervan gecmez kasabya gelmis. Eskiden altin cikan kasaba da maden kapaninca kimse kalmamis, simdi sadece sonradan yerlesen Jane var. O da elinde cifte ile dolasiyor, belkide ugramamak en iyisi. Jindabyne kasabasi Alplere gelenlere hizmet vermek icin kurulmus bir yer: kayak malzemesi kiralayan magazalar, oteller ve lokantalar disinda ilginc bir sey yok.

Jindabyne'dan baskent Canberra'ya geciyoruz. Canberra, Melbourne ve Sydney kimin baskent olacagi konusunda anlasamayinca ortaya yakin bir yerde sonradan kurulan bir baskent. Duzenli caddeleri, sizi hemen icine alan cok genis yesil alanlari, parali her milletin yapmaya calisacagi mimari gosteristen baska bir seye yaramayacak devlet binalari ve ortada cok buyuk bir yapma golu ile yapay bir goruntusu var. Bu sehirde hemen herkes devlete calisiyor. Ortalama devlet memuru maasinin 65,000 dolar civari oldugu bu sehirde siyah takim elbiseli kadin ve erkekler ogle saati sehir merkezindeki butun lokantalari saat onikide doldurup saat birde bosaltiyorlar. Sehir pek ic acici olmasa da Canberra'daki Milli Muze harika. Avustralya'nin dogasi, gecmisi, olaylar, gelecekle ilgili planlar ve cevre sorunlari etkilesimli sistemler kullanilarak ziyaretcilere anlatiliyor. Canberra'ya sadece bunun icin bile gidilir.

Uc hafta boyunca Avustralya'da turistlerin ragbet etmedigi issiz ve sakin bolgelerinden en buyuk sehirlerine kadar sizinle dolastik. Avustralya icin simdilik bu kadar yeter. Hadi Japonya'ya gidelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google, Blogger yada OpenID hesabınızla girerek yorum bırakabilirsiniz. Spam yorumları siliyorum, gireceğiniz dış linkler takip edilemez. Teşekkürler

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...