Nijerya: tarihi, insanlari ve genel durumu

Geçen yazımda biraz Lagos'u anlatmıştım. Sonra baktım ki Nijerya'yı anlatmadan Lagos'u tam anlamanın imkanı yok. Onun için bu kez Nijerya'yı genel olarak anlatacağım, Lagos'a gelecek yazımda geri döneceğim. İlk önce Nijerya'nın "en"'lerinden başlayalım;

Afrika'nın en nüfuslu ülkesi (nüfus tahminleri 120 ila 133 milyon arası)
Afrika'nın en büyük ikinci ekonomisi (Burada başa Güney Afrika ile güreşiyor)
Afrika'nın BM'ye en fazla asker veren ülkesi (Bosna, Kosova, Ruanda, Togo, Liberya vb yerlerde halen Nijerya ordusu görev yapıyor).
Afrika'nın en tehlikeli şehri Lagos'un sahibi
Dünya'nın en büyük siyah -ırk- demokrasisi
Dünya'nın en büyük altıncı petrol üreticisi
Dünya'da yolsuzluğun en fazla yapıldığı ülke (BM kayıtlarına göre Bangladeş'le birlikte)
Dünya'nın en mutlu insanlarının ülkesi (Bütün olumsuzluklara rağmen Nijeryalılar kendilerini mutlu sayıyorlar, yine BM kayıtlarına göre)
Afrika'nın en kabile/dil karışımı en yüksek ülkesi (250'den fazla kabile, lehçeleri ile birlikte 600'lere varan dil sayısı)
Afrika'nın ikinci en büyük orta sınıfına sahip ülkesi ( Güney Afrika dan sonra)
Afrika'nın ikinci en büyük eğitilmiş işgücüne sahip ülkesi (tahmin edin hangi ülkeden sonra? Size ipucu: Güney ile başlıyor)
Afrika'daki en yüksek ikinci Müslüman nüfusuna sahip (Mısır'dan sonra)
Afrika'daki en yüksek Hıristiyan nüfusuna sahip (Etiyopya'dan sonra)
Afrika'da içtiğim en garip çorbanın (kurutulmuş balık-tavuk ciğeri-dana eti-kassava karışımı) anavatanı (evet, şahsi bir "en " )
.....................................

Nijerya'nın sıfatları uzayıp gidiyor. Başka bir sıfatını daha eklemeden geçmeyeyim: Afrika'nın -siyah- abisi. Nijerya büyük nüfusunun ve bunun yarattığı genişçe ekonomisinin verdiği güçle "Afrika'nın abisi" rolüne Güney Afrika ile birlikte soyunmuş durumda ama iç sorunları sebebiyle tam ağabeylik yapabildiğini söylemek zor. Yine de son beş senedir Afrika'daki barış girişimleriyle Nijerya adı birlikte anılmaya başlamış durumda. Şimdi Afrika'nın bu önemli ülkesine biraz daha yakından bakalım.

İNSANLAR-DİLLER

Ülkede 250'den fazla etnik grup yasıyor. Bu grupların içinde Hausa ( Kuzey Nijerya), Yoruba (Bati, Güneybatı Nijerya), Igbo (Güneydoğu Nijerya), Fulani (Orta, Kuzey Nijerya) çoğunluğu oluşturuyor. Geri kalan kabileler içinde Efik (Orta, Güneydoğu Nijerya ) ve Ijaw (Güneydoğu Nijerya) adından söz ettirenlerinden. Parantez içinde verdiğim bölgeler bu kabilelerin geleneksel olarak yaşadıkları bölgeler. Zaman içinde ticaret, seyahat ve diğer amaçlarla yer değiştiren kabileler özellikle şehirlerde karışık olarak yaşıyorlar. Ama bu birbirlerini sevdikleri anlamına gelmiyor; Nijerya gazetelerinde sık sık kabileler arası çatışma haberlerine rastlamak mümkün. Çatışmalar son yıllarda din ve etnik köken ekseninde çıkıyor. Müslümanlar ülkenin kuzeyinde Hıristiyanlar ise güneyinde çoğunlukta. Müslümanlık kuzeyde yayılmasını, sahra çölünü aşarak gelen ticaret ve köle kervanlarının etkisine borçlu. Güney Nijerya'da Hristiyanlik İngilizlerin gelmesi ile yayılmaya başlamış. O zamana kadar güneydeki kabileler animist (doğaya tapan) olarak, toprağa bağlı bir yaşam sürmüşler. Nijerya'nın sosyal yapısı 19.yüzyılın ikinci yarısında bölgeye İngilizlerin gelmesi ile değişmeye başlamış. İngilizlerin bölgedeki etkileri kıtanın içerilerine yol olmaması nedeniyle uzun sure kıyılarla sınırlı kalmış. Misyonerler bu bölgeye Hıristiyanlık ve eğitim getirmişler. Özellikle Igbo kabilesi eğitim konusunda çok istekli davranmış ve kısa zamanda İngilizlerin yönetimde imtiyazlı ortakları arasında girmişler. Kuzeyde ise misyonerler pek kabul görmemiş. Bunun sonucunda Kuzey Nijerya Müslüman ve eğitimsiz, Güney Nijerya Hıristiyan ve (görece) eğitimli bir topluma sahip olmuş. Bu fark halen devam ediyor; ülkenin kuzeyi daha geri kalmış, güneyi daha refah bir durumda.

BİRAZ TARİH

Nijerya kıyılarında ilk beyaz adamlar Portekizli gemicilermiş. Burayı 15. yüzyıl sonlarından itibaren erzak tedariki için kullanmışlar. Daha sonra palmiye yağı, fıstık ve köle ticareti önem kazanmış. Portekiz'in denizlerdeki etkisi giderek azalmış. İngilizler ilk defa 1850'lerde ülkeye yerleşmek için girmişler ve ülkedeki yerel liderleri zorla yada ikna ederek kendilerine bağlamışlar. Bağımsızlık dalgası Afrika'yı sarıp çıkan isyanlarla baş edemeyen İngilizler 1960'ta ülkeye bağımsızlığını verip ayrılmışlar. Bağımsızlığını kazanan Nijerya, kendini yönetmek için hazır olmadığını kısa zamanda görmüş. Karışıklıklar çıkmış, ekonomi kötüleşmeye başlamış. 1967'de çıkan iç savaşta ülke ikiye ayrılmış, yeni kurulan devletin adi: Biafra. 1970'de iki milyon kişi iç savaşta öldükten sonra Nijerya ordusu Biafra'nın tamamına hakim olup yeniden Nijerya topraklarına katmış. 1967-1999 arasında tam 7 askeri ihtilal olmuş. Nijerya iç karışıklıklar, dinsel çatışmalar, büyük yolsuzluklar arasında bağımsızlığının 45.inci yılına birçokları için şaşırtıcı bir şekilde; halen tek parça olarak girdi.

KABİLE VE ULUS

Ülkenin nüfusunun 120 ila 133 milyon arası olduğu tahmin ediliyor demiştim. Tahmin çünkü en son nüfus sayımı 1991'de yapılmış. Bu sayımı birçok kabile sayılarının rakip kabilelerden az çıkacağı korkusuyla boykot etmiş. O tarihten beri acaba ne zaman sayım yapsak, sayımda etnik köken ve din sorsak mı tartışmaları hız kesmeden sürüyor. Bazı kabileler eğer din ve etnik köken sorulursa 2005'in sonlarına doğru yapılması gereken nüfus sayımını da boykot edeceklerini bu yılbaşında açıkladılar. Bakalım ne olacak?

Kabilelerin birbirinden korkması boşuna değil son beş senede kabileler arası çatışmalarda on binden fazla insan öldü. Hükümet bu çatışmaları durdurmak için çok hızlı ve sert biçimde önlem alıyor ama bu şimdiye kadar fazla işe yaramış gözükmüyor. Tedbirlerin işe yaramamasının sebebi, sokaktaki Nijerya'lının önem sırasına göre önce ailesi, sonra klanı, sonra köyü, sonra kabilesine bağlı olması ve onların çıkarlarını korumaya çalışması. Tipik bir Nijeryalı eğer bu çıkarların hiç biriyle çatışmıyorsa ancak o zaman diğer Nijerya'lıların haklarını korumaya çalışıyor. Henüz ulus olamayan Nijerya'lılar kabile toplumundan ulus-devlet toplumuna geçmek için çaba harcıyor ve bunun ağır sancılarını çekiyorlar.


AFRİKA'NIN PAYLAŞILMASI VE BUGÜNKÜ ETKİLERİ

Ulus olamamak bugün Afrika'nın gelişmesini olumsuz etkileyen nedenlerin başında geliyor. 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa devletleri Afrika'yı kağıt üzerinde paylaşmadan önce kıtada 10,000 nin üzerinde kabile varmış. Bu kabileler kıtanın koşullarından dolayı diğer kabilelerle fazla karışmadan kendi bölgelerinde küçük topluluklar halinde yaşamışlar. Bu kabilelerin iyi geçindiği diğer kabileler olduğu gibi yüzyıllar boyunca devam eden düşmanlıkları da varmış. Batı dünyası Afrika'yı haritada 48 parçaya bölüp aralarında paylaşırken sadece coğrafi koşullara, liman olarak kullanılabilme özelliklerine ve hemen paraya çevrilebilir zenginliklerine (madenler, fildişi, pamuk vs) bakmış. Bölgede yaşayan kabilelere ve onların sosyal yapılarına, kiminle geçinip kiminle savaş halinde olduklarına bakmamış. Bunun sonucu olarak bazen birbirinden nefret eden kabileler aynı ülkede yer almak zorunda kalmışlar, ya da aynı kabile üç-dört ülkeye bölünmüş (örneğin Fulani'ler Nijerya, Benin, Togo ve Gana'da yaşıyorlar). Sosyal yapı darmadağın olmuş. 1960'lardaki özgürlük dalgasında Afrika ülkeleri birer birer bağımsızlıklarını almışlar. Ama ne eğitim bakımından ne de sosyal bakımdan hazır olmadıkları hemen ortaya çıkmaya başlamış. Kara kıta, ancak 1990'ların ikinci yarısında biraz yavaşlayan askeri ihtilal- iç savaş- etnik katliam çemberine bağımsızlıkla birlikte adım atmış.

AFRİKA'DA DİKTATÖR OLMAK İÇİN HIZLANDIRILMIŞ KURS

Demin anlattığım gibi tipik bir Afrika'lının dünya görüşünde diğer kabileler için iyi bir şey yapmak son sırada yer alır. Bundan dolayı son kırk senede başa gelen Afrikalı liderlerin (şimdi değişmeye başlayan) tipik yaklaşımı şaşmaz bir sırayla şöyledir;
1) Ülkeyi senden başka kimsenin yönetemeyeceğine inan, askerken ihtilal yap, başa geç, kendini omur boyu başkan seç. Unutmadan ana şart megolaman olmaktır. (Zaire'yi -Demokratik Kongo- 30 sene yöneten Joseph Désiré Mobutu, başa geçince ilk iş kendi ismini değiştirmişti , yeni ismi? Mobutu Sese Seko Koko Ngbendu Wa Za Banga , anlamı: dayanıklılığı ve devamlı kazanmak isteyen bükülmez iradesi sayesinde zaferden zafere koşan ve geçtiği yerlerde ateş bırakan güç timsali savaşçı ).
2) Orduyu arkana al, onlara iyi maaş bağla. En üst kademelere kendi kabilenden -mümkünse kendi ailenden- insanlar koy (Nijerya'yı Hausa kabilesi, Kenya'yı Kikuyu kabilesi bağımsızlıktan beri yönetiyor. Tabii onlara bağlı ya da yakın kimseler de hep iktidarda. Hausa'ların desteği olmadan secimle iktidara gelen Nijerya'lı Moshood Abiola ilk önce darbeyle devrildi ve hapsedildi. Sonra onu deviren General Abacha ölünce serbest bırakılacak zannedildi. Ancak esrarlı bir şekilde hapiste cesedi bulundu)

3) Önemli ve etkili kişileri öyle bir paraya boğ ki senin gitmeni hiç bir şekilde istemesinler. Peki bu parayı nasıl bulacaksın? Tabii ki ülkenin kaynaklarını çalarak. Zaten ülke nedir ki? Senin için önemli olan sadece sana yakın olanlar. Ülkede rüşvet vermeden yapılacak hiçbir iş kalmayana kadar uğraş ( Mobutu'nun Zaire'de kurduğu yönetim sekline Kleptokrasi -çalarak yönetim- adı verilmesi boşuna değil. Nijerya'nın eski diktatörlerinden Abacha öldüğünde İsviçre bankalarında 3 milyar doları olduğu ortaya çıktı, bu sadece izi bulunabilen miktar).

4) En ufak bir muhalefeti demir yumrukla sustur. Ses çıkaran olursa, içeri tık, as. Muhalefeti destekleyen bölgelere yatırımı durdur, üzerlerine asker gönder, topluca öldür, sustur. Herkesten kuşkulan, senin yerine geçme fikrini aklından geçirme olasılığı olan herkesi yakından takip ettir ve en ufak bir kuşkuda öldür (ve bazen düşmanlarını ye! Bkz Uganda'nın eski başkanı Idi Amin. Zimbabwe'li Mugabe bu stilin yasamakta olan bir temsilcisi, Kenya'da Dantel Arap Moi'de aynı şiddette olmasa da bu tur uygulamalara hayır demiyor).

5) Kendine batıdan destek bul onlara bir çıkar sağla ve sırtını sağlama daya ( Orta Afrika Cumhuriyeti başkanı Bokassa, halkı açlıktan olurken Fransa'dan aldığı dış borç sayesinde kendini kral ilan edip ülkenin bütçesinin yarısını taç giyme töreni için ayırmıştı ama Fransa çıkarlarını korumak için buna ses çıkarmamıştı. Mobutu Zaire'de yüz binleri rejime tehlike olabilecekleri korkusuyla öldürürken Amerikan yardımı silahları kullanıyordu. Amerikan elçiliğinin Washington'a geçtiği şifreli mesajlarda Mobutu'nun kod adı "Kongo'daki adamımız" idi).

Bütün yukarıda anlattıklarım hepsi Batılıların suçu mu? Sosyal yapının bozulmasında suçlu Avrupalı devletler, ama bağımsızlık sonrası kötü yönetimin tek sorumlusu kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen Afrika'lı liderler. Bugün Afrika bağımsızlığını kazandığı 1960'lara göre daha kötü durumda: yeni altyapı yatırımları yok, eski koloni devrinden kalanlar bakımsızlıktan yıkılacak durumda, kişi başı gelir koloni devrine göre en az 20% daha az. Halen Afrika yeraltı zenginlikleri bakımından çok zengin, kendi insanlarına çok daha iyi bir yaşam sağlayabilecek durumda. Tek şart, daha iyi yönetim. İyi yönetimin temel taşlarından biri herkese eşit davranıp kendi kabileni kayırmamaktan ibaret. Bu yola girmiş gözüken Afrika'lı devletler de var: Gana, Güney Afrika, Tanzanya gibi. Nijerya'nın şu anki başkanı Obasanjo (ve sonra yerine geçmesi muhtemel Hausa kabilesinden eski ihtilalcilerden general Babangida), yolsuzluk ve adam kayırmanın Nijerya'ya ne kadar zarar verdiğini anlamış gözüküyorlar. Obasanjo zamanında yolsuzlukla ve kabilecilik ile mücadelede az da olsa yol alındığında herkes birleşiyor. Umarım bu anlayış yayılarak tüm Afrika'yı içine alır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google, Blogger yada OpenID hesabınızla girerek yorum bırakabilirsiniz. Spam yorumları siliyorum, gireceğiniz dış linkler takip edilemez. Teşekkürler

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...