Kenya'nın kuru mevsimde girdiği tozlu
grilikten çıkıp ardından Uganda'nın yeşilliğine girmek
gerçekten güzel geldi. Afrika'daki bu gezimizde dünyanın en kötü
30 ekonomisi içinde gezinip duruyoruz. Uganda'da kişi başı yıllık
gelir 478 dolar ve bu para onları 183 ülke içerisinde gelir
bakımından 173. sıraya yerleştiriyor. Ortalama bir Kenyalının
geliri bir Ugandalının neredeyse iki katı yine de ülke olarak
Uganda hem daha hoş hem daha güvenli görünüyor. Zamanında
Churchill'in “Afrika'nın incisi” olarak adlandırdığı Uganda,
dar bir alan içerisinde hem düzlükleri hem dağları
barındırması, gorilleri, milli parkları, cömert doğası, farklı
insanları ve komşularına göre göreceli olarak daha kararlı ve
uzun döneme yayılan politikalar izleyen hükümetiyle tanınıyor.
Uganda'nın toprakları Türkiye'nin
yaklaşık üçte biri büyüklüğünde, nüfusu ise yine
Türkiye'nin yarısı kadar. Nüfus ise oldıkça genç: ortalama yaş
sadece 15. 1950 yılında 4.8 milyon olan nüfus 2012'de 35 milyona
fırlamış, sağlık hizmetlerinin son senelerde bedava yapılması
sonucu daha da hızlı artacağı ( en azında belli bir süre)
öngörülüyor.
Ülkede 250 kadar muz çeşidi olmasına
karşın dört tanesi çok popüler ve yemeklerde kullanılıyor.
Ortalama bir Ugandalı hergün yaklaşık 750 gram kadar muz
tüketiyor. Bu kadar çok tüketmelerine şaşırmayın. Plantain ve
Mataoke denilen büyük muz cinsleri patates gibi ezilerek ya da
kızartılarak tüketiliyor. Kuzey Avrupa'da nasıl çok patates ve
lahana tüketiliyorsa Uganda'da da muz çok tüketiliyor.
Bugün gideceğimiz Kuzey Uganda'da
yakın zamanlara kadar “Tanrının Direniş Ordusu” ( Lord's
Resistance Army- LRA) isimli bir terör gurubu faaliyetteymiş.
Çocukları kaçırıp asker olarak eğiten bu örgütün amacı ve
ideolojisi pek belli değil. Hükümet son senelerde aldığı dış
yardımlar sayesinde daha iyi donanımlı hale gelip TDO'nu kuzey
Uganda'dan uzaklaştırmış. TDO şimdilik Sudan, Kongo sınırları
boyunca zaman zaman faaliyet gösteriyor.
Gelelim Murchison ya da zaman zaman
kullanılan yerel adıyla Kabarege şelalelerine: burası Nil
nehrinin kayalardan dolayı daralıp sadece 7 metre genişliğe
düştüğü bir nokta. Bu yüzden suyun debisi oldukça fazla.
Şelalelerin olduğu bölgede bir çok hayvan yaşıyor, onları da
ziyaret edeceğiz. Şelale yakınındaki tüm köyler bir hayvan
tehlikesi yüzünden taşınmış. Bölgede yaşayan en tehlikeli
hayvan hangisi diye merak ettiyseniz, söyleyeyim su aygırı, fil,
aslan, leopar gibi hayvanları geçin. Eskiden şelale yakınlarında
bulunan köylerin topluca tahliyesine yol açan 6000 kişinin
ölümünden sorumlu bu canlı bir sinek: uyku hastalığını
taşıyan çe çe sineği. Halen de şelale yakınlarında bol bol
bulunuyorlar. Arabayla şelale yakınlarına geldiğinizde onlarcası
aracınıza sanki hucüm ediyor ve camlara yapışıyor, camlar
açıksa içeridekilerin paniklemesine yol açıyorlar. Ama bunları
sonra anlatayım. Şimdilik şelalelere bir göz atalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google, Blogger yada OpenID hesabınızla girerek yorum bırakabilirsiniz. Spam yorumları siliyorum, gireceğiniz dış linkler takip edilemez. Teşekkürler
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.