Tahran'da bir gun ( Iran)

Tahran'in kuzeyindeki Elbruz daglarinda henuz karlar erimemis, sehirden bakinca karli doruklar gozukuyor. Hele ruzgar esince karlarin erimedigini anlamak icin daglarin tepelerine bakmak gerekmiyor. Gunese cikinca terleten, golgede usuten garip bir havada Tahran sokaklarinda kisaca gezecegiz.

Kisaca gezecegiz dedim ama Tahran oyle kucuk bir sehir degil. Tamtamina 14 milyon kisi yasiyor Tahran'da. 800'den fazla bakimli park sakinlerinin hizmetinde. Iyi ki varlar yoksa trafik gurultusunden kacmak kolay olmazdi. Sehirde yogun bir trafik var, son yillarda metro hizla genisletilmis yoksa ise gidi gelis saatlerinde bizim kopru trafigini aratacak hizda ilerleyebiliyorsunuz.

Tahran kabaca ikiye bolunebilir: kuzey Tahran zengin kesimin, guney Tahran fakirlerin yasama mekani. Basbakan Ahmedinejad'da halen guney Tahran'da oturuyor. Kendisi ile komsu oluyoruz: ucuz otellerde guney Tahran'da, kuzeyi pas gecip devasa Tahran carsisi yakinlarinda kucuk bir otele yerlesiyorum. Aklimdayken Ahmedinejad'in yolsuzluklariyla bilinen Iranli siyasetciler arasinda en durustlerinden oldugu icin secildigini ve kullandigi en etkili reklamlardan birinde 75 metrekarelik evinde ailesiyle otururken cekilen fotografin altinda " eee, havuz nerede?" yazdigini da ekleyelim. Yakinda yeniden secimler var, bakalim bu seferki kampanyasi nasil olacak?



Guney Tahran'daki Gulestan sarayi sehrin en gorulesi yerlerinden biri. Imam Humeyni caddesindeki metro istasyonundan ( Tahran metrosu Istanbul'unkinden buyuk) bir kilometre mesafede. Bahceye girmek ucretsiz, insani dinlendiren guzel bir yer. Bahcenin etrafindaki alti binaya girmek icin ayri ayri bilet almaniz gerekiyor.
Binalarin icinde fotograf cekmek yasak. Eski Iran fotograflari ile Osmanlilarin Iranlilara hediyelerinin sergilendigi kisimlar en cok ilgimi ceken iki yer oldu. Fransiz bir heykeltrasa yaptirilip Abdulhamit tarafindan Iran sahina hediye edilen iki heykel Osmanli kadinini konu almis. Heykeldeki kadinlarin taktigi altinlarin uzerinde bugunku bayragimizdaki ay yildiz motifleri var.

Yaklasik uc saat suren muze gezisinin ardindan guneye dogru iki dakika yurudugumuzde Tahran kapalicarsisini goruyoruz.

Iran'daki ticaretin kalbi olan bu carsiyi bir gunde gezip bitirmek mumkun degil. Iceride sokaklar saticilara gore ayrilmis: ayakkabicilar, etiketciler, gumusculer, halicilar. Azeriler, carsidaki bircok dukkanin sahibi, sohbete merakli ve oldukca misafirperverler. Dukkanlara arada bir girip uc saatte bu carsida geciriyorum.

Pazarda yuzuk saticiligi yapan Ali'nin tavsiye ettigi Azeri Cayhanesi Valiasr caddesinde ve Tahran tren istasyonuna sadece 100 metre mesafede. Yerel yemeklerden Dizi'yi ismarlayip ( Azeriler bu yemege "Corba", Farslar "Dizi" adini vermis), ayran ve pideyle beraber afiyetle yedikten sonra ince belli bardaklarda gelen cayi kitlama icince Turkiye sinirina oldukca yaklastigimi hissediyorum.

Istasyonun onundeki Azeri soforlerle Ibrahim Tatlises'in " Bebegim benim" nakaratli sarkisi uzerinde kucuk bir aydinlanma sonrasi ( Azeri Turkcesinde bebek=kuzu demekmis, bana Ibrahim Tatlises'in niye koyunlari cok sevdigini sordular, koptum) , taksiyle bes dakikalik mesafedeki Amir Kabir caddesinin paralelindeki magazalarin oraya dolasmaya cikiyoruz.

Cadde uzerindeki kucuk magazalarda dunyanin hemen her markasini bulmak mumkun: ancak bavul ticareti ile geldikleri icin cesitleri oldukca az. Burada da Azeriler ile karsilasiyorum: Iran nufusunun dortte biri Azeri. Ozellikle ticarette agirliklari fazla, onun icin Tahran'da coklar. Ve tabi Turkiye ile Azerbeycan sinirina yakin olan Tebriz'de. Hava iyice karardi, bir seyler yiyip otele donmenin zamanidir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google, Blogger yada OpenID hesabınızla girerek yorum bırakabilirsiniz. Spam yorumları siliyorum, gireceğiniz dış linkler takip edilemez. Teşekkürler

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...