Borneo'da Sibu kentinde hayat Rejang nehri etrafinda donuyor. Gemiler yanasmaya baslayinca sehir hareketleniyor, gemi seferleri gun batimina dogru yavaslayinca hayat sakinlesiyor. Dukkanlarini kapatan esnaf evlerine donmeye basliyor, iskele yakinindaki park dinlenen Sibulularla doluyor. Saat kulesinin uzerine yuva yapan binlerce kus tam gun batiminda delicesine bir kosturma icinde yeni ortaya cikan bocekleri avlama telasina daliyor. Parktaki banklar biraz tehlikeli bir hal aliyor, cunku kuslar piyango aldirmak icin basina talih kusu konduracak birilerini ariyor, buluyorlar. Baktim benim de basima gelebilir, kuslardan uzakta baska bir banka gidiyorum. Iki Sibu'lu aralarinda sohbet ediyorlar. Biraz sonra birisi kalkip gidiyor, digeri nereden geldigimi soruyor. Francis, bes seneden beri Sibu'da yasiyor. Daha once bir uzunevde yasiyormus. Iban kabilesinden, hani su unlu kafatasi avcilarindan yani. Kendini iyi bir Roman Katolik olarak tanimliyor. Uc cocugu var, ama onlari sehire getirmemis. Esiyle birlikte koyde yasamaya devam ediyorlar. “Koyde kalmayi tercih ederdim ama param yoktu, Sibu'ya geldim, bizim bir akrabamiz beni masaj kursuna gonderdi ve masorluge basladim” diyor. Haftada 6 gun sabah 11 aksam 12 arasi calisiyor, bir gun tatil. Yilda iki kezde koyune ailesini gormeye gidiyor. “ Francis, ailenin yaninda olmak daha iyi olmaz miydi?” “ Koyde hayat zor, az ihtiyac var ama para da az, calismam lazim ki cocuklar okula gidebilsin”. Francis'e hayattaki onemli uc seyi soruyorum “tanri, aile ve saglik” diyor. Gun batinca park tenhalasiyor. Francis konuyu degistiriyor “ Biliyor musun, ben ccogunlukla turistlere masaj yapiyorum. Istersen bizim masaj salonumuza ugra sana indirim yapariz”. “Yarin yola cikiyorum “ diyorum. Ama diyor bizim servisimizi heryerde bulamazsin, “ne farki var diyorum? “ bunu derken de masah salonunda kadin sattiklarini dusunuyorum. “ Bize daha cok Avustralyali erkekler gelir.” “ Eeee”. “ Ve komik seyler isterler. Bizde yapariz.” “ Komik seyler ?” “ Eliyle masturbasyon isareti yapiyor, sonra da ekliyor “ ne istersen?”. Borneo'da ormandan bes sene once cikan uc cocuk babasi bu kendi tanimiyla koyu hristiyan bu adam kucuk bir sehirde seks sektorunde calisiyor. Bu gelisme mi? Para icin deger mi? “ Niye erkek turistlere boyle bir hizmet veriyorsun?” diyorum , cevabi kisa ama net “ istiyorlar”. Talebin oldugu yerde arz da bitiveriyor. Biraz daha konusuyoruz, daha soru soruyorum. Ama bakiyor ki “servis” almayacagim, izin isteyip kalkiyor. “ Eve gondermek icin iki cuval erzak hazirlamistim, yarin sabah bizim koye gidecek botun kaptanina simdiden vereyim”.
Yoldan portreler: Francis
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google, Blogger yada OpenID hesabınızla girerek yorum bırakabilirsiniz. Spam yorumları siliyorum, gireceğiniz dış linkler takip edilemez. Teşekkürler
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.