Lizbon ve Porto Notlari

Is icin dort bes kez gittigim Portekiz'den 2004 yilinda kisa notlar.

Gunduzleri is olaylarina girdikten sonra, aksamlari esas gorevim olan Lizbon sokaklarini arsinlama gorevine daliyorum. Yalniz bu is gorundugunden daha yorucu Lizbon u tanitan brosurlerde buranin 7 tepe uzerine kuruldugu yazili, yaptigim tetkiklere gore burada en az 20 tane tepe var ve nedense gorulecek herseyi tepelere koymuslar, sehir Serencebey yokusunun cok buyuk bir alana yayilmis hali denebilir. Sehrin eski bolgesi dar ve dik sokaklari, acaip yerlere park etmis arabalari, sokak aralarinda top oynayan cocuklari, araba park ettirip yolunu bulmaya calisan gariban kolculari, sabirsiz taksi soforleri ile Istanbul'u andiriyor. Sehrin bu tepe bolgelerinde en ufak manzarali bos yer hemen ufak bir park, birahane, lokanta vs vs haline cevrilmis iflas eden bacaklar icin iyi bir durak oluyor. Lizbon'da bana gore hayranlik uyandiracak hep hatirlanacak eser pek yok gibi, ama sehir guzel ve insani saran bir sicakligi var. Insanlarda iyi niyetli ve her isinizde yardimci olmaya calisiyorlar. Diger latinler gibi Ingilizce bilmekle ilgileri olmadigi icin anlasmaniz kolay degil. Haftasonu birisi benim arabaya arkadan bindirip biraz cizdi, arabadan inip adamla konusmaya basladim tabi oda benimle . onda tek kelime ingilizce bilgisi yok benim portekizce bilgim ise "gunaydin, iyi aksamlar, hesap, fatura, tesekkurler" den ibaret. Karsilikli derdini anlatma denemelerinden sonra anlasmak yerine arabayi yaptirmak daha kolay geldi. Dilini bilmedigin ulkede araba kiralarsan sonuna kadar sigorta yaptirmak iyi bir strateji. Ucuz kurtulduk.

Lizbon daki Vasco de Gama koprusu Avrupanin en uzunu, koprunun ayagina yakin bir yerde Expo 98 icin kurulan park var. Burayi fuardan sonra eglence parkina cevirmisler, her taraf lokanta + bar. Nehir kenarinda oturup, bir yandan kopruyu bir yandan karsi kiyidaki isiklari kesip bir yandan balik yemek suretiyle Bogaz similasyonu yapmak mumkun.

Haftasonu Porto'ya gittik, ilk ogrendigimi hemen aktarayim: ac karnina sarap fabrikasi gezmeyin, gezerseniz cok sarap tatmayin, hadi tattiniz hemen bir seyler yiyin. Yada sehri benim gibi agir cekimde, tatli bir rehavet icinde dolasin. Porto sehrinin tam ortasindan nehir geciyor ve eski sehir bu nehrin kiyilarinda. Yine gitti bacaklar, 45 derecelik yokuslardan asagi yukari ine
cika etrafi dolasmak sabahtan iyide ogleden sonra molalar uzuyorrrrrrrr. Porto nun eski bolumleri Lizbon'a gore cok daha dokuk ama daha etkileyici. Nehrin iki tarafida gorulmeye deger.

Porto'da sehrin guney kisminda nehir kenarinda sarap depolari ve siseleme tesisleri var, burada sarap yapimini ve Porto sarabini anlatiyorlar turlar bedava. Birden fazla tura katilanlari yuruyuslerinde hemen anliyorsunuz. Efendim simdi Porto sarabani anlatip ukalalik yapayim; bir kere Porto sarabi yemekle beraber icilmezmis. Ya once ya sonra. Cunku bu sarapta
mayalanmanin durmasi icin islemin bir yerinde icine brandy katiliyor, bu da ona sekerli
bir tat verirken alkol derecesinide 20 nin uzerine cikariyor. Yeni bir Porto sarabi cebinizden 6 Euro alirken 30 senelik olanlari 130 Euro ya satiliyor. Meraklisi farki anlayip 130 luktan alirmis, ha bi de tadi bozulmasin diye aldiktan sonra hergun sarap sisesini bir tur dondururmus.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google, Blogger yada OpenID hesabınızla girerek yorum bırakabilirsiniz. Spam yorumları siliyorum, gireceğiniz dış linkler takip edilemez. Teşekkürler

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...