Körfez’de bir gezinti: Doha (Katar)

Doha (Katar)

"Küçük olsun benim olsun" diyenlerdensiniz sizinde Katar Emiri ile ortak bir noktanız var demektir. Bunun yanına "Küçük olsun, benim olsun, yazları sokakta sadece sıcaktan zevk alan mazoşistler yürüyebilsin, üç tarafımız deniz olsun, nüfus 600 bini geçmesin ve bunun 450 bini geçici gelen yabancı işçiler olsun, her taraf petrol kaynasın, ha bir de burayı ben yöneteyim" derseniz ve cidden böyle olursa o zaman Katar Emiri oluyorsunuz.

Burası 200 x 50 km lik bir ülke ve dünyanın üçüncü büyük doğalgaz kaynaklarına sahip, bu bölgede 1800’lerin başına kadar bir yerleşim yeri yokmuş (yerleşmeye değer bir şey yokmuş ki). Aynı soydan gelen birkaç Arap aile buraya yerleştikten sonra (ki bu adamlar şu an burayı yöneten Emir’in ataları) bu topraklar Osmanlılara bağlanmış. Osmanlılar 1915’e kadar burada kalmış sonra İngilizler bölgeye gelmiş ve 1971’e kadar kalmışlar. İngilizler bölgeden resmi olarak çekilince Bahreyn, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri doğmuş. Resmi olarak çekilmişler ama ekonomide halen söz sahibiler; yönetici, mühendis gibi işlerde çalışan İngilizler buradaki en büyük batılı yabancı işçi topluluğunu oluşturuyorlar. Ülkedeki İngiliz etkisini trafikten, eğitime, devlet binalarından bürokrasiye dek görmek mümkün. Tabi birde Amerikalılar var; onlardan fazla bahsetmek yerine yerel Gulf Times gazetesinin 4 Temmuzda "American Indepence Day" ilavesi verdiğini söylesem buranın yönetimi ve Amerikalıların etkisini anlarsınız.

Nüfusun %80’i başkent Doha'da yaşıyor, ülkenin geri kalan alanı tamamıyla çöl. Katar vatandaşı iseniz eğitim ve sağlık hizmetleri bedava, çocuğunuz varsa devlet size maaş bağlıyor, ülke içi telefon konuşması herkes için bedava. Ülkenin en büyük sorunu susuzluk; onunda çaresini bulmuşlar deniz suyunu buharlaştırıp (petrol ile ısıtıp) arıtarak içme ve kullanma suyu elde ediyorlar, bu çok petrol yakılmasını gerektiren pahalı bir işlem, petrol bittiği an su da bitecek. Kasım-Şubat ayları dışında -sıcaktan dolayı- dışarıda dolaşmak pek mümkün değil, klima her yer için bir ihtiyaç, o kadar ki devlet fakir vatandaşlarına bedava klima dağıtıyor, elektrikte haliyle bedava.

"Bir şehri en iyi yürüyerek öğrenirsin" prensibini şimdiye kadar hep uygulamıştım. Doha’da da uyguladım; ben ettim siz etmeyin. İlk on dakika sonunda terden ıslanmayan en ufak bir yerim kalmadı, iki saat sonunda pes edip arabaya yollandım. Sıcaktan dolayı çoğu alışveriş merkezi güneş batımına yakın canlanmaya başlıyor, hepsi havalandırmalı. Resmi çalışma saatleri sabah yedi akşam üç arası. Katarlılar buna pek uymuyor; işten atılmaları kanunen yasak! Eee, Katarlı olmanın bir ayrıcalığı daha olsun di mi?

Yeme içme olayında seçim şansınız çok; Lübnan, Hint, Tayland ve Filipin lokantalarının yanı sıra bir sürü Amerikan lokanta zinciri de burada. Bizimkiler de burayı ıskalamamış; Doha’nın Tahtakale’si sayılabilecek Mugati caddesinde yüz metre içinde dört tane Türk lokantası var, yurdum insanı burada da döner olayını kimseye kaptırmamış.


1 yorum:

Google, Blogger yada OpenID hesabınızla girerek yorum bırakabilirsiniz. Spam yorumları siliyorum, gireceğiniz dış linkler takip edilemez. Teşekkürler

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...