Hindistan, toprak
olarak Türkiye'nin yaklaşık 5 katı bir yer. Nüfus olarak ise
bizim 15 katımızdan daha büyükler: tam 1,2 milyar. Özellikle son
on beş senede Hindistan ismini daha fazla duyar olduk, ülke hızlı
gelişmesi ve bilişim sektörü sayesinde dünyada ilgi duyulan
ülkeler arasına girdi. Ama, ama, ama. Ne diyecektim? Hindistanla
ilgili bir şey yazarken “ama” sözcüğünü kullanmadan cümleyi
bitirmek pek mümkün değil. Zıtlıkların koyun koyuna yaşadığı
bu ülke bundan dolayı bir çok gezginin gezmek istediği ama
gitmediği yerler arasında üst sıralarda yer alıyor. Hindistan'la
ilgili iyi bir şey düşününce illa ki kötü bir şey de aklınıza
geliyor, kötü bir şey düşününce de iyiler. Neyse, biraz genel
bilgi sonrası Agra sokaklarına çıkalım.
Hindistan'ın 1,2
milyar vatandaşı yaklaşık 600 civarında ana dile sahip. 600
anadil var ama devletin resmi dili Hintçe ve İngilizce. İki dili
de konuşmayan vatandaş sayısı %50'ler de. Hindistan deyince eski
İngiltere sömürgesi olmasından dolayı çok kişinin İngilizce
konuşabileceğini düşünürsünüz , değil. Değişik kaynaklara
göre İngilizce konuşanların oranı nüfusun %5 ila %8 arası:
küçük görünüyor ama 60 ila 100 milyon arası insan ediyor. Az
değil.
Hindistan yaklaşık
3800 dolar kişi başı gelirle dünya gelir sıralamasında 120.
basamak civarında. Gelir dağılımı oldukça bozuk. Dünyada en
fazla sayıda zengin çıkaran yerlerden biri olan ülke aynı
zamanda dünyanın en fakirlerine ev sahipliği yapıyor. Ülke
dünyanın en büyük demiryolu sistemine sahip. Aynı zamanda
dünyanın ennnnnn yavaş otoyol sistemi de Hindistan'da. Trenle
seyahat ederken ortalama 60 km/s hızla gidebilirken otoyolda
ortalama hızınız 30km/s civarında ancak olabiliyor. Ülkede
yolların kötü durumu ticareti ve gelişmeyi kötü etkiliyor.
Hintli yöneticiler de bunun farkında ama farklı eyaletlerin farklı
etnik yapıları ülkede hızla bir altyapı düzenlemesine izin
vermiyor. Trenyolları yaygın tamam ama o kadar çok talep var ki
bazı rotalarda 15-20 gün önceden yer ayırtmanız lazım.
Agra, Hindistan'ın en
tanınan tarihi eserlerinden Tac Mahal'e ev sahipliği yapıyor.
Dünyanın yedi harikasından biri sayılan bu eser Hindistan'ın en
çok ziyaret edilen yerlerinden biri. Eser geçen sene 300,000
yabancı turist çektmiş. Bu kadar tanınan bir eserin bu kadar az
yabancı ziyaretçi çekmesi ilginç gelebilir, (bir tane daha) ama
koca Hindistan Türkiye'ye gelen turist sayısının beşte birini
ancak çekiyor: yıllık 6.5 milyon civarı. Hatta 2013 yılında bu
sayının daha da düşük olabileceğini söyleyebiliriz, çünkü
son üç aydır Hindistan dünya basınında tecavüz olaylarının 6
katına çıkmasıgi ve büyük şehirlerde salgına dönüşmesiyle
yer buluyor. Bunun sonucunda 2013 yılında ülkeye gelen kadın
ziyaretçi sayısında üçte bir azalma yaşanmış. Tac Mahal'e
geri dönelim yine, ama kuru kuru bilgi verme işini vikipedya'ya
vereyim, şuna bir bakıverin: http://tr.wikipedia.org/wiki/Tac_Mahal
.
Döndünüz mü?
Geçmişini okudunuz Tac Mahal'in, yukarıdaki resimlere baktınız.
Ben size Hindistan'da Tac Mahal'den çok daha ilginç üstelik
ziyaret etmek için tren gişelerinde vakit kaybetmenize, tuktuk
sürücüleriyle gerilmenize ve hediyelik eşya satıcılarından
kaçmanıza gerek olmayan bir şey olduğunu söylesem? Tac Mahal iyi
güzel ama Hindistan gezinizin bence en unutulmayacak yanı değil,
bu ülkenin insanları ve onlarca yüzlerce yaşayış-inanış
biçimleri göreceğiniz herhangi bir binadan ( dünyanın yedi
harikasından bir olsa dahi) çok daha ilginç. Onun için Tac
Mahal'e iki saat hayran hayran bakalım sonra eksoz kokuları, çöp
dağları, sizi sağa sola çekiştiren yapışkan satıcıların
olduğu Agra sokaklarına dönelim, orada görecek daha çok şey
var.
Önümüzdeki sene kesin giderim diyordum taa ki bu tecavüz olayları patlak verene denk ama şimdi rotamın son durakları arasındaki yerini aldı ve bu da heralde oraya gitmeme daha seneler var demek oluyor.Yazık ya..
YanıtlaSil