“Bu bölgede sıtma var mı?”
“Eskiden vardı, artık yok.”
“Hiç mi yok?”
“Komşu bölgede var ama burada olmaz
hiç”
“Ebola varmış, doğru mu?”
“Uzak bölgede buraya gelmez”
“E bu şehirdeki hastanede 3 kişi
Eboladan ölmüş, hastanedekiler kaçmış”
“Olmamıştır”
“Göl suyunda bilharzia varmış,
girenler parazit kapıyormuş”
“Hıı?”
“Çeçe sinekleri sokunca
öldürüyormuş”
“Beş on kere sokmadan öldürmezzzz”
“Eee altı bin kişiyi öldürmüş
bu bölgede”
“Bunlar başka çeçe sineği”
Afrika deyince aklımıza gelen güzel
görüntülerin yanında bir de gezerken bizi tedirgin eden
hastalıklar var. Yerellere sorunca hastalıkların nedense hep başka
bölgede olduğunu öğrenip rahatlayabilirsiniz, ya da biraz
istatistiklere bakıp aslında “o başka bölgede” olduğunuzu
anlar etrafınıza biraz daha paranoyak bakabilirsiniz.
Afrika'da bulunan hastalıkların çoğu
parasızlıktan ve altyapı eksikliğinden dolayı kökü kazınamayan
illetler. Bir kısımı ilk başta farkına varılabilinse tek doz
ilaçla tedavi edilebilecek şeyler. Mesela Bilharzia. Şimdi bu da
ne dediğinizi duyar gibiyim. Ben de bilmiyordum ama tam suya
girilecek yerlerde göl kenarında güzel plajların boş durup
havuzların kullanıldığını ama yerli halkın suya girmeye devam
ettiğini görünce sorup öğreniyorsunuz. Bilharzia durgun sularda
yaşayan bir salyangozdan geçen bir parazit. Vücudun bir bölgesine
gidip orada yerleşiyor ve başlıyor orayı yoketmeye. Bazen beyin,
bazen bağırsak, kemikler, karaciğer vb. Erken yakalanırsa sorun
yok, gecikilirse hasar kalıcı olabiliyor. Hastalık alım gücü
olmayan insanları etkilediği için fazla kar yok, dolayısıyla
tedavi daha da ucuzlamıyor.
Uganda, Sudan ve Tanzanya'da rastlanan
başka garip bir hastalıktan “ baş sallama hastalığı”.
Hayır, sadece memurlarda görülmüyor. Aslında 5 ila 15 yaş arası
çocukları etkiliyor. Çocuk tam yemek yemeğe başlarken başını
sallamaya başlıyor, ta ki kontrolünü kaybedip bayılana kadar.
Baş sallama görülmeye başladıktan sonra üç sene içinde de
ölüm geliyor. Şu anda Uganda'da yaklaşık üçbin çocukta bu
hastalık var. Sebebi tam bilinmiyor ama gene bölgeye özgün bir su
paraziti olduğu düşünülüyor.
Yukarıda camımın hemen dışına yapışmışken kötü bir fotoğrafını çektiğim çeçe sineği soktuğu insanların bir kısmında
Afrika Uyku Hastalığına yol açıyor. Kurbanlarını uyutarak ve
güçsüz bırakarak öldürüyor. Sıtma, malum her sene yaklaşık
800,000 Afrikalıyı aramızdan alıyor. Ondan da korunmanın bir
sürü yolu var ama ilaç iyi olanlarından değil, bir sürü yan
etkisi var. En iyisi ısırılmamak.
Bölgede dolaşınca aslında sağlık
bakımından ne kadar çok sorunun biraz gelişmeyle ve daha iyi
altyapıyla çözülebileceğini görüyorsunuz. Tabi madalyonun bir
de başka yüzü var. Afrika daha gün yüzü görmemiş bir sürü
hastalığı daha barındırıyor. Bu hastalıkların yayılmaları
için de biraz daha iyi altyapıya ihtiyaç var: AIDS ve Ebola'nın
Kongo'da ormandan yol açılması sonrası yayıldığını gösteren
bulgular var, yani bir ilerleme bir yandan eski hastalıklara çare
olurken bir yandan da yenilerine yol açabilir.
Bu saydığım hastalıklar Afrika'da gezmenin önünde elbette bir engel değil, sadece biraz daha dikkatli olmamızı gerektiren etkenler. Gideceğiniz bölge hakkında yola çıkmadan biraz bilgi toplarsanız tedbirinizi önceden alıp rahatça gezebilirsiniz.
Bu saydığım hastalıklar Afrika'da gezmenin önünde elbette bir engel değil, sadece biraz daha dikkatli olmamızı gerektiren etkenler. Gideceğiniz bölge hakkında yola çıkmadan biraz bilgi toplarsanız tedbirinizi önceden alıp rahatça gezebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google, Blogger yada OpenID hesabınızla girerek yorum bırakabilirsiniz. Spam yorumları siliyorum, gireceğiniz dış linkler takip edilemez. Teşekkürler
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.