Hint Okyanusundaki bu küçük ada tam anlamıyla bir "kültürlerin erime potası". Bu deyimi hemen her ülke/bölge/şehir sık sık kullanıyor ama Mauritius gerçekten hakediyor. Niye mi? Bir kere ada Hint Okyanusunda ama Afrika kıyılarına yakın. Adada Hintli, Afrikalı, Çinli ve Avrupalı gruplar yaşıyor. Ama Mauritius kültür olarak ne Afrikalı ne Hintli ne Avrupalı ne de Çinli, o Mauritiuslu.
Halkın anadili Fransızca'nın kırık bir versiyonu olan Kreyol ama herkes bunu konuşmuyor. Resmi dil İngilizce ama onu da fazla kullanan yok. Fransızca en çok kullanılan halk dili gibi gözükse de onu da bilmeyen büyük bir grup var. Adadaki gruplar kendi aralarında Kreyol, Fransızca, İngilizce, 5-6 çeşit Hint dili, Çince ve Swahili konuşuyorlar. Dil konusu da tam bir çorba anlayacağınız.
Mauritius'u önce Hollandalılar
sömürge haline getirmiş, bakmış ne yapsa buradan para yapamıyor,
sömürgeyi terketmiş. Sonra adayı boş bulan Fransızlar
gelmişler. 1715'den 1810'a kadar adayı onlar yönetmişler.
Onlardan İngilizler adayı savaşmadan tapu haklarının korunması
karşılığı teslim almış. Bu küçük hak yani “tapu
haklarının korunması” bugün bile Mauritius topraklarının
büyük bir kısmının Fransızların elinde olmasının yolunu
açmış Halen ülkenin en büyük toprak sahipleri o zaman toprağa
el koyan Fransızların torunları.
Kanuna geri dönelim. Bir kısım
kanunlar Fransızlar dan kalmış, bir kısmı onlardan sonra gelen
İngilizlerden üzerine bir de Mauritius'un koyduğu yeni kanunlar
gelmiş. Onun için diyelim bir tapu aldınız, üzeri İngilizce
yazıyor ama alım satım şartları Fransızca. Ayrıca satın
aldığınız bina ya da toprağın hangi kanunlara tabi olduğu da
tapuda yazıyor: yani duruma göre üç yasadan biri sizi
bağlayabilir. Karışık mı? Değil, burası Mauritius. Rahatlayın biraz.
Ne de olsa dünyanın en iyi denizlerinden birine geldiniz. Adanın etrafı kıyıdan yüzülerek ulaşabilecek mercan kayalıkları ile çevrili.
Balıklar çıplak gözle deniz dışından bile rahatlıkla seçiliyor. Şu anda kış mevsimini yaşayan ülkede hava sıcaklığı 20 dereceler civarı. Ben bu havada yün kazak ve mont giyen Mauritiuslulara ben "bunlar uzaylı mı?"diye bakarken azınlıkta kaldığımı ve Mauritiusluların tişörtle ortalıkta dolanan yabancıya "nasıl donmaz bu zavallı?" diye baktıklarını unutmuşa benziyorum.
Adada yemek ısmarladığınızda ise Çin esintili, Hint karışımlı, Afrikalı bir Fransız mutfağı sizi bekliyor. Özellikle balık yemekleri lezzetli ve bizim öksüz doyuran dediğimiz porsiyonlarda geliyor.
Hafta arası deniz kıyısında pek göremediğiniz halk hafta sonu piknik-denize girme- açık havada dans etme- biraları duraklamadan yuvarlama ekseninde mesut mutlu vakit geçiriyor.
Yazıyı kapatmadan aklımda kalan bir kaç ayrıntıyı da aktarayım. Mauritius son dört senedir Afrika'nın en iyi yönetilen ülkelerinde biri seçiliyor. 5 sene kadar önce yürürlüğe giren bir kanuna göre ev hariç her yerde sigara içmek yasak: lokanta, bar, kaldırım, sokak, araba içi vb. Öyle balığımı yedim çıkıp lokanta önünde bir tüttüreyim içeri girerim yok," evine git orada iç" diyorlar. Sebep ise genç nesli korumak. Ülkenin başkenti Port Louis trafiği ile ünlü üç caddeden ibaret küçük bir yer. Yapacak işiniz yoksa başkenti rahatlıkla pas geçebilirsiniz.
Mauritius'tan bir başka karışık adaya, Madagaskar'a geçiyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google, Blogger yada OpenID hesabınızla girerek yorum bırakabilirsiniz. Spam yorumları siliyorum, gireceğiniz dış linkler takip edilemez. Teşekkürler
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.