Bir killometre yuksekligindeki selale: Angel ( Venezuela)




















Resmi adi “ Bolivarci Venezuela Cumhuriyeti” olan Venezuela'nin Bolivar eyaletinin Bolivar sehrinde Bolivar meydanina cikan Bolivar caddesindeyim. Guney Amerika'da bagimsizlik mucadelesini baslatan Simon Bolivar ne kadar seviliyor degil mi? Ya da vur deyince oldurmek bu mu?


Ciudad Bolivar, Orinoko nehri kiyisina kurulmus bir sehir. Sehrin kurucusu -bildiniz- Bolivar. Nehrin daraldigi bir noktaya -ki genislik 300 metreye dusuyor- sehir kurulmus. Bizim nehirlerle karsilastirildiginda , neyse karsilastirmayalim, buyuk bayagi buyuk. Plaza Bolivar ve Paseo Orinoco disinda sehirde ilgi cekici ve hos bir bolge yok. Neyse biraz sehirde turlayip yola cikacagiz. Bugun gidecegimiz yer 1930 larda bulunan bir selale. Bir kilometre yukseklikten dusmeye basliyor ( muhendisler icin not : tamaammm kesin rakam isterseniz 974 metre). Gitmesi de gormesi de bir dert, ne duruyoruz o zaman, simdi yol zamanidir.

Bolivar sehrinden Angel selalesine ( ki ismini onu bulan Amerikalidan Jim Angel aliyor) gitmek icin illaki ucak sart. Niye mi? Bolgeye giden hicbir yol yokta onun icin. Ilk once Canaima milli parki merkezine inip oradan kayikla sonra da yuruyerek Angel selalesine gidecegiz.

Canaima'da kucuk bir havaalani oldugu icin 5 kisilik pirpir ucakla Bolivar'dan yola cikiyoruz. Pilotumuzun omuz ve bas sallama tikleri var, birden omuz ve bas sallamaya baslayip sonra duruyor, uc dakika sonra yine. Ozellikle pilotun yanina oturan yolcu ( ben) icin garip bir durum. Bir saatten biraz fazla suren bir ucus sonunda Canaima'ya iniyoruz. Bizi Angel selalerine goturecek olan tur lideri karsiliyor. Yarim saat sonra baska ucaklarla gelenlerle birlilkte nehir kenarina kamyonla gidiyoruz. Buradan can yeleklerini takip kayiga biniyoruz ve keyif basliyor.


Birden yukselip tepesi masa gibi duz olan daglara “tepui” adi veriliyor. Biz kolayimiza gelen sekliyle “masa dag” diyelim. Canaima bolgesinde yuksekligi sifirdan birden 2500 metrelere cikan bir cok masadag var. Genis bir nehir dusunun, kiyilar birer kilometre derinliginde cok ama cok sik orman ve arkasi 2.5 kilometrelik bi duvar. Bu duvarin ust noktalarindan asagi selaler akmaya basliyor, yol boyunca onlarca yuzlerce selalecik goruyorsunuz. Masadaglarin tepesi kirac falan degil, agaclik yesil. Bu ortamda insanin dogadaki yerini anliyorsunuz, kucuk cok kucuk hissediyorsunuz.

Nehrin akis yonunun tersinde yol aliyoruz. Yagmur mevsimi yeni basladigi icin yer yer su derinlig az. Bot surucusunun buralardan yuzlerce kez gectigi belli, herhangi gorunur bir sebep olmaksizin yon degistiriyor, doksan derece aciyla kiyidaki agaclara donuyor, agac dallarini buyuk bir hizla yalayarak ve altimiz kayalara az da olsa carparak ilerliyoruz. Nehrin bazi bolgeleri merdiven gibi. Suyun seviyesinin azaldigini goruyorsunuz ve siz bu merdivenin asagisindasiniz. Surucu buyuk bir maharatle botu son surat su merdivenlerinden birer birer yukari cikariyor. Yaklasik dort saat suren yolculugu islanmadan bitirmek ancak en ondeki iki siranin kismeti oluyor, diger alti sira sicrayan sulardan bol bol nasipleniyoruz.

Angel selalesi bir masadagin ardindan muhtesem bir sekilde beliriyor: yukarida selaleden akan su yolda karakter degistiriyor. Ortalarda bir sis halini alan su, yere yakinlasinca bir bulut gibi gozukuyor, ancak gelen su damlaciklari kayalara carpinca aslinda bir selale oldugunu hatirliyor ve su haline geri donup akiyor. Nefis bir goruntu.

Bir saatlik bir tirmanis sonrasi selalenin suyunun yere carptigi bolgeye variyoruz. Burada kucuk bir gol olusmus ve yuzmek mumkun. Yuruyusun tum yorrgunlugunu Angel selalesi sularina birakiyoruz. Selalenin dibinden asagidaki buyuk nehir gozukmuyor, sadece karsidaki masadaglardaki ormanlar ve diger alti selale. Hava kapanyor. Karsiki daglarda ise baslayan yagmuru gorebiliyoruz.

Gunes bulutlarin arasinda sizip bicok noktada yuzunu gosteriyor. Yuzdugumuz golcugun uzerine gunes isinlari gokkusagi yaratiyor. Hayranlikla gokkusagini seyrederken karsidaki daglarda baska bir gokkusagida daha cikiyor. Yesil daglar, gri gokyuzunde hapsolamayip kacan gunes isinlari, iki gokkusagi, buyukuguye kendine hayran birakan masadaglar, insani kendine getiren serin bir su ve ustumuzde bir kilometreden gelen Angel selalesi. Hayat guzel sey!

Selaleden asagiya inmeye basladigimizda karsiki daglarda gordugumuz yagmur bize ulasiyor. Uzerimde yagmurluk oldugu halde tamamen islanmam bir kac dakika suruyor: ya yagmurdan yada sicaktan siril siklam oluyorsunuz. Kamp yerimize vardigimizda hepimiz ustumuzu degistiriyoruz. Geceyi gecirecegimiz kampta hamaklarda uyuyacagiz. Boceklere karsi hamaklar sineklikle ortuluyor. Jeneratorun sagladigi isik esliginde aksam yemegimizi yedikten sonra tur lideri isiklarin sondurulecegini bildiriyor. Gece yattigimizda saat henuz sekizi gosteriyor.

Yagmur sabaha kadar hiz kesmeden devam ediyor. Yagmur, orman ve yagmur ormani kavramlari burada tam kafama yer ediyor. Yagan yagmurun serinlettigi hava sabaha karsi iyice serinliyor, hamakta battaniyemi hem altima hem ustume cekiyorum.

Sabah Canaima'ya donus icin bota biniyoruz. Yine mukemmel bir manzara esliginde ama daha hizli olarak Canaima'ya ulastigimizda herkesin agzi kulaklarinda. Sonra Canaima selalelerine gitmek icin hazirlaniyoruz. O da yarina... gorusmek uzere....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google, Blogger yada OpenID hesabınızla girerek yorum bırakabilirsiniz. Spam yorumları siliyorum, gireceğiniz dış linkler takip edilemez. Teşekkürler

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...