Akdenizin yaklaşık 200 km kuzeyinde adının haritada kapladığı yer ülke topraklarından taşan bir ülke arıyoruz. Buldunuz değil mi? Evet, iyi göz lazım, sadece 450 km2 lik tüy sıklet bir devlet.
Andora, Fransa - İspanya arasına sıkışmış mikro büyüklükte ama bağımsız bir ülke, Birleşmiş Milletler ve birçok uluslararası kurumda da temsil ediliyorlar. Ülke, 1200'lerden itibaren Fransa-İspanya ortaklığı ile yönetilmiş, Andora’nın bugünlere kadar bağımsız kalmasında bu güç dengesi başrolü oynamış. Devlet başkanlığı bugünde-sadece sembolik olarak devam etse de- İspanya’nın Urgell şehri Katolik Piskoposu ile Fransa Cumhurbaşkanı arasında paylaşılıyor. Hükümet başkanını ise Andoralı’lar seçimlerde belirliyor. İspanyol iç savaşı ve ikinci dünya savaşı sırasında Fransa-İspanya arasında kaçakçılık yaparak küçük ama güçlü bir ticaret sınıfı yaratan Andora, bugün bölgenin en büyük duty-free alışveriş merkezi. Ana gelir kaynağı olarak turizm ve alışveriş üzerine yoğunlaşan Andora, son yıllarda off-shore bankacılık yönüne gitmeye başlamış. Kişi başına gelir Avrupa Birliği ortalamasının epey üzerinde.
Barselona’dan erken saatlerde bindiğim otobüs önce otoyola girip tırmanmaya başlıyor. Küçük köyler kasabalar arasında giderek irtifa kazanarak devam ediyoruz. İspanyol köyleri, çevreye göre yüksekçe bir konumda birbirine yakın kurulmuş sık evleri, kirli sarıya çalan renkli duvarları ve illaki köyün en yüksek binası olan kilise kulesi ile sanki standart bir plana uyularak hazırlanmış. Uyumak istiyorum, ama arkamda İtalyan önümde Çinli turist çiftler var ve birbirlerini en az on seneden beri görmemiş olmalılar; anlatacak çok şeyleri var. Yaklaşık üç saatlik bir yolculuk sonrası 1400 metre yükseklikteki Andora sınırına varıyoruz. Andora’ya ulaşmanın tek yolu karayolu, tren ve havaalanı yok.
Andora'nın çevredeki ülkelerden farklılıkları hemen sınırda başlıyor, bir kere sınır kontrolü var; İspanya-Fransa arasında sınır kontrolleri kalkmış durumda ama Andora'nın komşuları tarafından sıkıca kontrol edilen sınırları var. Neden mi? Andora’da gümrük ya da gelir vergisi yok. Böyle olunca herşeyin fiyatı komşularından %20-%30 daha düşük. Andora, bir nevi devasa duty-free shop, Avrupa’nın Dubai’si. Fransa ve İspanya vergi kaybına uğramamak için Andora sınırlarını sıkıca kontrol ediyorlar ve izin verilenden fazla malın ülkelerine sokulmasına izin vermiyorlar. Gümrükte kolayca kontrol edilemeyen maddelerin satışı ise almış başını yürümüş. Sınırın hemen yanında onlarca benzinci sıralanmış. Ucuz benzin almak için sınırdan geçip benzin alıp dönen birçok araba var. Benzincilerden sonra lastikçiler başlıyor, yan yana açılmış sürüsüne bereket lastikçilerin hepsi İspanya ve Fransa plakalı arabalarla dolu.
Gümrükten 3-4 kilometre içeride Andora La Vella şehri başlıyor; şehir, ortasından bulanık bir nehir geçen derin bir vadiye kurulmuş. Çevredeki dağlar dışında gözü okşayan başka bir görüntü yok, vadi tamamıyla 5-6 katlı beton binalarla dolmuş. Otobüsten inmemle birlikte yağmur da delicesine indiriyor, iliklerime kadar ıslanmam beş dakikayı bile bulmuyor. Böylece günün geri kalan kısmında yağmurdan kaçmama gerek kalmıyor.
Şehirde altında mağaza olmayan apartman yok gibi. Aradığın aramadığın her şey burada; şemsiyeler, oyuncak helikopter, peynir, akvaryum baliği, ayakkabı, buzdolabı, at eti, mayo, kayak takımı, gözlük, radyo, çadır, mobilya, masaj aleti, saat,televizyon, CD, parfüm, salam, sebze, ütü, anahtarlık, torna takımı, matkap, şarap... Özellikle saatçiler, kuyumcular ağzına kadar mal dolu. Yüksek irtifada Avrupa’nın göbeğindeki bu Dubai klorunda yok, yok. Dünyanın her yanından gelen vergisiz malları İspanyollar ve Fransızlar adeta yağmalıyor. Geçen sene Andora'ya 11 milyon ziyaretçi gelmiş, kıyaslama yapabilmek için ayni zaman diliminde İstanbul’a 5 milyon ziyaretçi geldiğini belirteyim. Hemen her şeyi bulabileceğiniz bu şehirde bir tek şeyi bulmak neredeyse imkansız; park yeri. Şehir aslında altmış bin kişilik, sokakları buna göre planlanmış, alışverişçiler şehri basınca trafik tamamıyla tıkanıyor. Trafiğin sıkışmasından vazgeçtim, kaldırımda yürüyemiyorum. Yola sığamayan araçlar kaldırama çekiveriyorlar. Etrafınızdaki her şey size para harcatmak üzerine. Benim gibi alışverişle pek aranız yoksa Andora'da dolaşacak pek bir yer yok. Adetim olduğu üzere eski şehrin kurulduğu bölgeye gidiyorum. Dar birkaç sokak,1200'lerde kurulmuş bir kilise ve parlamento binası var. Parlamento binası küçük, ama burası için daha büyüğü lazım değil zaten. Sokaktaki posta kutuları dikkatimi çekiyor, kutular çift olarak yerleştirilmiş; biri Fransız biri İspanyol. Andora da eskiden kalma alışkanlık devam ediyor ve iki ayrı posta kurumu çalışıyor.
Öğlen yemeği için seçim bol, birçok farklı lokanta var ve fiyatlar oldukça hesaplı. Sigara dumanına boğulmamış bir lokanta arıyorum, o kadar kolay değil. Burada henüz kapalı mekanda sigara içme yasağı başlamamış henüz. Bir şeyler atıştırıp üzerim hafif kuruyana kadar oturuyorum, sonra yine dışarıya yağmura çıkıyorum.
Andora la Vella’dan 15-20 dakika uzaklıkta büyük bir kayak merkezi var. Alışveriş kargaşasından uzaklaşmak için yürüyorum, sonbaharda gittiğim için etrafta pek kimse yok. Kayak pisti etrafına sıralanmış binalar ve mağazalar orayı da esir almış. Baktim ki alışveriş olayından buradada kurtuluş yok, şehir merkezine geri dönüyorum. Demin gezdiğim yerleri bu kez tersten hızlıca turluyorum. Bütün şehir turu topu topu 45 dakika sürüyor. Ehh, bu kadar Andora bana yeter deyip Barselona’ya en son otobüse yetişiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google, Blogger yada OpenID hesabınızla girerek yorum bırakabilirsiniz. Spam yorumları siliyorum, gireceğiniz dış linkler takip edilemez. Teşekkürler
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.