Venezuela'ya gidenler dikkat: ülkede tuvalet kağıdı bitti

Venezuela hükümetinin beceriksizliğiyle ilgili geçen yazımı hatırlıyorsunuzdur, daha üzerinden 3 gün geçmeden hükümetin yeni bir icraatı daha beni mest etti.

Hükümetin fazla para basması sonucu artan fiyatları nasıl kontrol altına alırsınız?

A) Daha fazla para basarak
B) Daha az para basarak
C) Fiyatları zorla sabit tutarak

Normal bir hükümet B şıkkını seçecekken Venezuela hem daha fazla para basma hem de fiyatları zorla sabit tutma yolunu tutmuş. Şöyle ki, ülkedeki marketlerde satılan bazı malların fiyatlarını kanunla sınırlamış.  Tuvalet kağıdı da fiyatı sınırlanan ürünlerden.

Ancak fabrika hammaddeyi ithal ettiği için fiyatı sınırlanamamış, ama satış fiyatı sınırlı. Ve kısa bir zamanda ülkenin tek tuvalet kağıdı fabrikası ürettiği her üründen zarar etmeye başlamış. Ee mantıklı olarak onlarda üretimi kısmışlar, hükümette " dış mihrakların tuvalet kağıdı komplosunu" yenmek için fabrikaya el koymuş.  Bu dış mihraklar yok mu, bu dış mihraklar: kimi ülkede yeşili savunmak isteyenleri kullanıyor, kimi ülkede k.çını silmek isteyenleri.

Her neyse sonucçta bu günlerde Venezuela'da tuvalet kağıdı yok, nadir de olsa satışa sunulan kağıtları hemen bulmak için internette bir site hizmete girmiş. Hani Venezuela'ya giderseniz diye linki veriyorum, bu kıyağımı da unutmayın, işte altın değerinde bilgi sağlayan site:  Tuvalet kağıdım nerede?  http://www.abasteceme.com/index.html




Venezuela'ya gidenler dikkat: ülkede tuvalet kağıdı bitti

Venezuela hükümetinin beceriksizliğiyle ilgili geçen yazımı hatırlıyorsunuzdur, daha üzerinden 3 gün geçmeden hükümetin yeni bir icraatı daha beni mest etti.

Hükümetin fazla para basması sonucu artan fiyatları nasıl kontrol altına alırsınız?

A) Daha fazla para basarak
B) Daha az para basarak
C) Fiyatları zorla sabit tutarak

Normal bir hükümet B şıkkını seçecekken Venezuela hem daha fazla para basma hem de fiyatları zorla sabit tutma yolunu tutmuş. Şöyle ki, ülkedeki marketlerde satılan bazı malların fiyatlarını kanunla sınırlamış.  Tuvalet kağıdı da fiyatı sınırlanan ürünlerden.

Ancak fabrika hammaddeyi ithal ettiği için fiyatı sınırlanamamış, ama satış fiyatı sınırlı. Ve kısa bir zamanda ülkenin tek tuvalet kağıdı fabrikası ürettiği her üründen zarar etmeye başlamış. Ee mantıklı olarak onlarda üretimi kısmışlar, hükümette " dış mihrakların tuvalet kağıdı komplosunu" yenmek için fabrikaya el koymuş.  Bu dış mihraklar yok mu, bu dış mihraklar: kimi ülkede yeşili savunmak isteyenleri kullanıyor, kimi ülkede k.çını silmek isteyenleri.

Her neyse sonucçta bu günlerde Venezuela'da tuvalet kağıdı yok, nadir de olsa satışa sunulan kağıtları hemen bulmak için internette bir site hizmete girmiş. Hani Venezuela'ya giderseniz diye linki veriyorum, bu kıyağımı da unutmayın, işte altın değerinde bilgi sağlayan site:  Tuvalet kağıdım nerede?  http://www.abasteceme.com/index.html




Venezuela'lılar hem geziyor hem çok para kazanıyor, işte yöntemi

Gezmeyi seven sevmeyen tüm Venezuela'lıları bu ara bir telaş almış durumda: hepsi uçak bileti peşinde. Niye mi? Venezuela'lılar hem gezmenin hem de üzerine para kazanmanın bir yolunu bulmuşlar. Hepsi beceriksiz hükümetleri yüzünden.

Venezuela uzun süre Chavez tarafından sosyalist prensiplere göre yönetildi ve bir çok firma millileştirildi.Ülkede çalışan yabancı firmaların kazandıkları paraları yurtdışına çıkarmaları yasaklandı. Bu ve buna benzer politikaların sonucu olarak kimse Venezeula'ya yatırım yapmak istemiyor: ülke çok kötü bir döviz sıkıntısına düşmüş durumda. Merkez bankası resmi kuru ile karaborsa kur arasındaki fark tam 7 katına çıkmış. Merkez bankasından döviz satın almak bir kaç durum dışında imkansız. Bu durumlardan biri yurt dışı seyahatine çıkmak.

İşte tam bu noktada Venezuelaların gezerek para kazanmasına imkan kılan bir olanak doğmuş. Eğer Venezuela vatandaşıysanız ve uçak biletiniz ile Merkez bankasına giderseniz size 3000 USD'yi karaborsanının yedide biri fiyatına satıyorlar. Kısacası: bileti gösterin, doları kapın, dışarı çıkın ve tam yedi katına satın, ülke dışına çıkmanıza dahi gerek yok.

Ama daha fazla kazanmak isteyen Venezuelalılar için bir adım daha var. uçakla ABD'ye gitmek ve kredi kartlarından komisyon verip karşılığında nakit slip çektirmek. Bu şekilde ellerinde bir sürü nakitle ülkeye dönen Venezuelalılar karaborsada dövizleri bozdurup hemen yeniden uçak bileti almak için sıraya giriyorlarmış. Bugünlerde Venezuela'dan yurtdışına uçaklar 6 haftalığına tamamıyla doluymuş,ona göre. 

Kaynak: Reuters

Venezuela'lılar hem geziyor hem çok para kazanıyor, işte yöntemi

Gezmeyi seven sevmeyen tüm Venezuela'lıları bu ara bir telaş almış durumda: hepsi uçak bileti peşinde. Niye mi? Venezuela'lılar hem gezmenin hem de üzerine para kazanmanın bir yolunu bulmuşlar. Hepsi beceriksiz hükümetleri yüzünden.

Venezuela uzun süre Chavez tarafından sosyalist prensiplere göre yönetildi ve bir çok firma millileştirildi.Ülkede çalışan yabancı firmaların kazandıkları paraları yurtdışına çıkarmaları yasaklandı. Bu ve buna benzer politikaların sonucu olarak kimse Venezeula'ya yatırım yapmak istemiyor: ülke çok kötü bir döviz sıkıntısına düşmüş durumda. Merkez bankası resmi kuru ile karaborsa kur arasındaki fark tam 7 katına çıkmış. Merkez bankasından döviz satın almak bir kaç durum dışında imkansız. Bu durumlardan biri yurt dışı seyahatine çıkmak.

İşte tam bu noktada Venezuelaların gezerek para kazanmasına imkan kılan bir olanak doğmuş. Eğer Venezuela vatandaşıysanız ve uçak biletiniz ile Merkez bankasına giderseniz size 3000 USD'yi karaborsanının yedide biri fiyatına satıyorlar. Kısacası: bileti gösterin, doları kapın, dışarı çıkın ve tam yedi katına satın, ülke dışına çıkmanıza dahi gerek yok.

Ama daha fazla kazanmak isteyen Venezuelalılar için bir adım daha var. uçakla ABD'ye gitmek ve kredi kartlarından komisyon verip karşılığında nakit slip çektirmek. Bu şekilde ellerinde bir sürü nakitle ülkeye dönen Venezuelalılar karaborsada dövizleri bozdurup hemen yeniden uçak bileti almak için sıraya giriyorlarmış. Bugünlerde Venezuela'dan yurtdışına uçaklar 6 haftalığına tamamıyla doluymuş,ona göre. 

Kaynak: Reuters

Çin'de Salata Barlar Zorda

Çin büyük pazar, malum. Burada iş yapan şirketler için rekabet sert. Bazı lokantalar daha fazla müşteri  çekebilmek için "yiyebildiğin  kadar salata / meyve" promosyonu yapmaya başlamışlar.  Biz de bu işi genelde pizza zincirleri yapıyor.


Sistem şöyle çalşıyor, size küçük bir tabak veriliyor. Tabağı ne kadar yükleyebilirseniz o kadarı sizin. Bu sistem diğer ülkelerde çalışmış ama Çin'de bir çok firma promosyonu sona erdirmek zorunda kalmış. Fotoğraflar herşeyi özetliyor sanırım. Biraz sabırlar büyün büfeyi tek bir tabağa yüklemek mümkün sanırım.

En küçük alana en fazla yemeği sığdırma rekorunu uzun süre kimse Çinlilerden kapamayacak.
Fotoğrafları internetten Çin hakkında yazar bloglardan aldım, malum promosyon geri gelmemek üzere bitmiş görünüyor.

Çin'de Salata Barlar Zorda

Çin büyük pazar, malum. Burada iş yapan şirketler için rekabet sert. Bazı lokantalar daha fazla müşteri  çekebilmek için "yiyebildiğin  kadar salata / meyve" promosyonu yapmaya başlamışlar.  Biz de bu işi genelde pizza zincirleri yapıyor.


Sistem şöyle çalşıyor, size küçük bir tabak veriliyor. Tabağı ne kadar yükleyebilirseniz o kadarı sizin. Bu sistem diğer ülkelerde çalışmış ama Çin'de bir çok firma promosyonu sona erdirmek zorunda kalmış. Fotoğraflar herşeyi özetliyor sanırım. Biraz sabırlar büyün büfeyi tek bir tabağa yüklemek mümkün sanırım.

En küçük alana en fazla yemeği sığdırma rekorunu uzun süre kimse Çinlilerden kapamayacak.
Fotoğrafları internetten Çin hakkında yazar bloglardan aldım, malum promosyon geri gelmemek üzere bitmiş görünüyor.

Sonsuz İlkbahar Şehri: Kunming ( Yunnan bölgesi, Çin)

 Çin'in güneydoğusundaki Yunnan eyaleti değişik etnik grupları, renkli yapısı ve güzel coğrafyasıyla tanınıyor. Turistler için "olmazsa olmaz" denilen yerlerden. Hatta bazı kitaplar Çin'de sadece bir yer görecekseniz Yunnan'a gidin" diyor. Yunnan'ın idari merkezi olan Kunming şehrinin takma adı oldukça iddialı "Sonsuz İlkbahar Şehri".  Ekvatora yakın olduğu halde havanın hep 20 derece civarında olmasından ve güzel doğasından dolayı şehre bu ad takılmış. Bunları okuyunca gezme  iştahım kabardı, ağzım sulandı. Kunming'e varınca baktım ki gerçek farklı, biraz. Hatta birazdan daha fazla. Kunming'in bir çok yeri aynen yukarıdaki gibi. Bina, bina ve daha çok bina.

 Şehir eskiden doğasıyla tanınırmış ama artık  Çin'deki bir çok şehir gibi alışveriş merkezi ve site modası içinde boğulmuş gibi.

 Bugünlerde 6,5 milyonluk olan bu şehirde 14.yy da Moğol istilası sonrası Müslüman bir krallık kurulmuş. Ve uzun sürede yaşamış. Bunun sonucu olarak Yunnan sokaklarında camiye rastlamak ya da helal yemek yapan lokantaları görmek olası. Hatta Türkçe konuşan Yunnan'lılara bile. Pazar yerinde annesiyle Türkçe konuşurken görüp yanına gittiğim Çinli görünümlü bir bayana  iki hoş beş sonrası "neredensin?" deyince kadın cahilliğime şaşırdı ve bana Türkçe cevap verdi " Ben Yunnanlıyım, esas sen nerelisin?" . Doğru valla, onlar buraları hiç terk etmeyenlerin kaçıncı göbek torunları. Bizlerse göçenlerin torunları.

 Şehir merkezindeki keşmekeşten ve yeni yapılmakta olan binaların tozundan kaçmak için çiçek ve kuş pazarı iyi bir seçim. Bu pazar dışında şehrin kuzey batısındaki "yeşil göl" parkı da Kunming'deki nadir sakin ve ilginç noktalardan.
 Şehirde beklediğim yeşillik ve güzellikler olmasa da en azından iklimi iyi çıktı. Ağustos ayında Guangzhou şehri 35 derece civarındayken Kunming 23 derece civarındaki sıcaklığıyla "gel sokaklarımda uzun uzun yürü" diyordu, dinledim. Taa ki yağmur "eve dön" diyene kadar. Eninde sonunda doğanın sözünü dinlemek lazım, öyle yaptım.
 Buradan biraz kuzey batıdaki küçük bir şehre geçeceğiz, bari o güzel kalmış olsa. Dali'de görüşmek üzere.

Sonsuz İlkbahar Şehri: Kunming ( Yunnan bölgesi, Çin)

 Çin'in güneydoğusundaki Yunnan eyaleti değişik etnik grupları, renkli yapısı ve güzel coğrafyasıyla tanınıyor. Turistler için "olmazsa olmaz" denilen yerlerden. Hatta bazı kitaplar Çin'de sadece bir yer görecekseniz Yunnan'a gidin" diyor. Yunnan'ın idari merkezi olan Kunming şehrinin takma adı oldukça iddialı "Sonsuz İlkbahar Şehri".  Ekvatora yakın olduğu halde havanın hep 20 derece civarında olmasından ve güzel doğasından dolayı şehre bu ad takılmış. Bunları okuyunca gezme  iştahım kabardı, ağzım sulandı. Kunming'e varınca baktım ki gerçek farklı, biraz. Hatta birazdan daha fazla. Kunming'in bir çok yeri aynen yukarıdaki gibi. Bina, bina ve daha çok bina.

 Şehir eskiden doğasıyla tanınırmış ama artık  Çin'deki bir çok şehir gibi alışveriş merkezi ve site modası içinde boğulmuş gibi.

 Bugünlerde 6,5 milyonluk olan bu şehirde 14.yy da Moğol istilası sonrası Müslüman bir krallık kurulmuş. Ve uzun sürede yaşamış. Bunun sonucu olarak Yunnan sokaklarında camiye rastlamak ya da helal yemek yapan lokantaları görmek olası. Hatta Türkçe konuşan Yunnan'lılara bile. Pazar yerinde annesiyle Türkçe konuşurken görüp yanına gittiğim Çinli görünümlü bir bayana  iki hoş beş sonrası "neredensin?" deyince kadın cahilliğime şaşırdı ve bana Türkçe cevap verdi " Ben Yunnanlıyım, esas sen nerelisin?" . Doğru valla, onlar buraları hiç terk etmeyenlerin kaçıncı göbek torunları. Bizlerse göçenlerin torunları.

 Şehir merkezindeki keşmekeşten ve yeni yapılmakta olan binaların tozundan kaçmak için çiçek ve kuş pazarı iyi bir seçim. Bu pazar dışında şehrin kuzey batısındaki "yeşil göl" parkı da Kunming'deki nadir sakin ve ilginç noktalardan.
 Şehirde beklediğim yeşillik ve güzellikler olmasa da en azından iklimi iyi çıktı. Ağustos ayında Guangzhou şehri 35 derece civarındayken Kunming 23 derece civarındaki sıcaklığıyla "gel sokaklarımda uzun uzun yürü" diyordu, dinledim. Taa ki yağmur "eve dön" diyene kadar. Eninde sonunda doğanın sözünü dinlemek lazım, öyle yaptım.
 Buradan biraz kuzey batıdaki küçük bir şehre geçeceğiz, bari o güzel kalmış olsa. Dali'de görüşmek üzere.

Guangzhou ( Çin)

 Guangzhou, Çin'in güneyindeki Kanton bölgesinde yeralan ülkenin en büyük üçüncü şehri.Nüfus İstanbul gibi: kimilerine göre 13, kimilerine göre 16 milyon.  Şehir çevre güzelliğinden çok sanayisiyle tanınıyor. Sevimsiz bölgelerinin sayısı düzgünlerinden kat kat daha fazla yani ama siz burada iyi yerlerin fotoğraflarını görüyorsunuz, gri, eksoz altı ve kalabalık sokak fotoğraflarını bir başka yazıda kullanırım artık. 


Şehrin kişi başı geliri Türkiye ortalamasından %30 yukarıda (13,500 USD civarı) . Buna karşın şehirde çalışan tekstil işçileri senelik 1500 USD civarı kazanıyor. Yani bir kısım Çinli devasa zengin, çoğu zor geçiniyor. Gezdiğiniz semte hangi sınıf Çinlinin geldiğine göre öğle yemeklerinin fiyatı 1 dolar ila 20 dolar arası oynuyor. Aynı yemek biri daha düzgün bir ortamda sunuluyor ama fiyat farkı 20 kat. Bu zengin-fakir farkı bu aralar Çin'in en büyük sorunu olarak gösteriliyor. Diyeceksiniz ki "Çin komünist değil mi? Zengin-fakir farkı nasıl olur?".  Valla, Çin'de sosyal sigorta kapsamı dar, daha yeni yeni sistemi kurmaya başlıyorlar, o da dışarıdan pek duyulmayan halk ayaklanmalarından sonra. Hastaneler paralı, eğitim paralı, devletten emekli maaşı çoğunluk için yok. Ne biçim komünüstlik bu?  Tam Çin işi.  Hazırlanın, Çin'i beraber gezeceğiz. İlginç olacak.


Guangzhou ( Çin)

 Guangzhou, Çin'in güneyindeki Kanton bölgesinde yeralan ülkenin en büyük üçüncü şehri.Nüfus İstanbul gibi: kimilerine göre 13, kimilerine göre 16 milyon.  Şehir çevre güzelliğinden çok sanayisiyle tanınıyor. Sevimsiz bölgelerinin sayısı düzgünlerinden kat kat daha fazla yani ama siz burada iyi yerlerin fotoğraflarını görüyorsunuz, gri, eksoz altı ve kalabalık sokak fotoğraflarını bir başka yazıda kullanırım artık. 


Şehrin kişi başı geliri Türkiye ortalamasından %30 yukarıda (13,500 USD civarı) . Buna karşın şehirde çalışan tekstil işçileri senelik 1500 USD civarı kazanıyor. Yani bir kısım Çinli devasa zengin, çoğu zor geçiniyor. Gezdiğiniz semte hangi sınıf Çinlinin geldiğine göre öğle yemeklerinin fiyatı 1 dolar ila 20 dolar arası oynuyor. Aynı yemek biri daha düzgün bir ortamda sunuluyor ama fiyat farkı 20 kat. Bu zengin-fakir farkı bu aralar Çin'in en büyük sorunu olarak gösteriliyor. Diyeceksiniz ki "Çin komünist değil mi? Zengin-fakir farkı nasıl olur?".  Valla, Çin'de sosyal sigorta kapsamı dar, daha yeni yeni sistemi kurmaya başlıyorlar, o da dışarıdan pek duyulmayan halk ayaklanmalarından sonra. Hastaneler paralı, eğitim paralı, devletten emekli maaşı çoğunluk için yok. Ne biçim komünüstlik bu?  Tam Çin işi.  Hazırlanın, Çin'i beraber gezeceğiz. İlginç olacak.


Manila Belediye Binası mı? Tabut mu?

Manila belediye binası tepeden bakınca neye benziyor? Fotoğrafı aşağıda.

Tabuta mı benzettiniz?  Tepesinde haç olan bir tabuta belki? 

Belediye yetkilileri diyorlar ki. " ne alakası var, benzemiyor".

Binada çalışanlar diyor ki " karanlıkta binada kalmaya korkuyoruz, garip sesler geliyor".

Kim doğruyu söylüyor?

Bilemem, ama ilginç göründüğü kesin. Meraklısına linki şurada.


Manila Belediye Binası mı? Tabut mu?

Manila belediye binası tepeden bakınca neye benziyor? Fotoğrafı aşağıda.

Tabuta mı benzettiniz?  Tepesinde haç olan bir tabuta belki? 

Belediye yetkilileri diyorlar ki. " ne alakası var, benzemiyor".

Binada çalışanlar diyor ki " karanlıkta binada kalmaya korkuyoruz, garip sesler geliyor".

Kim doğruyu söylüyor?

Bilemem, ama ilginç göründüğü kesin. Meraklısına linki şurada.


Loboc nehri ve Çikolata tepeler ( Visayas bölgesi, Bohol adası, Filipinler)


Filipinler yaklaşık 7000 adadan oluşuyor. Adaların her birinin ayrı bir ruhu var, kimisi daha sakin kimisi trafiğe boğulmuş ama hepsi de illaki yeşil.

Bohol adasının kıyısındaki kentler ( ki kent diyorum çünkü Filipinliler öyle diyor, nüfuslar 70 bilemedin 100 bin), gürültülü ve hoş olmayan yerler. Adanın iç kısımları ise inadına güzel inadına alımlı.


Bohol adasında yapılabilecek en iyi şeylerden biri günlüğü 40 dolara bir taksi kiralayıp nehir ve tepeler turu almak.  Adaya gelen turistlerin çoğu gemiyle vardığı için iskele civarı hizmetlerini satmak isteyen taksicilerle dolu. Turist olarak ne zaman kazıklanmaya en yakın olursunuz?
Bir yere yeni vardığınızda, henüz fiyatları bilmiyorken. Bohol'da da iskele yakınlarında ada turu için pazarlık etmeye başlarsanız fiyat %25-30 yukarı çıkıyor. Yok kaldığınız yere sorarsanız ( ki içinde pansiyonun komisyonu da var) fiyat düşüyor.
Her neyse uzatmayayım, sürücüyle anlaştınız, sabah geldi sizi aldı. İlk gideceğiniz yer çikolata tepeler. Bakınız yukarıdaki fotoğraflar. Bu tepeler eskiden denizin altında imiş, suların çekilmesi sırasında gördüğünüz şekle bürünmüşler. Harry Potter serisinde Çikolata tepeler çıkınca gelen turist sayısı katlanmış. 
Çikolata tepeler sonrasında durağımız Tarsiyer Barınağı, daha önce bu konuda yazmıştım: http://www.simdigezelim.com/2013/09/yodann-dedesi-tarsiyerler-filipinler.html
Sonraki durağımızda Loboc nehri üzerinde keyifli bir tekne gezintisi. Tam turistik. Çinli turistler var, çooook gürültülü. Ama arada takılmak lazım deyip kulakları tıkayıp çevreye bakalım.

Güzel yerler. 
 
Sekiz saatlik ada turunun sonunda yeşillikler aniden bitiyor ve adayla tam bir tezat oluşturan Tagbilaran şehrinin dumana boğulmuş griliği ufukta beliriyor.

Loboc nehri ve Çikolata tepeler ( Visayas bölgesi, Bohol adası, Filipinler)


Filipinler yaklaşık 7000 adadan oluşuyor. Adaların her birinin ayrı bir ruhu var, kimisi daha sakin kimisi trafiğe boğulmuş ama hepsi de illaki yeşil.

Bohol adasının kıyısındaki kentler ( ki kent diyorum çünkü Filipinliler öyle diyor, nüfuslar 70 bilemedin 100 bin), gürültülü ve hoş olmayan yerler. Adanın iç kısımları ise inadına güzel inadına alımlı.


Bohol adasında yapılabilecek en iyi şeylerden biri günlüğü 40 dolara bir taksi kiralayıp nehir ve tepeler turu almak.  Adaya gelen turistlerin çoğu gemiyle vardığı için iskele civarı hizmetlerini satmak isteyen taksicilerle dolu. Turist olarak ne zaman kazıklanmaya en yakın olursunuz?
Bir yere yeni vardığınızda, henüz fiyatları bilmiyorken. Bohol'da da iskele yakınlarında ada turu için pazarlık etmeye başlarsanız fiyat %25-30 yukarı çıkıyor. Yok kaldığınız yere sorarsanız ( ki içinde pansiyonun komisyonu da var) fiyat düşüyor.
Her neyse uzatmayayım, sürücüyle anlaştınız, sabah geldi sizi aldı. İlk gideceğiniz yer çikolata tepeler. Bakınız yukarıdaki fotoğraflar. Bu tepeler eskiden denizin altında imiş, suların çekilmesi sırasında gördüğünüz şekle bürünmüşler. Harry Potter serisinde Çikolata tepeler çıkınca gelen turist sayısı katlanmış. 
Çikolata tepeler sonrasında durağımız Tarsiyer Barınağı, daha önce bu konuda yazmıştım: http://www.simdigezelim.com/2013/09/yodann-dedesi-tarsiyerler-filipinler.html
Sonraki durağımızda Loboc nehri üzerinde keyifli bir tekne gezintisi. Tam turistik. Çinli turistler var, çooook gürültülü. Ama arada takılmak lazım deyip kulakları tıkayıp çevreye bakalım.

Güzel yerler. 
 
Sekiz saatlik ada turunun sonunda yeşillikler aniden bitiyor ve adayla tam bir tezat oluşturan Tagbilaran şehrinin dumana boğulmuş griliği ufukta beliriyor.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...