Cakarta: Buyuk Durian ( Bati Java, Endonezya )

Cakarta'nin lakabi “buyuk durian”. Durian, olgunken 3-4 kilo ceken, dis kabugu oldukca kalin ve sivri cikintilari olan bir meyve. Durianin etli kismi degil de cekirdeklerinin cevresindeki kisim yeniyor. Alismayanin yemesi zor: durianin tadi beyin, sogan ve seker karisiminin ezilip bekletilmis hali gibi. Bekletilmis hali diyorum cunku diski kokuyor. Asyalilar duriana tapiyor, “meyvelerin krali” diyorlar. Durian gercekten de bir cok ozelligi ile Cakarta'ya benziyor: Endonezyalilar bayiliyor, yabancilar “ama bu kokuyor” diyor ( trafik derdi, su baskinlari, ayaklanmalar vs), cok degerli ve ne olursa olsun insanlar duriandan ve Cakarta'dan vazgecemiyorlar. Cakarta, aynen durian gibi dev bir sehir. Sehir oylesine genis bir alana yayilmis ki Cakarta hava durumu raporlari kenti bes ayri bolge olarak sunuyor ve her bolgenin hava durumu farkli olabiliyor.

Cakarta'yi ve Endonezya'yi biraz daha iyi anlamak icin biraz tarihe dalalim. Hollandali tuccarlar bir araya gelerek VOC ( Hollanda Dogu Hindistan Sirketi)'ni kuruyorlar, yil 1605. Aralarinda topladiklari sermaye ile gemici ve parali asker kiralayip Portekizlilerin elindeki baharat adasi Maluku'yu ele geciriyorlar ( Maluku bugunun kuzey-dogu Endonezyasinda bir ada). Yani somurge isini taserona veriyorlar, ayni model daha sonra Ingiliz tuccarlari tarafindan butun dunya ticaretini ele gecirmek icin kullanilacaktir. Maluku'yu istemelerinin basit bir sebebi var, baharat isinde kar orani 1'e 20. VOC, bolgeye gonderdigi gemilerinin ikmali icin Hollanda-Maluku arasinda belli araliklarla sehirler kuruyor ya da isgal ediyor.

Cakarta, 1500'lerde Portekizlilerin ayni amaclarla isgal ettigi sehirlerden biri. VOC sirketi, ikmal yollari uzerinde olmasi ve korunakli limani sebebiyle o zaman daha cok genis bir koy olan Cakarta'yi Portekizlilerden aliyor. Hollandalilar Cakarta'yi aldiktan kendi ulkelerindeki su yonetim tecrubelerinden yararlanarak limana yakin batakligi kurutup ticaret icin bir kale ve yonetim merkezi kurmuslar, adini da eski Hollanda kavimlerinden birine atfen “Batavia” koymuslar. Sehir zamanla limandan guneye dogru buyuyerek bugun kiyidan 25 kilometre iceriye kadar uzanmis.

Hollanda'nin VOC sirketi yavas yavas butun Endonezya'yi yonetimi altina almis. Ancak sirket ortaklari arasinda ticari anlasmazliklar basgostermis.Sorunlar cozulemeyecek hale gelince 1799'da VOC sirketine Hollanda hukumeti el koymus. Yani taseron somurgeciden gercek somurge yonetimine gecilmis.

1830'da Hollanda hukumeti iflas edince adaya gelir elde etmek icin gonderdikleri Johannes van den Bosch oyle vergiler koyar ki Endonezyali koyluler aclik sinirinda yasamaya baslar, vergi gelirleri artar. Endonezya adalarinin butun kaynaklari acimasiz bir sekilde Hollanda'ya aktarilir. Hollanda yeniden zengin gunlerine geri doner. Agir vergiler Java adasindaki Endonezya sultanliklarinda huzursuzluklara yol acar, 1883'te “dunyanin patladigi gun” olarak anilan Krakatau yanardaginin patlamasini isaret kabul eden Javalilar Hollandalilara saldirir. Burada bir parantez acip Krakatau yanardaginin patlamasinin 4000 mil otedeki bir polis istasyonunun “top sesleri” duydugunu kayitlarina almasina yol acacak kadar kuvvetli oldugunu ve o zamanki kayitlara gore patlama sonucu olusan tsunamiden 36000 kisinin can verdigini, yanardagdan cikan kulden dolayi iki sene gunesin tum dunyada perdelendigini ve mini bir buzul cagi yasandigini belirtip paranteze ve gereksiz “ve” kullanimima burada son vereyim. Ayaklanmalara son vermek isteyen Hollanda yonetimi 1901'de “ahlaki yonetime” geciyor: yani adanin kaynaklarinin bir kismi Endonezya icin harcanmaya baslaniyor. Bu yeni uygulama pek ise yaramamisa benziyor, bugun Endonezya'da gezerken gordugum Hollanda eserlerine bakinca Endonezya'ya kayda deger hicbir harcama yapilmadigini soyleyebilirim. Neyse, devam edeyim. Almanlarin Hollanda'yi isgali sonrasinda yari-bagimsiz duruma gelen Endonezya'yi 1942'de bu kez Japonlar isgal eder. Japonlar, Batavia'nin adini Cakarta olarak degistirirler. Endonezyalilara bu konuda fikir danistiklari kesin cunku Batavia bolgesinin Java dilindeki eski adi “Jaya-Karta” ( Muzaffer ve Zengin). 1945'te Japonlarin yenilgisi sonrasi Endonezya'da direniscilerin lideri Sukarno bagimsizlik ilan eder. Hollanda, Ingilizlerin yardimi ile ilk once Cakarta'dan baslayarak adayi tekrar isgale baslar. Kisa surede 40,000 Endonezyali oldurulur ve ada tekrar Hollanda yonetimine doner, ancak yer yer catismalar devam eder. Daha once gezdigimiz Yogyakarta'nin sultani direnisin en buyuk destekcisidir. ABD, Hollanda'nin yeniden imari icin verdigi paranin baska bir ulkenin somurgelestirilmesi icin kullanilmasini istemez, Hollanda'ya Endonezya'dan cekilmemesi halinde yardimi kesecegini bildirir. Birlesmis Milletler de Hollanda'yi kinar. 27 Aralik 1949'da Endonezya'nin bagimsizligi resmi olarak taninir.

Bagimsizlik hareketinin onde gelen ismi Sukarno, ilk cumhurbaskani olur. Sukarno, kisa surede tek adam haline gelir ve ulkeyi diktatorlukle idareye baslar. Ayni zamanda Endonezya'yi Sovyet eksenine ve komunizme dogru tasimaya baslar. ABD, Sukarno'nun komunizme yonelmesinden rahatsiz olur ve general Suharto'nun bir darbeyle hukumete gelmesini ayarlar. 1965'teki darbe sonrasi Suharto soz verdigi gibi ulkeyi komunistlerden temizlemeye girisir, bir sene icinde 500,000 Endonezyali oldurulur. Bu konuyla ilgili daha fazla bilgiye kolayca erismek isteyenler Mel Gibson'un basrolunu oynadigi The Year of Living Dangerously filmini izleyebilirler. Suharto, 33 sene boyunca kendi taraftarlari ve yakinlarina hukumetten para aktarir. Yolsuzluk azar, ogrenciler ayaklanir. Sonunda toplu gosteriler baslar, 2 sene suren huzursuzluk sonrasoi Suharto 1998'de yonetimden cekilir ve secimler yapilir. Yeni yonetimler yolsuzlukla mucadele etmeyi programlarinda hep bir numaraya koysalarda 33 sene devam eden aliskanligin ve ozellikle ABD- Avustralya firmalarina kaynak aktaran ahlakdisi anlasmalarin kisa surede cozulmesi beklenmiyor.

Tarihte kisa bir geziden sonra simdi Cakarta'nin kaldirimlarina gecelim. Sehrin kuzeyinde eski liman bolgesi Kota ( Endonezya dilinde “sehir” demek), Cakarta'da tarihi binalarin en iyi korundugu bolge. Eski bina gormenin alisilmadik bir sey oldugu Endonezya'da Kota bolgesi dogal olarak fotograf meraklilarinin akinina ugruyor.

Kota'dan guneye dogru yurudugumuzde Cin mahallesi ve Glodok'a geliyoruz. Buralarda ana yol uzerindeki caddeler son derece canli ticari merkezler. Arka caddelerde baska bir hayat var: gunluk geliri ancak 2 dolari bulan ve nufusun %53'unu olusturan orta direk Endonezyali aileler sefalet icinde bulduklari tenekelerden kendilerine evler yapmislar, suyu, elektrigi olmayan acik kanalizyon kanallarinin yaninda uyduruk barinaklarda yasiyorlar. Hava kararinca fahiseler sokaklari doldurmaya basliyor. Buradan Monas'a dogru yurumeye devam ediyoruz. Yurumek dedim de, Cakarta'da kaldirimlara park edenler ve kaldirimlara kurulan acik hava yemek tezgahlarindan dolayi yurumek tam bir eziyet. Taksi son derece ucuz, 15 dakikalik bir yolculuk 2 dolar kadar tutuyor, Cakartalilarin yaptigini yapiyoruz, taksiiiiii. Hava karardiktan sonra Glodok'ta yurumek pek akillica degil zaten.

Monas, Endonezya'nin bagimsizligini sembolize eden 132 metre yuksekliginde en ucunda uzeri 35 kilo altinla kapli bir mesale olan bir anit, sehrin merkezinde Gambir tren istasyonu yakininda yer aliyor. Monas, aksamlari kapali dolayisiyla durmayip Ozgurluk ( Merdeka) alaninin guneyindeki Thamrin caddesine devam ediyoruz. Sehir burada ruh degistiriyor, yol 6 serit gidis 6 serit gelis oluyor, kaldirimlar genisleyip yurunecek hale geliyor ve caddenin kenarlari bakimsiz binalar yerine gokdelenler ve alisveris merkezleri ile doluyor. Cevre son derece bakimli, alisveris merkezleri oylesine buyuk ve oylesine cok cesitli mal var ki boylesine ben ancak ABD'de rastladim, Avrupa'da yok. Cadde uzerindeki alisveris merkezlerinden Grand Indonesia Mall'a giriyorum, yemek vakti. Alisveris merkezi icinde yemek kati ikiye ayrilmis bir kismi New York temali yapilmisve: icinde metro, Little Italy, Chinatown bile var. Tamamiyla Amerikan mutfagi. New York'ta yemek istemeyenler ust kattaki kiraz cicekleriyle bezeli Japonya bolumune gecebilirler, tum kat dere, bahce ve agac gorunumlerine ayrilmis. Alisveris merkezinde dunyanin her yerinden unlu markalar oldukca pahali fiyatlarla alici bekliyorlar. Hizmetcileri ve cocuk bakicilari ile alisverise cikmis bazi Cakartalilara gore fiyatlar oldukca ucuz olmali, elleri kollari dolu. Dunya kuresellesiyor derken tekduzelesiyor da: parali bir Cakartali ile parali bir Japon ya da Amerikali kendine reklamlarla telkin edileni yapip ayni yerlerden ayni mallari aliyor. Sonucta bir Asya ulkesinde tamamen batili kulturler tarafindan tasarlanmis urunler cok revacta ve zenginlerin uzerinde. Batinin ticaret, durustluk ve esitlik kulturunu almak yerine sadece goruntusunu almak ucuncu dunya ulkelerinin kaderi mi, ne?

Bir tarafta surunen cogunluk bir tarafta bati meraklisi zengin kesim, karisik bir ulke. Otele dogru yuruyelim. Dur bi dakika bu ses ne? Thamrin caddesi uzerinde acik havada kurulu bir konser alaninda Endonezyali grup nakarat kismi Ingilizce olan sarkilar soyluyor, seyirciler kendilerini muzige kaptirmis bagiriyor “ I need your body, I want your body, now”.

Turist mekani Jaksa caddesindeki otelime musteri bekleyen kadinlar ( Where are you going? bandini gecen herkese okuyan) ile israrla uyusturucu satmaya calisan ojek ( motorsiklet – taksi) suruculeri asarak donuyorum. Otelin yanindaki mescid hoporlerinden ,oda camimi titretecek kadar yuksek sesle, Kuran okunmasi gece onbucuga kadar suruyor.

Sabahleyin daha once beraber calistigimiz ve simdi Cakarta'da Endonezyali esi ve cocugu ile birlikte yasayan Baris'la Kota'da Batavia Cafe'de bulusuyoruz. Batavia Cafe, Cakarta'nin tarhine taniklik etmis, zamaninda Batavia'li tuccarlarin pazarliklar yaptiklari gemi kiraladiklari eski bir mekan.

Sabah kahvesini icip henuz gozunu acamadan Baris'a yolda gecen son 14 ayin hizli ama uzunca bir ozetini veriyorum. Baris'ta kendi Endonezya'ya yerlesme hikayesini anlatiyor. Sonra benim sorularim basliyor, “ Ulkede gelir dagiliminda muthis bir dengesizlik var, bu ulke patlar” diyorum. Baris acikliyor “ Yok, olmaz oyle bir sey. Ulke insanlarinin buyuk kismi eskiden Hindu imis, yani kast sistemleri var. Musluman olduktan sonra kast sistemine ihtiyac kalmamis ama gayriresmi olarak halen orada. Insanlar hangi kasttan olduklarini biliyor ve ona gore davraniyor. Sokakta gordugun o fakirler, dusuk kasttandir, bir sey demezler. Ama sorarsan kast yok, garip bir sey”.

Ogle yemegi vaktine kadar uzayan bir sohbetten sonra arabayla sehirde dolasmaya cikalim diyoruz, Baris'in arabasinin soforu ortaya cikinca takilmadan edemiyorum “Vay, tam expat olmussun”. Baris acikliyor “ demin anlattigim gibi ulkede ilginc bir sosyal yapi var, sofor aylik 80 dolar aliyor, halinden memnun, bu sehirde araba kullanmamak lazim, cok sorunlu trafigi var, kazasi var, sonra trafik tersten. 80 dolar verip trafikte surme derdinden kurtuluyorum. Benim evle is arasi 3 kilometre sabahlari 45 dakika suruyor. Ek olarak 'bir de uc' uygulamasi icin sofor iyi bir sey. “

“Nedir 'bir de uc'?”

“ Bazi caddelerde, mesela Thamrin gibi, yogun saatlerde aracta uc kisi olman sart. Yoksa caddeye giremiyorsun cezasi var. Bizim isyeri 'bir de uc' bolgesinde, gunduz toplantiya falan gideceksen arabada illa uc kisi olman sart. Sofor, arti ben, bir kisi daha oldu mu tamam, sorunsuz gideriz, yoksa iki kisi bulmam lazim. Gerci onunda caresi var, bu caddelerin basinda ve sonunda adamlar bekliyor, gecene el ediyorlar, arabani uclemek icin bunlara para odeyip arabana aliyorsun .”

“ Adamlari tasidigin icin para mi oduyorsun uste?”

“ 'Bir de uc' bolgesinde ceza yememek icin oduyoruz valla”

“ Iyi is yaa, ben de kendime yeni kariyer olarak bunu secsem tam bana gore”

Haftasonu dahi Cakarta trafigi oldukca yogun. Kota'dan Glodok'a oradan Thamrin'e giriyoruz. Tika basa dolu olan Starbucks, Burger King, McDonalds ve Pizza Hut'un birbirine komsu oldugu caddeye bakan bir alisveris merkezinde acligimizi bastirdiktan sonra yeniden sehrin guneyine dogru yola cikiyoruz. Alisveris merkezleri oylesine cok ve oylesine buyuk ki... Ulkenin ciddi anlamda sosyal patlama yasamamasini daha da hayret edici bulmaya basliyorum.

“ IMF rakamlarina gore Endonezya'da ortalama kisi basi gelir 1600 dolar, halbuki bu caddedeki insanlar en az 30,000 dolar kazaniyor gibiler”

“ 1600'dan azdir, cogu insan 60 dolari zor bulur ayda. Yani yilda 700-750 dolar , o da bir aile icin. Bu ulkenin zenginleri Cinliler. Etrafta gordugun binalarin cogu onlarin. Cok gucluler burada. “

“ Birkac kez kotu ekonominin sorumlusu Cinlilerdir diye ayaklanan halk Cinlileri dogramis, galiba en son 1998'de Medan'da ve Cakarta'da 1200 Cinli oldurulmus”

“ Dogrudur. Borsadaki sirketlerin %70-80'inin Cinlilere ait burada.”

Baris'in evine kisa bir sure ugramaya karar veriyoruz. Baris, sitenin kapisinda guvenlik kontrolu yapan uc kisiyi gosterip “ bu ucunun isini bir kisi cok rahat yapar, ama ucuzlar ya kimse takmiyor. Su guvenlikci ancak 30 dolar falan aliyordur, ustelik bunlarin emekliligi falan yok. Emekli oldun mu, ne maas, ne hastane, oyle kaliyorsun.”

Endonezya'da gercekten sasirtici ve goz tirmalayici bir verimsizlik var: servis sektorunde tek kisinin yapacagi ise uc-bes kisi koymak normal bir uygulama. Baris'a soruyorum “ senin isyerinde durum nasil, calisanlarin cogu muhendis farkli mi?”

“ Yok farkli degil, anlayis ayni. Dort mevsimi olan ulkeden olan bizler ileriyi dusunuruz, kis gelince ne yakacagiz diye koseye para koyariz, yiyecek koyariz. Burada hava hep sicak, yere ne eksen hemen buyuyor. Her taraf hindistan cevizi dolu. Basinin uzerine bir cati koysan, fazla bir sey istemez hani, bir teneke cati, duvar bile lazim degil, bir hamak, tamam. Yan gel yat, acliktan ve soguktan olmezsin. Bu yaklasim kulturde var.”

Aklima Yogyakarta'da konustugum pansiyon sahibi Dewi geldi. Otelinde rezervasyon almiyor, kim kapiya gelirse ancak o zaman. Kendisine internet rezervasyon sistemine gecmenin cok kolay oldugunu anlattim, bana dedi ki “ ama o zaman daha fazla musteri gelir, yaptigim isten zevk almam, Bak burada 8 odam var, biri kapali, hic musteriye vermiyorum. Fazla geliyor. Kazandigim bana yetiyor. Biz Java'lilar boyleyiz, bugun 100,000 Rph ( Yaklasik 8 dolar) kazanayim, guzel, yarin 10,000 Rph ( 80 cent) kazanayim, o da guzel. Bir sekilde yasariz, o zaman neden gereksiz isler yapip kendimizi sikalim?”

Baris'in evinin balkonundan cevreye bakarken Baris acikliyor “ su kosedeli yesillik sana dedigim mezarlik, bu yuzden benim ev digerlerine gore daha ucuz. Musluman Endonezyalilar halen Hindular gibi kotu hayaletlere inanmaya devam ediyor. Cok hurafe var,”

“Bak simdi ezan bitecek sonra yine hoporlerden hatim indirme baslayacak, genelde bir cocuk cani sikilana kadar okuyor. Ezan okundu bitti yok bu ulkede. Hindu yanlari da var, bu yanlari da var. “

Balkondan biraz uzaktaki gecekondu mahallesine bakarak kendimi tekrarliyorum: “ Ya Baris, patlar bu ulke”

“ Patlamaz. Onlar hallerine razi.”

Sumatra hakkinda Baris'in unlu dosyalarindan bilgileri kendi hard diskime aktardiktan sonra bilgisayari Baris'in oglu Hasan'a teslim ediyoruz. Hasan enerji dolu, onu sadece seyretmek bile yorucu, yerinde duramiyor, bilgisayar biraz yavaslatiyor o kadar. Baris'in esinin getirdigi tatlilari yerken arada karanliga burunen Cakarta'ya goz atmak icin yine balkona cikiyoruz.

“Baris, ulkenin bir suru sorunu var ama insanlari iyi, altyapisi genelde kotu ama Thamrin gibi gipta edilecek iyi yerleri var. Yasanir burada.”

“Yasanir, yasanir. Hocam dikkat et bu ulkeye gelen bir daha geliyor, ona gore”

Ertesi gun Cakarta icinde kitapcilari dolasiyorum, Ingilizce kitap satan cok dukkan var. Bundan sonra Sumatra'ya gececegim, geri kalmis bir bolge, kitap depolamak lazim. Aceh'te gorusmek uzere.

Bandung ( Bati Java, Endonezya)

Yogyakarta- Bandung arasini trenle 8 saate aliyorum. Hic bitmesini istemedigim 8 saat. Trenin gectigi kirsal alanlar ozenle ekilmis tarlalar ve yesil pirinc bitkisi denizinin icinde aniden yukseliveren dar sokakli koylerle dolu.

Topragin her karisini degerlendirmek isteyen koyluler evlerini topragin iyi olmadigi yukseltilerin uzerine cok sikisik olarak yapmislar, uzaktan koyler yesil bir denizdeki adalara benziyorlar.
Tren raylarinin yanindaki iki metrelik egimli arazi bile bos birakilmamis, tapioka ekilmis. Tarlalarda genelde diger bolgelerde gorulen kucuk kulubecikler yok, malum toprak degerli, koyluler hindistan cevizi yapraklarini gunesten korunmak icin kullaniyorlar.

Trende keyifli manzarayi seyredip arada servis edilen yemekleri yerken tek dikkat etmeniz gereken sey soguktan donmamak icin siki siki giyinmek olmali. Trenin sogutmasi etleri uzun sure saklamaya ayarli, henuz yasamakta olan biz yolcular icin derin dondurucudan farksiz.

Bandung'a yaklastikca tren yavasliyor, Bandung Yogyakarta'dan yaklasik 700 metre yukarida ve yolculugun son iki saatinde trenyolunun egimi arttikca hizimiz dusuyor.

Bandung, Endonezya'nin en buyuk ucuncu sehri ve su ana kadar gordugum Endonezya sehirleri icinde en duzenli olani. Volkanlarla cevrili bu sehrin deniz seviyesinden 760 metre yukarida olmasi iklimini guzel etkilemis. Hava nemli degil ve 25 derece civarinda. Sehrin iklimi ve cevresindeki daglar yuzunden savunulmasinin kolay olmasi Hollandali somurge hukumetince yeni baskent olarak secilmesine yolacmis, ancak daha sonra cikan karisikliklardan dolayi bu fikir ertelenmis.

1955 yilinda dunyadaki sari ve siyah insanlarin ( Asyali ve Afrikali) katildigi ilk konferans olan Bandung konferansi ya da diger adiyla "Asya-Afrika konferansi" sehrin art deco yapilariyla bezeli Asya Afrika caddesindeki Gedung Merdeka binasinda gerceklestirilmis. Bugun muze binasi olarak kullanilan bina ve cevresindeki eski binalar sehri ziyaret edenlerin ilk duragi.



Diger sehirlerde olmayan parklar -yeterli sayida olmasa da- Bandung'a araya serpistirilmis. Sehrin kuzey kismindaki Dago bizim Camlica kivaminda: sehre tepeden bakan turistik ve verici antenleri altinda ezilen yesillik bir tepe. Bandung Teknoloji Enstitusunun cevreside sakin ve yesil bir bolge.

Simdide biraz sehire girelim, bakalim neler var, neler yok. Briga caddesi sehrin eglence yerlerinin ve fiyakali magazalarinin oldugu yer.



Caddenin girisindeki Classic Rock cafe, Briga caddesinin ana dili hakkinda fikir veriyor: " burasi Endonezya ama Briga'da Ingilizce konusmak moda".
Briga'da iken Northsea Bar'a gidebilir,



French Bakery'den croissant ya da London Bakery'den puding alabilirsiniz.
Tabi buraya gelen guzel insanlarin gezecekleri yer "The Arcade, Briga Citywalk" olacaktir.
Alisveris icin neden "Leather Palace"'a girmiyorsunuz, Endonezyalilar giriyor. Briga'nin bir ust sokaginda yeni yapilan binalarin reklami bakin nasil yapiliyor. Genis salon, iyi giyimli kadin, Ingilizce reklam tabi ki.


Peki, Endonezyalilarin cogu nasil yasiyor dersiniz? Fiyakali Briga'dan 5 dakika uzakliktaki yan caddelere girelim. Cople kapli camur renkli derenin kenarina tunemis kucuk teneke evlerde yasayan insanlar aksam olunca buyuk caminin onundeki alun-alun'da toplaniyor. Eglence secenekleri sinirli, biraz el arabalarinda satilan ucuz yemeklerden almak, biraz isportacilara gozatmak

ve biraz parasi olanlarda Amerika hizli yemek zincirlerinden birine girmek disinda yapabilecekleri pek bir sey yok.



Briga'daki ithal pahali arabalar yerine bu caddelere motorlar hakim

, buyuk magazalar yerine el arabasindan is yapanlar var.
Java'da su ana kadar dolastigim sehirler icinde en duzenli ve yasanilir olani bu sehir. Yine de Bandung Endonezya'nin genel sorunlarindan fazlasiyla nasibini almis. Sehir sokaklarinda Ingilizcesini ilerletmek isteyenlerle konusarak ve illaki hic tanimadigimiz insanlarla fotograf cektirerek otele donelim, yarin Jakarta.

Borobudur ve Prambanan ( Orta Java, Endonezya)

Borobudur, Yogyakarta'ya sadece bir saat mesafede 9.yy'da insa edilmis olan ve "dunyanin en buyuk tek parca Budist tapinagi" unvanini o zamandan beri kimseye kaptirmamis bir eser.

Endonezyalilarin tapinagi ziyaret etmeyi sevdigini ve saat 10 gibi cok kalabalik oldugunu duydugum icin tapinaga giden en erken otobuse biniyorum, saat 6'da tapinagin genis ve sisler icindeki bahcesinden iceri giriyorum.

Sis arasinda belli belirsiz gozuken tapinak, yaklastikca ete kemige burunuyor.Borobudur, 14.yy'a kadar sik bir sekilde kullanilmis, ancak Java adasi kralliklarinin muslumanligi
secmesi sonrasi kullanilmamis.


Borobudur, ayni zamanda UNESCO kultur mirasi listesinde ve bugunde Endonezya Budistleri icin manevi degeri devam ediyor. Haci olmak isteyen Budistler binanin cevresinde yedi kez donuyorlar.

Borobudur'a ugradigim gun cok hummali bir calisma vardi. Saat altiyi biraz gece ayin basladi. Ben ayrilirken halen devam ediyordu.


Borobudur tapinaginda 504 adet Buda heykeli var, Angkor Wat'ta oldugu gibi insaat dokuz rakami cevresinde planlanmis ( 5+0+4= 9 ). Tapinagin en tepesindeki bolgede 72 Buda heykeli ( 7+2=9) benzeri yapilar icinde korunmus.




Saat alti bucuk gibi neden Borobudur'u sordugum herkesin israrla cok erken gitmemi tavsiye ettiklerini anliyorum: akin basliyor.
Ve tabi kacinilmaz "sizinle bir fotograf cektirebilirmiyiz?" sorulari. Kendinizi basin toplantisi duzenliyor gibi hissetmeniz kacinilmaz, ayni anda bir suru kamera "yabanci beyaz yuz" avinda. Neden boyle? Bilmiyorum. Belki de Endonezyalilarin beyaza hasta olmasindandir, televizyon reklamlarinda kadinlar icin deriyi beyazlatici kremlerin reklami cok sik yapiliyor. Herkez kendinde olmayani ariyor galiba: bizde solaryuma gidenlerle burada beyazlamak icin her numarayi cekenleri karsilastirmak lazim, acaba nasil anlasirlardi?
Bende defalarca "bir foto, bir foto" ricasina yakalaniyorum.
Dunyanin en buyuk Budist tapinagindan bir saat otede dunyanin en yuksek Hindu tapinagi olan Prambanan var. Bu iki "en"lerin dunyanin en yuksek Musluman nufusuna ait ulkesinde olmasi
Endonezya'da karsilasacaginiz kulturlerle hakkinda biraz olsun ipucu verebilir. Ozellikle Javalilar Muslumanligi eski Hindu inanclari ile birlestirerek almis, cogu zaman kolaylastirarak. Mesela basi ortulu bir kadinin yol kenarinda gecenlerin bakislari altinda uzerinde omuzlarini acikta birakan saronguyla acik havada yikanmasi normal bir durum. Ya da gunluk yasantisinda basi acikken akraba ziyaretinde ayak bileklerinden baslayip eller ve yuz disinda hicbir deri parcasi gozukmeyecek sekilde kapanilmasi ve akraba ziyareti sonrasi herseyin cikarilmasi Endonezyalilar icin normal bir durum. Endonezya inanc sistemi gordugum kadariyla hicbir sekilde degismez dogmalara bagli kalmak yerine yerel kurallara ve zamana gore oynak olmak seklinde ozetlenebilir.

9.yy'da insa edilen Prambanan kisa bir sure kullanildiktan sonra terkedilmis. Sonra Java adasinda hayatin parcasi olan depremlerde yokolmus. 1918'de kazi calismalari baslayan tapinakta calismalar 1953'te sona ermis, ancak 2006'daki Yogyakarta depreminde cok buyuk bir kismi yeniden yikilmis.

Bugun tapinagin buyuk kismi ziyarete kapali, bazi kulelerin cokme tehlikesi oldugundan dolayi yanlarina bile gitmek yasak.

Gezilebilen kisitli sayidaki eski eserde ise ziyaretci sayisinin coklugundan ayrintilara fazla dikkat etmek mumkun degil. Gezmeyi kisa kesip cikisa yonleniyorum.
Cikis kapisinin hemen onundeki halka acik piknik alaninda yorenin folklorik danslarindan "at" dansi sergileniyordu.
Birden indiren yagmur kalabaligi hizla dagitana kadar seyretmesi ilginc bir gosteriydi.Gelecek duragimiz Java'nin onemli kentlerinden Bandung.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...