Reggae bus ( Barbados )


Koltuklar seffaf naylon kapli, aynaya asili CD sallaniyor, arabanin arkasinda yazili bir "ozlu" soz var, muavin paralari topluyor, sofor yoldan yolcu toplamak icin trafik kurallarini takmiyor, arabada yolcu yokken gir, araba doluyken tam gaz gidiliyor, araba 14 kisilik ama en az 22 kisi olmadan sofor tatmin olmuyor,
sonuna kadar acili teypte ayrilik ve ask acisina dair bir sarki caliyor. Butun bunlar bize minibuslerden tanidik manzaralar. Dogrusu minibus kulturunun bu kadar evrensel olacagi aklima gelmemisti. Tabi bizimkilerle farklari da var: calan muzik reggae (– zaten minibuslerin adi oradan geliyor) ve muzik sonuna kadar acik , o kadar acik ki degil sofore inecegini soylemek yaninizdakiyle bagirarak bile konusmak mumkun degil. Inmeniz gerektiginde tavana ya da cama vuruyorsunuz o zaman muavin size bakip "musait bir yerde" indiriyor.
Minibuslere ayrilmis duraklar var, tabi isin dogasi geregi sadece etrafta polis varken duraklar kullaniliyor yoksa heryerde duruluyor. Anlayacaginiz reggae-buslar bizim minibuslerin 10-15 sene onceki muavinli, arabeskli halinin (arabesk-bus mu desey misiz zamaninda?) Barbados versiyonu.

Barbados ve genelde diger Karayip adalari 18.yy da sekerkamisi sayesinde onem kazanmislar. Barbados'ta bir cok diger ada gibi defalarca el degistirmis. Zamaninda Ingiliz donanmasinda her denizcinin gunluk ekmek-su kumanyasi yaninda rom istihkaki da olurmus. Ingiliz donanmasinin en onemli gereksinimlerinden birini: "rom"'u Barbados uretip gonderirmis., Mount Gay Rom fabrikasi bugunde halen uretimde ve isteyen gezebiliyor. Barbadoslularin toplum icinde sarhosluga hosgoruleri yuksek, bira kucuk barlarda ve kose
baslarindaki kucuk tezgahlarda heryerde satiliyor. Aksamustune dogru bu kucuk barlar sohbet eden Barbadoslularla doluyor.

Ulkede iki ayri dunya ayni anda ve yanyana yasiyor: turistler icin yaratilan mukemmel tatil koyleri ve onlarda calisan fakir Barbadoslular. Boyle olunca aradaki refah farkini hizli bir sekilde kapatmak isteyen firsatci bir grup olusmus. Turistlerin oldugu merkezlerde devamli birileri gelip size bir seyler satmaya calisiyor: tatil turlari, hediyelik esya, ganja (marihuana), charlie (kokain)... Ulke
Kolombiya uzerinden ABD'ye giden uyusturucu trafigi uzerinde ve gorulen o ki uyusturucunun bir kismi ic tuketime gidiyor. Rasta felsefesine inananlar bir ara hukumete " birakin ganja yetistirelim, hem kafamiz daha iyi calisir, hem ekonomi duzelir" teklifi goturmusler. Hukumet oneriyi geri cevirmis.

Oistin

St.Lawrence Gap'ten arabayla 5 dakika mesafede kucuk bir balikci kasabasi var. Sokakta karsilastigimiz birkac Barbados'lu, Oistin'e gidip gitmedigimizi sorunca gitmeye karar verdik. Oistin, St.Lawrence Gap'e 5 dakika uzaklikta bir balikci kasabasi. Haftada bir kez balikhanenin oldugu alanda eglence duzenleniyor. Trafigi zorla asip Oistin'e vardigimizda saat sekizi bulmustu. Denizin kenarinda
belediyenin duzenledigi genis bir alanda 40-50 kadar tezgah balik ve et izgara satiyorlar, hemen hepsinin onunde uzun bir kuyruk var. Kuyrugu bitirip yemegini alabilen sansli insanlar, bu kez alandaki 150-200 kadar masada bos bir yer bulmak icin turluyorlar. Masalarin bittigi noktaya kurulmus buyuk sahnede
ise amator bir grup dans gosterisi yapmakta, isteyen seyirciler yerinde yada kendine guveniyorsa sahnede dansediyor.. Bira, rom, viski su gbi akiyor. Vakit biraz daha ilerleyince sahneye cikip dansedenlerin sayisinin aldiklari alkol oraninda artiyor. Denizden esen hafif, ilik bir ruzgar; carsaf gibi denizin
uzerinde ay isigi; muzik; sohbet eden, danseden yuzlerce insan; onlarca mangaldan cikan insanin agzini sulandiran kokular; guzel bir Barbados aksami.

Reggae(?) Lounge

Duvarlarda boy boy Bon Marley resimleri, eski reggae plaklari, rastalarin kutsal bitkisinin resimleri, rasta sacli kadinli erkekli bir kalabalik, yerin adi Reggae Lounge... De simdi bu calan ne? Reggae desem degil, yani en azindan benim bildigim reggae degil. Bob Marley'in meshur ettigi sakin akustik reggae, Barbados'ta artik tutulmuyor. Onun yerini Amerikan hip-hop'undan etkilenen, hizlanan ve yeni ritimler alan dancehall reggae almis. UB40 ya da Bob Marley'in muzigine dans eden biri oldugu yerden pek hareket etmeden takilabilir, halbuki dancehall reggae bayagi bir hareketli; artik oyle oldugu yerde durup
one love, could you be loved falan demek artik yok. Gece kulubune giden Barbadoslular belli adap kurallarina mutlaka uyuyorlar: disari cikinca erkekler illaki gunes gozlugunu gece yarisi olsada takmak zorundalar (halbuki gunduz takan fazla Barbadoslu yok), Barbadoslu hanimlarda Havva anamizdan daha az giyinmek icin yarismak zorundalar ( az kalmis ha gayret). Yeteri kadar dancehall reggae dinledigime karar vererek disari cikiyorum. Sabah 3'te halen caddeler kalabalik, eglence yerleri hareketli. Artik gidip yatsam iyi olacak, sabah 9'da Trinidad'a ucagim var. Trinidad'ta gorusmek uzere.

St.Lawrence Gap - Bridgetown ( Barbados )

Barbados'ta kalacagim pansiyona tam aksam yemegi vakti variyorum, ev
sahibesi odamin anahtarlarini teslim ediyor, sonrada cikip kendi evine
gidiyor. Sirt cantami acmadan odaya birakiyorum, planim hemen disari
cikip bir seyler yemek. Su icmek icin evin mutfagina gidiyorum. Mutfakta
yemek hazirlayan dort kisi ile karsilasiyorum.

" Merhaba, bardaklar nerede acaba? "

Ocagin basindaki dolaplardan birini acip bana bardagi uzattiktan sonra
ocagin uzerindeki iki tavayi gostererek

" Merhaba, su karideslerin tadar misin? Iki ayri sos kullandim,
hangisinin iyi oldugu konusunda anlasamadik. Iki-iki berabereyiz. "

Karides tatma ile baslayan mutfak muhabbeti bahceye kurulan masaya
tasiyor ve 4-5 saat sonra envai cesit balikla tika basa doyarak sona
eriyor. Neredeyse yataga yuvarlanarak gidecegim. Evin dort misafirinin
isleri aslinda fikralardaki gibi cok stereotipik: biri Fransiz asilli ve
ahci, digeri Kanadali ve ormanci, digeri Filipinli ve hemsire,
dorduncusu de Japon asilli ve elektronik devre tasarimi yapiyor. Ahci
olan Barbados'ta kullanilan baharatlarla yeni soslar denedigi icin evde
her daim 4-5 cesit balik yemegi ve yemege hazir br kitle var.

Pansiyonumuz Barbados'un gece hayati ile taninan kumsal mahallesi
St.Lawrence Gap'in sakin bir kosesinde. Pansiyonun oldugu caddenin deniz
tarafinda bir dizi "hersey dahil" tatil koyu var. Ancak bu sahilin
parsellendigi ve sadece tatil koylerine ait oldugu anlamina gelmiyor.
Barbados'ta ve diger Karayip adalarinda kumsallar halka ait oldugu icin
kumsala otel yapsaniz bile onundeki plaja dileyen herkes ucretsiz olarak
girebiliyor.

Sabah gunes fazla yukselmeden denize girip biraz St.Lawrence Gap'ta
dolasiyorum. Sonra Bridgetown'a gitmek icin yurumeye basliyorum. Kiyi
boyunca bircok yeni bina yapiliyor, eskileri yilkilip daha uzunlari
dikiliyor, boyle giderse 2-3 seneye kalmaz St.Lawrence beton ormanina
doner. Yapilmakta olan binalardaki reklamlara bakilirsa "sizde sadece
$350,000 dolarciktan baslayan fiyatlarla Karayip'te apartman ruyanizi
gercekleyebilirsiniz". Yol denize paralel bir sekilde devam ediyor,
turistlere yoneik satis yapan magazalar St.Lawrence'dan uzaklastikca
yerlerini daha kucuk yerel halka yonelik isletmelere birakiyorlar. Kucuk
dedigimde bir tezgahi gecmeyen tezgahlari ve uc dort sandalyesi bile
olmayan barlari kastediyorum. Kaldirim arada daralip birden bitiyor,
sonra bir daha basliyor. Arabalar cok sik ve hizli gectigi icin biraz
dikkatli olmak gerekiyor. Saat uc-bucuk civari yol birden
kalabaliklasiyor ve ben sehre vardigimda -yani saat dortte- Istanbul'u
aratmayacak kadar sikisiyor. O saatlerde trafiigin sikisma sebebi
calisma saatleri: Barbados'ta bircok isletme sabah sekizde ise baslayip
ogleden sonra uc dort gibi kapaniyor. Para bozduracaksaniz yada postane
ile isiniz varsa saat ucten once bitirmeniz gerekiyor.

Bridgetown merkez Barbados'un is ve ticaret merkezi. Burada Karayiplerde
oldugunuzu unutabilirsiniz: kalabalik sokaklar, eski ve dokulmekte olan
binalar, guvenlik gorevlileri, dilenciler, isportacilar, sokakta sizip
yatanlar, kaldirimlarda yemek yapip satanlar, hizli yemek restoranlari.
Buyuk sehirlerden kacmak icin ne sebebiniz varsa, sizi Bridgetown'ta da
yalniz birakmiyorlar. Bridgetown icinde iken Karayiplerde oldugunuzu
size hatirlatacak iki yer Independence meydani ve Bridgetown Boardwalk
civari. Zaten ikisi birbirinin yaninda ve yeni duzenlenmisler. Karanlik
basinca sehir hizla bosalmaya basliyor. Pansiyona donme zamanim geldi
artik, oradan gecen birine soruyorum

"St.Lawrence'a nasil donebilirim?"

" Otobus duragi surada ama bekleyebilirsin. Sen iyisi mi reggae-bus'la git."

" Reggae-bus???"


Arkasi yine yarin....

Barbados ucusu

San Francisco'dan Barbados'a direk ucuslar var, 10 saat falan suruyor. Bu secenek fazlasiyla rahat olacakti, bendeki ucak biletlerinin kisitlamalari sayesinde dogrudan ucmak yerine bedava Amerikan havaalanlari turu yaparak Barbados'a vardim. Ucus rotam soyle oldu: SF-Los Angeles, Los Angeles-Washington, Washington-San Juan (Puerto Rico), San Juan- St.John's (Antigua) ve son ucus St.John's-Bridgetown( Barbados). Butun ucuslarda ucak degistirdim, hicbir gecikme yada aksilik olmadi: sansliydim sanirim. Sadece 34 saat yolculuk etmis oldum :) . Ilk is olarak polarimi ve yagmurlugumu sirt cantamin en altina yerlestiriyorum, mayomu ve sapkami cikariyorum. Barbados izlenimleri.... Az zonra.


========================================

Gunun sarkisi: Rihanna'dan bu kez, ne de olsa  eski Barbadoslu.

Amerika'ya ( ABD ) nasil gidilir, nasil gezilir, ne zaman gidilir, ne kadar harcanir, nerede kalinir, hangi yeme icme ve tatil mekanlari iyidir?

Vize

ABD, Turklerden vize istiyor. ABD vizesi ile ilgili ayrintilara ve formlara ulasmak icin http://turkish.turkey.usembassy.gov/consular.html adresine gidebilirsiniz.

Ucak Bileti

Daha once yazdigim sirketleri bir bakiverin. Turkiyede http://www.ekobilet.com/, yabanci olarak http://www.kayak.com/ , http://www.edreams.com/ , http://www.expedia.com/ ucuza bilet temin etmenize yarayacak siteler. Turkiye'den THY ile dogrudan ucuslar var ama digerlerine gore daha pahali. ABD'ye Frankfurt, Amsterdam, Londra, Roma ve Madrid aktarmali ucuslar var. Havayollarinin promosonlarina bakarsaniz daha indirimli bilet alabilirsiniz. www.ekobilet.com da promosyonlu biletler bulma olasiliginiz daha yuksek.
Transit Vize gerekiyor mu?
ABD vizeniz varsa (baska ulkelere giderken transit vizesi isteyen Almanya ve Ingiltere gibi ulkeler) transit vizesi istenmiyor.
ABD'den transit gecip baska bir ulkeye gidecekseniz, yine de ABD vizesi almaniz sart.
Ne zaman gitmeli?

ABD, genis bir ulke. Florida'da sicaktan bunalirken Chicago'da kar firtinasi olabiliyor. Gitmeden once www.weather.com a bakiverin.

Ne kadar harcarim?

Fazla seyahat etmez ve ucuz yerlerde kalip, ucuz yerlerde yerseniz, gunluk 50-60 dolara gecinebilirsiniz. Hostellerde gecelik yataklar 25 dolar civari, ayakustu yemek ise ucuz.

Nasil gezmeli? Tatil mekanlari

ABD icinde ucak seferleri bazen tren ve otobusten bile indirimli oluyor. Otobusle sehirden sehire gidecekseniz www.greyhound.com , treni tercih ederseniz www.amtrak.com . Her iki sirketinde indirimli bolgesel pasolari var, web
sitelerinden takip edebilirsiniz.

Sehirlere yakin olmayan turistik bolgelere ulasmak icin tek sansiniz arac kiralamak, genelde arac kirasi degil ama arac sigortasi fazla tutuyor. Bazi kredi kartlarini kullandiginizda arac sigortasini uzerlerine aliyorlar, bu durumda arac kirasi epey dusuyor.

ABD genis bir ulke vaktiniz iki haftadan azsa dogu ya da bati kiyisinda dolasarak daha cok yer gorebilirsiniz. Ulkenin bati kismi daha liberal, dogu kismi daha Avrupai ve ic kesimler daha tutucu yerler. Dolayisiyla yenilikleri gormek icin California'ya ( San Francisco, San Diego, Los Angeles), dunyaca unlu sehirlerde dolasmak icin doguya ( New York, Boston, Washington), rahatlamak icin guneydoguya ( Miami, Orlando, New Orleans, Atlanta), bos alanlar ve col gormeye guneye ( Teksas, Arizona, Yeni Meksika), George Bush'a kimin oy verdigini merak edenler ic kesimlere ( Amerikalilarin no-fly zone adini verdigi) tutucu eyaletlere, illada usumek isteyenler Kanada sinirina yakin ( Montana, Illinois, Michigan) yerlere ugrayabilirler.

San Francisco'da uzun bir yuruyus










San Francisco yuruyusumuze kaldigimiz yerden devam edelim.

Cin mahallesinde bir hostelde kaliyorum. Mahalledekilerin ana dili Cince sonra Ingilizce. Girdigim bazi dukkanlarda Ingilizce bilmeyenlere de rastladim. Cin mahllesinden disari cikmadan hayatlarini devam ettirmeleri mumkun. Buradaki Cinlilerin cogu 1800'lerin sonunda 1900'lerin basinda altin aramak icin gelmisler. Bulan bulmus, bulamayan kalmis. RedKit okuyanlar bilir, Cinliler orada camasirhanecidir. Bugunde durum ayni, Sehrin etrafina dagilmis yuzlerce camasirhanenin sahibi Cinliler. Hemseri olayi yani. Amerika'daki motellerin %80'ide Hintlilere ait ustelik hepsi ayni bolgeden geliyorlar ve soyadlari Patel. Ilk bakista ABD'de motel sahibi olmak icin Patel soyadi gerekiyor gibi geliyor. Neyse yurumeye devam edelim. Cin Mahallesi bitince uc blok otede Union meydanina geliyoruz. Burasi sehrin moda ve marka tutkunlari icin ugrak yeri. Meydanin etrafi Gucci, Armani, L.Voitton vb gibi markalarin magazalari ile cevrili. Dediniz ki ben pahali marka istemem, o zaman ana alisveris caddesi Market caddesine gidecegiz. Market caddesi Union meydanina sadece iki blok otede ve sehrin en hareketli bolgelerinden biri: alisveris merkezleri, is merkezleri, konferans merkeleri, sinema merkezleri, herseyin merkezi orada yani. Market caddesinde sola donup 15 dakika yurursek SF gemi iskelesine ve eski otoyolun oldugu alana, saga donup yurursek Civic Center, Tenderloin, Castro, Mission semtlerine variriz. llk once sola donuyoruz, SF liman binasi daha cok lokanta ve yiyecek satan dukkanlari ile ilgi cekiyor. Bina, ogle vakti cevredeki isyerlerinden yemege gelenlerle tika basa dolu. Bu bolgeden eskiden bizim Mecidiyekoy'deki gibi havadan otoyol geciyormus, uzun suren ugraslardan sonra otoyolu yikip halka acik alan yapmislar. Gercekten hosca vakit gecirilebilinecek guzel bir bolge yaratmislar. Yemek yiyip biraz da dinlendikten sonra Market caddesinin geri kalan kismina gidelim.








Caddede Westfield alisveris merkezinin gectikten sonra sola girerek SoMa ( South of Market) bolgesine girelim. Burasi 1990'larin sonuna kadar pekte iyi olmayan bir bolgeymis, 1990'larin sonunda Silikon vadisine akan yatirimdan nasiplenen muhendisler mahalleye yerlesmeye baslamislar. Simdilerde yine biraz gozden dusse de kafeler ve resim galerilerinin oldugu guzel sokaklari olan bir yer. Market caddesine donup yurumeye devam edersek birden dukkanlarin kepenklerinin gunduz bile yari kapali oldugu, kaldirimlarin evsizler ve uyusturucu kullananlarla dolmaya basladigi Civic Center-Tenderloin bolgesine gelmis oluruz. Amerika'nin ciddi bir evsiz problemi oldugu malum. Sehrin en kalabalik bolgesinde yururken 100 metre icinde sosyal dokunun bu kadar cabuk degisip sokaklarin urkutucu bir hal almasi rahatsiz edici. Gece gelinmemesi gereken semtler listesine bir numaradan giris yapiyorum.

Market'in sonlarina yaklasiyoruz, sehrin kuruldugu noktayi gormeden durmak olmaz simdi. 16.inci cadde ile Mission caddesinin kosesindeki kilise binasi “Mission Dolores” sehrin mayasini calan yer. Butun yerlesim bu misyonun etrafinda olmus. Mission bolgesi ayni zamanda geceleri hareketli barlari ile biliniyor. Caddeye donup biraz daha devam ediyoruz, Castro'dayiz. Burasi ABD'nin gay baskenti, ara sokaklar, pencereler gokkusagi bayraklarla dolu. Karsidan kol kola gelen kadin kiligindaki iki erkege kimse donup bakmiyor bile. Tamam ben bakiyorum, alismamisiz napim? Market caddesi bitti. Bayagi da iyi yuruduk ama bitmedi. UCSF kampusunun oraya eski hippilerin baskenti Haight-Ashbury'a cikalim. Cikalim diyorum cunku dik bir yokus var. SF haritalari sizi aldatmasin, sehir kucuk ama cok yokuslu. Bazen kisa gorunen mesafeler yuru babam yuru bitmiyor.

Haight-Ashbury'de bizi kafeler, eski plak evleri, tutunculer, vitrininde kenevir isareti olan “duman dukkanlari (smoke shop)”, halen sadece batik elbise satmakta direnen magazalar ve eski kitapcilar karsiliyor. Cok yuruduk di mi? Gelin su kafede biraz oturalim, adi “ coffee to the people”, gecen zaman “power” i “coffee” ye cevirivermis.

Oturmak iyi geldi degil mi? Ama biz oturmaya mi geldik buraya, Golden Gate Park iki adim otede, biraz da orada dolasalim. Haftaici olmasina ragmen park insanlarla dolu: mangal yapanlar, kriket oynayanlar ( ingiliz olmasinlar??), frizbi atanlar ( halen olmemis su meret), kosanlar, cocuklarini dolastiranlar, skate kayanlar, ha bi de benim gibi yavas yuruyup tembellik edenler. Parkin icinde Japon Cay Bahcesine gidiyorum, 1800 ortalarindan bir Japon-Amerikali aile burayi baslatmis. Ikinci Dunya Savasinda ABD butun Japon kokenli vatandaslarini casusluk yaparlar korkusuyla toplama kamplarina koyup, mallarini da ellerinde n alinca cay bahcesi bir ara sahipsiz kalmis. Sonra Amerikali baska bir aile bakimini uzerine almis. Kafa dinlemek icin ideal bir yer: bonzailer, ozenle duzenlenmis japon baligi havuzlari, degisik budanmis agaclar, zen bahcesi ve tabi cay icilecek bir dukkan. Iyice yorulduk, geriye yurumek yerine troleybus'e atlayalim diyorum ( evet burada halen kullanimdalar, ustelik havayi kirletmedikleri icin populerler). Kaldigim yere varinca lobide bir Japonla karsilasiyorum. Gezi kitabi yazari, Turkiye'de Guneydogu'yu dolasmis. “ Hasankeyf'e yazik olacak” diyor, yerin tam ismini hatirlamasina sasiriyorum. “ Bak burada” diyor ve bilgisarinda Japonca bir sayfayi gosteriyor. Henuz Japonca sokebilecek hale gelemedim, ustelik bayagi yorulmusum, ama sohbet koyu biraz ABD'de dolastigi yerleri anlatiyor: yakinda kitabini basacakmis, onun icin herseyi not etmis. “ Turkiye kitabin ne zaman cikacak o zaman ?” diyorum. “ 3-4 senesi daha var” diyor, “ aceleye gerek yok”. Yarin erken kalkacagim icin erken yatiyorum: Barbados ucusu bayagi uzun olacak.

San Francisco'da aksamustu bir seyler yemek icin Cin Mahallesine gittim, lokantalara biraz bakindim ama tam acikmadigim icin dolasmaya devam ettim, hemen yakindaki Colombus caddesine sapip yurumeye basladim.




“ Abi karidan az para aldin be”

“ Yok ya, tarife oyle”

“ Abi yanlis gune bakiyorsun yine bak”

100 metre ileride, baska biri otekine soyleniyor:

“ Kos, hadi kos. Bak gec kaldin adama, sokagin ortasinda kaldi herif”.

Bu konusmalari baska yerde duysam aklimda kalmazdi ama San Francisco'nun Italyan mahallesi North Beach'te Turkce duyunca isin rengi degisiyor tabi.

“ Iyi aksamlar”

“ ?, iyi aksamlar”

Demin gelirken araba parkeden Turkler gormustum, sizde aynisini yapiyorsunuz. Iki tesaduf ust uste olunca bir merhaba diyeyim dedim”

“ Abi, bu civarda araba parketme isi Turklerde. Bizim firma sadece Turklere is verir, ondandir”

“ Hepiniz hemseri misiniz?”

“ Yok, herkes gelemiyor ki. Her yerden Turk var, kacagi var, universitelisi var”

Restorandan bir musteri cikip araba fisini gosteriyor, bizimkisi fisi alip yan sokakta kayboluyor.

Hava Seattle'in ayazindan sonra cok iyi geliyor, biraz daha yuruyorum. North Beach'in sonlarina dogru Italyan lokantalari yerlerini farkli etnik restoranlara birakiyorlar. Thai, Vietnam, Cin, Filipin, Brezilya, Pers (Iran ismini verirlerse satislar duser diye herhalde etrafta hic Iran mutfagi restorani yok), Hint...Sehrin kozmopolit yapisi bir cadde boyundaki yuruyuste bile dunya mutfagini ayaklarima getiriyor. Bunlari dusunmeye devam etmeden gurulduyan karnimi dinleyerek en yakindaki lokantaya giriyorum. Nachos isteyen?

Yemekten sonra ,hazir yakindayken, San Francisco'nun Sultanahmeti diyebilecegimiz sehre gelen her turistin ugramadan edemedigi Fisherman's Wharf'a yonleniyorum. Turistler icin calistirilan eski tip tramvaylardan biri geciyor. Tramvayin ici bos, disi kalabalik: yandaki korkuluklara tutunarak disari sarkan 50li yaslardaki hallerinden son derece mutlu erkekler ve aracin icinden onlari seyreden anneleri, pardon esleri.


Fisherman's Wharf'ta turistlere yonelik herseyi bulmak mumkun: hediyelik esyalar, barlar, lokantalar, yakinlardaki gorulecek yerlere gezi satan sirketleri, bir saatlik korfez turu satan tekneler, Alcatraz turlari vs vs. Tabi ayakta atistirilicak deniz urunu satan onlarca kucuk tezgahi unutmamak lazim. Eskiden bu bolge SF'nun balik haliymis, balikci teknelerinde calisanlara maas yerine satmalari icin balik verilirmis. Onlarda maas karsiligi aldiklari baliklari kendi kucuk tezgahlarinda pisirerek satarlarmis. Maas yerine balik odenmesi artik bitmis ama tezgahlar kalmis. Sehirde dolasacak daha cok yer var, ama onlarida yarina birakalim.


==============================================

Gunun sarkisi: San Francisco merkezli Metallica'dan One.

San Francisco'ya giris


San Francisco'nun simgelerinden biri 1937'den beri hizmette olan Golden Gate koprusu. Yapildiginda dunyanin en uzun suspansiyon koprusuymus, simdi halen ilk onda. San Francisco'ya gelipte kopruyu yakindan gormeden turistlik vazifenizi yapmis sayilmiyorsunuz: hemen yaptim. Kopru kirmizi/portakal rengini paslanmaya karsi devamli boyanmasina borclu. Yilda 25-30 kisi Golden Gate'den atlayarak intihar ettigi icin koprude bir cok uyari levhasi var.




Levhalarda diyorki bu kopruden atlamak olumcul ve trajik sonuclara neden olabilirmis? Amerikalilar herseyi illaki sonuna dek aciklayacaklar.





Birde kopruden herhangi bir cisim yada fuze atmanin yasak oldugunu hatirlatan levhalar var. Fuze atmayla ilgili hatirlatmalarina tesekkur ediyorum.


Kopruden yuruyerek gecmek serbest. Bazilari da bisikletle geciyorlar. Fisherman's Wharf tan bisiklet kiralayip kopruyu gectikten sonra bizim Bebek'e benzeyen keyifli bir semte geliyorsunuz: Sausalito (Buraya gitmemi onderdikleri icin Murat ve Nazife'ye tesekkurler). Kucuk dukkanlar, degisik lokantalar ve birkac kitapcinin oldugu hos bir semt.









Bu uzun yuruyus turunun sonunda gemiyle Fisherman's Wharf'a donmek icin iskeleye gidiyorum ve gordugum manzara karsisinda butun yorgunlugum gdiyor. Buraya niye "Sis Sehri" dendigini anliyorum.

Turklerden vize isteyen ulkelerle ilgili pratik bilgiler

Turklerden vize isteyen ulkelerle ilgili pratik bilgiler
======================================

Sri Lanka sinir kapisinda ucretsiz olarak vize veriyor, sadece adi vize, bir damgadan ibaret. Geri donus biletiniz varsa ulkeye dogrudan ucabilirsiniz.

Bruney, Turklere 72 saat transit vize veriyor. Ucak ile giderseniz havaalaninda transit vize veriliyor ancak Bruneyín gercekten transit nokta olmasi gerekiyor. Ornegin Singapur- Bandar Seri Begawan-Singapur biletiniz varsa vize alamiyorsunuz, Bandar Seri Begawan'dan baska bir sehre gecip oradan ucakla Singapurá donmeniz gerekiyor.

Kambocya, havaalaninda 20 USD karsiligi aninda vize veriyor, bir fotograf tasiyin.

Laos, 30 dolar karsiligi kapida vize veriyor. Istenirse vizeyi uzatmak -uzatilan her gun icin 2 dolar ucret aliniyor- cok kolay. Sadece Kambocya-Laos sinirlarinda kapida vize vermedigi oluyor, onceden kontrol etmekte fayda var.

Peru vizesini almak komsu ulkelerden oldukca kolay ve hizli, Turkiyede vize almak icin zamaniniz yoksa, Guney Amerika'da iken alabilirsiniz.

Panama vizesini almak 2 ay surebiliyor, guvenlik sorusturmasi yapiyorlar. Musluman olan herkesin Panama Kanalini bombalama pesinde oldugunu saniyorlar.

ABD'den transit gecseniz bile vize almaniz sart. ABD transit ucuslarinda ulkeye giris cikis yapmak zorundasiniz, havaalani transit salonunda beklemenizi istemiyorlar. Ucuslarinizi buna gore ayarlayin.

Avrupa uzerinden ucarken Almanya uzerinden ucmamaya ozen gosterin, sorun cikariyorlar. Transit vizesi istiyorlar. Fransa ve Ispanya transit vizesi istemiyor, ancak bu konu cok hizli degisebiliyor, bilet almadan havayolu sirketinden kontrol etmenizde yarar var.

ABD vizeniz varsa ve ABD'ye ucuyorsaniz, Ingiltere, Almanya veya diger Avrupa devletleri transit vizesi istemiyor.

Yeni Zelanda ve Avustralya, ulkelerine bitki, hayvan ve bocek girmesini engellemek icin cok siki tedbirler aliyor. Havaalaninda ayakkabinizin altinda kalan toprak parcalari temizleniyor, cadiriniz varsa acilip tozlari aliniyor. Bu ulkelere giderken yaninizda hicbir yemek, meyva vs bulundurmayin, ceza yiyebilirsiniz.

Sehr-i Kafein: Seattle

Salon sessiz, etrafta temizlik yapan uc-dort gorevli disinda kimse yok. Dun aksam sehri bana biraz anlatan otel gorevlisine soruyorum:
"Yakinlarda iyi kahve yapan bir yer var mi?"
" Diva Expresso'ya git".
Islerini sessizce yapan gorevli bir anda atliyor:
" Hayir o iyi degil, Central Grind House yada Cafe Allegro cok iyi. Yakinda iyi olan Tully's var".
Digeri karisiyor:
" Sen onlari dinleme, Good Coffee Company'nin kahve kavurma teknigi cok daga iyi, tam tadini ancak orada alirsin"
"Sen esas diger ikisini bosver, onlar Starbucks'a bile giderler"
" Hadi oradan,....."

Sordugum konu kahve olunca bu kadar tutkulu bir tartisma cikabilecek pek fazla sehir yoktur herhalde. Starbucks'in ilk dukkaninin acildigi ve su anda merkezinin oldugu Seattle'dayim. Uretim ekomisinin ana girdilerinden biri benzinse, beyinle is gorulen endustrilerin gereklerinden biride herhalde kafein olsa gerek. Seattle, yeni teknoloji ureten/kullanan firmalardan nasibini fazlasiyla almis. Boeing, Microsoft ve Amazon'un merkezleri burada. Bunlarin yaninda bircok irili ufakli tekjnoloji firmasi daha Seattle'i ev secmis. Yani Starbucks iyi yere dukkan acmis.

Muzik deyince de Seattle boyuyla bagdasmayacak kadar cok yildiz cikarmis: Jimmy Hendrix, Nirvana, Pearl Jam, Alice in Chains... bunlardan bazilari. Sehrin muzik hayatindan bir kesit gormek isteyenler gece Union Square civarindaki yerlere gidebilirler. Yalniz dikkatli olmakta fayda var, evsizler de ayni bolgeyi kendilerine mekan bellemisler, bazilari fazla yapiskan olabiliyor.

Seattle'in yeri bayagi kuzeyde olmasina ragmen kar almiyor. Seattle'da yasayan arkadaslarima sordugumda Puget "sound"'tan (aradim bu cografi yapinin Turkce karsiligini bulamadim) dolayi yorede mikroiklim olustugunu ve bunun kar yagisini engelledigini anlattilar. Kar yagisi yok ama kisin ruzgar insanin icine isliyor.

Sehrin en eski pazari olan Pike Place Public Market civari gece gunduz cok canli, degisik bir seyler yemek yada hediyelik esya almak isteyenler icin ideal bir mekan. Bu pazar, balik saticilarinin balik satarken yaptiklari gosterilerle de unlenmis durumda: pazarda dolasirken burnunuzun onunden baliklar ucarak gecerse bilin ki Pike Place'de balik aliyorsunuz. Sehir devamli yagmur aldigi icin " devamli yesil (evergreen)" unvanini hakli olarak almis. Ciddi anlamda kafein depolayip biraz sakin zaman gecirmek isteyenler icin Seattle iyi bir sehir. Ikisini de yaptim, simdi sirada San Francisco var, orada gorusmek uzere....

==========================

Gunun sarkisi: Foxy Lady ( Jimmy Hendrix), bir de Smells like teen spirit (Nirvana).

Ilk durak Los Angeles



Sakin, olaysiz, fakat uzun bir ucus sonrasi ilk duragim Los Angeles’a indim. Los Angeles'i 9-10 sene once birkac kez ziyaret etmistim. Bu seferki ziyaretimde hem sehirle birbirimize, hem de uzun sureden beri gorusemedigimiz LA de oturan cok eski bir arkadasimla "Eee, naptin? gorusmeyeli" dedik. LA ne dedi ben size aktarayim.

Los Angeles, nufus olarak ABD'nin ikinci buyuk sehri. Sehir yukariya degil enlemesine genislemis: binalar nadiren uc kattan daha yuksek. Bundan dolayi sehrin kapladigi alan buyuk ve mesafeler uzun. Mesafeler uzun ama toplu tasima neredeyse yok gibi, arabaniz yoksa bu sehirde -taksi tutmazsaniz- yapabilecekleriniz sinirli.

Los Angeles deyince film ve muzikten bahsetmeden olmaz. 1920 lerin basina kadar New York'ta olan film sirketleri hem oradaki vergilerden kacmak hem de LA'nin daha gunesli olan ikliminde cekim surelerini dusurup filmleri daha ucuza mal etmek icin bu sehire goc etmis. O zamandan beri dunya film endustrisinin kalbi burada atiyor. Bu aralar yazarlarin grevi sebebiyle bu endustri neredeyse durma noktasina gelmis. Yine de Hollywood'u gormek isteyenlerin buraya akini devam ediyor: yildizlarin isim, el, ayak izlerinin kaldirimlarda sergilendigi Chinese Theatre civari bugun de turist otobusleri ile dolu, hediyelik esya dukkanlari ve film yildizlarinin evlerinin yerini gosteren "yildiz haritalari" satanlarin isleri tikirinda.

Film endustrisi disinda sehir ayni zamanda hatiri sayilir bir uretim merkezi ve liman. Baska br unu de hava kirliliginin en yuksek oldugu sehirlerden biri olmasindan geliyor. ABD'nin ikinci buyuk sehri LA'da 140 milletten yaklasik dort milyon kisi yasiyor. Bu cesitlilik film ve teknoloji gibi hayalgucu isteyen sektorler icin gerekli altyapiyi sagliyor. Yasayanlarin onemli bir kismi Latin Amerika'dan geldigi icin Ispanyolca ikinci dil. ABD'deki Ermeni lobisinin kalbi burada atiyor, sadece LA'da 100 bin kadar Ermeni var. Burada yasayan arkadasim, LA'taki Ermenilerin Turkleri tanimadan dusman olduklarini ve bunun devami icin calisan guclu dernekler oldugu surece bizim basimizin agrimaya devam edecegini soyluyordu. Iran devrimi sonrasi kacan Iranlilarin 70 bin kadari da LA'i vatan bellemisler. Kaliforniya eyaletinin butce sorunlari oldugunu caddelerin haline bakarak anlamak mumkun: bayagi buyuk bir kisim eskimis delik desik.
Kisa bir sure kaldigim Los Angeles'tan Seattle geciyorum, orada gorusmek uzere.


=======================================

Gunun sarkisi: Vaktiniz varsa dinleyin: The End ( The Doors). 1966'da Los Angeles'ta kaydettikleri ilk albumleri " The Doors"'tan.

Ve sonunda yol....

Bir yil kadar surecek dunya gezisi icin yarin yola cikiyorum. Su ana kadar yaptigim en buyuk hazirlik vizeleri almak ve gidecegim yerler hakkinda okumak oldu. Calistigim isten ancak dun ayrildim, yola cikmadan dinlenmek icin koccaman bir gunum var :) Birazdan eve gidip cantami hazirlayacagim, yol uzun surecegi icin ne alsam mevsimlere yaranamayacagim: ilk gidecegim sehir Los Angeles'ta bahar, ikinci sehir Seattle'da ciddi kis, ucuncu sehir San Francisco'da simdiki Istanbul havasi, sonraki durak Karayipler'de yaz havasi var. Hepsine birden uyan bir cantam olsaydi, epey buyuk olmasi gerekirse, zaten yer olsa da cok sey tasimayi sevmem. Bana yetecegini dusundugum minimum esyayi alip gerekirse yoldan tamamlacagim/eksiltecegim. Bu yolculugun olmazsa olmaz esyalari:
Yagmurluk,
Saat (erken saatlerde kalkan ucaklar icin)
Fotograf makinasi
Buyuk hafizali USB, yedek hard disk.
Yanima dizustu almadim, ama ABD de bakacagim caresine.
2 cift pantalon
1 yuruyus ayakkabisi + 1 sandalet
Yeteri kadar ic camasiri, tisort, corap vs vs
El feneri.
MP3 calar, ve gurultulu oteller icin kulak tikaci.

Uzun bir liste oldu bile, eve gidip hazirlamali cantami. Sabaha da : Simdi Gezelim.

MP3 calarimdaki sarki Freebird (Lynyrd Skynyrd).
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...